Atilla YAYLA
Memlekette birçok insanın ve kuruluşun kırmızı çizgisi var. Herkes fırsat bulduğunda kendi kırmızı çizgisinin ne olduğunu dile getiriyor. Kırmızı çizgisi olanlar kervanına sonunda Diyanet İşleri Başkanı da katıldı ve “Cemevinin ibadethanesayılması kırmızı çizgimizdir" dedi. Benzer açıklamalar aynı veya farklı biçimde daha önce kimi ilahiyatçılar ve politikacılar tarafından da yapılmıştı.
Önce şunun altını çizelim: Kırmızı çizgiye sahip olma kararlılığa olduğu kadar kesin inançlılığa da işaret ediyor olabilir. Ayrıca, kırmızı çizgiler insanlar ve taraflar arasında verimli fikir alışverişleri olmasının, karşılıklı etkileşimlerin gerçekleşmesinin, insanların birbirini anlamasının önünü kesmekte. Çünkü kırmızı çizgiler aslında çizgisi olanların kendine değil mevcut ve muhtemel muhataplarına çizdiği çizgiler ve bunu yapanlar nedense buna hakları olup olmadığını hiç düşünmüyor. Neyse, biz kırmızı çizgi felsefesini tartışmayı bir başka yazıya bırakıp, söz konusu açıklamaya dönelim.
Türkiye inanç çoğulluğunun olduğu bir ülke. En büyük inanç grubu Müslümanlar ama başka inanç grupları ve ana inanç grubu içinde farklı yorumlara sahip kümeler de var. Türkiye’nin rejimi liberal demokrasi ise, vatandaşlık statüsü ve hakları bakımından bu gruplar arasında bir ayrımcılık yapılamaz. Demokrasinin felsefesi ve hukukun hâkimiyeti tüm vatandaşların kamu otoritesi önünde eşit olmasını ve tüm ve hak ve özgürlüklerden aynı şekilde yararlanabilmesini gerektirir.
Alevi vatandaşlarımız uzun süredir bu bakımdan sıkıntılı. Kendilerinin eşit vatandaş olarak görülmediğini ve ayrımcılığa uğratıldığını söylüyor. Ayrımcılık alanlarından biri ibadethane meselesinde ortaya çıkıyor. Bazı Aleviler Cemevlerini ibadethane olarak görüyor ve statüsünün Camilerinkiyle eşitlenmesini istiyor. Alevilerin talep listesinin en başında bu husus var.
Buna karşılık, Sünnî ilahiyatçılar ve politikacılar, Müslümanlıkta tek ibadethane bulunduğunu ve bunun da Cami olduğunu söyleyerek karşı çıkıyor. Cemevlerine ibadethane statüsünün verilmesini İslam’ı ve Müslümanları bölmek olarak görüyor.
Demokratik teori açısından bu tartışma anlamsız. Alevilerin Cemevine ibadethane statüsü verilmesi talebi önce siyasîfelsefeyle sonra hukukla alâkalı. Şüphe yok ki isteyenler amatörce veya profesyonelce teoloji tartışmalarına girebilir. Ama özgürlükçü demokratik siyasî felsefe bu tartışmanın içiyle değil sadece usul kurallarıyla ilgilenir ve meseleye eşit vatandaşlık açısından bakar. Bu bakımdan, vatandaşlar arasında bir fark olamaz, kamu otoritesi vatandaşlar arasında pozitif veya negatif ayrımcılık uygulayamaz.
Türkiye’deki duruma baktığımızda gördüğümüz manzara eşit vatandaşlığa aykırı ve ayrımcılık kokmakta. Sünni vatandaşların Camileri ibadethane sayması resmî kabul görürken Alevilerin Cemevleri ibadethane olarak tanınsın talebi devlet katında makbul görülmemekte.
Bu durumu sürdürmek veya meşrulaştırmak için ileri sürülen tüm gerekçeler demokratik siyasî felsefe açısından geçersiz. Müslümanlığın bölünmesi bir korkuysa, hatırlatmak isterim ki, Müslümanlar zaten bölünmüş vaziyette. Ayrıca, eşit vatandaşlık ve din özgürlüğü demokratik teori açısından bir dinin “bütünlüğünün” korunmasından veya “bölünmesinin” önlenmesinden daha öncelikli ve önemli.
Sünni çevrelerin bu tutumu, Kürt meselesindekine benzer bir dinamikle, bütünleşmeyi değil bölünmeyi teşvik etmekte. Aleviler ayrımcılıkla karşılaşmaya devam ederlerse, bir gün, “biz Müslüman değiliz, başka bir dine mensubuz” diyebilirler. O zaman ne olur?
DİB’nın kırmızı çizgi konuşması Genelkurmay Başkanlarının eskiden yaptığı konuşmaları hatırlattı. DİB istiyorsa kendisine ve takipçilerine manevî anlamda kırmızı çizgi çizmeye kalkışabilir, ama vatandaşlara siyasî ve hukukî kırmızı çizgi empoze etme hakkı olamaz. Cemevlerini kırmızı çizgi ilân etmek bir bakıma bunu yapmaya teşebbüs etmek anlamına gelir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Emekli Amirallerin Bildirisi Neden Yanlış?
16.04.2021 - 23 Nisan 100’üncü Yılında Niçin ve Nasıl Kutlu Olsun?
24.04.2020 - Hükümetin Ekonomi Politikasındaki Temel Hata
12.02.2020 - Unutulan ve Unutturulan Mümtaz’er Türköne
13.11.2019 - Su Fiyatları Niye Artırılmalı?
28.07.2019 - Neler Haktır Neler Hak Değildir?
28.05.2019 - Demokratik totaliterizmin kısmî bir örneği: Amerikan totaliterizmi
22.05.2019 - Seçimi sınırları içinde tutmak
14.05.2019 - Seçim sistemimizi ıslah etmeliyiz!
12.05.2019 - AK Parti’nin Yersiz Telaşı
18.04.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
kızgın lotocu
miletin işemesine sıçmasına kadar karışmayacan.....ayran mı ,limonata mı karışmayacan....bokunu çıkarttın be tayyip .....