Ayhan ONGUN

DEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR
21.04.2025
142

Ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılardan kaynaklı kararan ruhlarımıza inat, güneşli, sakin ve birazda esintili bir Bodrum sabahında beni yine hüzün kapladı.

Beş gündür Bodrum’da ağırlamaya çalıştığım Musa Abiyi otogardan yolcu ettikten sonra yine her zamanki mekanıma, Bitez İskele Kafeye geldim.

Çalışanların güleç yüzü, samimi ilgisi bana her zaman huzur vermiş olmasına karşın bugün tarifi mümkün olmayan bir iç sıkıntısıyla başladım yazmaya.

87 yaşında bir bilge adam yine düşmüş yollara, geçmişte demokratik öğretmen mücadelesinde yer almış dostlarını ziyaret ediyor, kendisi bir dolu sıkıntılarına ekonomik sorunlarına rağmen o her zamanki mağrur ve özgüvenli tavrıyla bizlere moral vermeye çalışıyor.

Oysa en çok da onun ihtiyacı var morale, desteğe, ilgiye…

Yaklaşık elli yıldır süren dostluğumuz boyunca hiç kopmayan ilişkimiz, bitmeyen enerjisi ve dinmeyen mücadele hırsıyla yalnız bana değil, yüzlerce insana abilik yapan Musa Kasa bu yaşına rağmen hala barış ve demokrasi mücadelesine nasıl katkı koyarım diye yorgun bedenini yıpratmaya devam ediyor.

Geçmişte yitirdiğimiz eğitimci yoldaşları unutturmamak, ailelerinin acısına bir parça olsun merhem olabilmek daha da önemlisi tarihe not düşebilmek adına basılı bir kaynak, bir kitap oluşturabilir miyiz diye dert edinmiş kendisine.

Yakın dostlarıyla bu fikrini paylaşmak, onların fikrini almak için Türkiye’yi dolaşıyor.

Emekli maaşından gayrı hiçbir geliri olmayan bu onurlu insanla ve Bodrum’lu bazı dostlarla geçirdiğimiz şu birkaç gün beni yine aldı geçmişe götürdü.

Elimden geldiği, gücümün yettiğince hakça ve insanca bir yaşam, barış içerisinde özgür ve eşit bireyler olarak yaşayabilme mücadelesinden kopmamış olsam da bu yaşta inadına mücadeleyi sürdüren bu bilge insan karşısında gerçekten utandım.

Bizler bir biçimde hayatımıza devam ederken barış, demokrasi ve demokratik eğitim mücadelesi uğruna yaşamlarını yitirmiş arkadaşlarımızın aileleri, çocukları ve hatta birçoğunun torunları ne durumdadır, neler yapıyordur diye ne kadar az düşündüğümüzü bir kez daha anladım.

İşte bu yüzden daha bir hüzünlendim bugün.

İşte bu yüzdendir yalnızlığım.

Güneydoğu ve Kürt sorunu üzerine çok ciddi çalışmalar yapmış ve kahpece öldürülerek yaşamdan koparılmış yiğit öğretmen Mehmet Çakmak’dan başlayarak Devrimci, demokratik eğitim mücadelesinin yiğit önderlerinden son dönem TÖB-DER Genel Başkanı Talip Öztürk, yıllarca yurt dışında yaşamak zorunda kalıp, Türkiye’ye dönen ancak yine yurt dışında yaşamını yitiren Birlik-Dayanışma öğretmen hareketinin liderlerinden Hasan Gürkan’a, İzmir’den Emre Özlem’e kadar sayısız yoldaşlarımızı unutturmamak, anılarını yaşatmak adına neler yapabiliriz sorusu şimdi beynimi kemiriyor adeta.

Elli yıllık bir süreci kapsayan döneme ilişkin bilgi, belge toplamak, aileleriyle görüşmek, arkadaşlarıyla konuşmak kolay iş değil elbet.

Ama Musa Abinin dediği gibi “şimdiye kadar bizim hangi işimiz kolay oldu ki?”

Ne zorlukları aşmış ne badirelerden geçmiş ne ağır bedeller ödemiş insanlar olarak aslında eskisi gibi kollektif çabamızı ortaya koyarsak başarılmayacak bir iş değil.

Akşam evde eski evrakları karıştırırken bir fotoğraf geçti elime.

Adana’da TÖB-DER li arkadaşlarla bir yemekte çekilmiş.

Neredeyse yarısı hayatta değil, diğerleri ne durumda bilemem.

TÖB-DER Adana Şube Başkanlığı da yapmış yiğit dostum Köksal Topal, Ali Oğuz Çapanoğlu, Haşmet Kesimci, Abdullah Yeğenoğlu, Ramazan Üner, Müjgan Özcan, Mehmet Atıcı o fotoğrafta olup da şimdi aramızda olmayanlar.

Mehmet Akkuzu, Ahmet Akça, Mustafa Köseoğlu yakın zamanda yitirdiğimiz Cabbar Mamak ve şu an hatırlayamadığım ya da haberim olmayan daha nice güzel, can dostları saygıyla anıyorum.

Fotoğrafın bulunduğu kitaplığın baş köşesinde bir kitap “Bozkırın Ağıdı”

Yetiştirme Yurdundan Holding patronluğuna uzanan müthiş bir yaşam, on binlerce insana iş ve aş imkanı sağlayan Nevzat Sıkık o güleç yüzüyle bakıyordu bana.

O “Çuvalda bir mızrak gibi, yılkıda kısrak gibi, delişmen ırmak gibi yaşamak” isterdi.

Kısa ömründe “Bazen aldanarak, bazen düşerek, bazen koşarak, ama her olaydan insan çıkarak” yaşamasını bildi.

Yaşamımda en çok iz bırakan iki insandan biri Nevzat Sıkık’sa  diğeri de Musa Kasa idi.

O yüzden bir hoş oldum bugün, geçmişe daldım, hüzünlendim, kendimi kocaman dünyada yapayalnız hissettim.

An itibariyle yaşayan, ömrünü demokratik öğretmen mücadelesine adamış yüzlerce, binlerce inançlı, kararlı, özverili insanın varlığı, yitirdiklerimizin emeği ve anısı bizlerin en büyük zenginliği.

Ama bu zenginliğe sahip bizler, her birimiz bir yerlere savrulmuş olarak geçmişimize sahip çıkamıyoruz ne yazık!

Umarım Musa Kasa’nın geçmişimize ve değerlerimize saygı anlamında başlattığı bu onurlu çaba sonuç verir. Dilerim ideallerimiz, inanmışlıklarımız adına birlikte yol yürüdüğümüz yoldaşlarımız da aynı duyarlılıkla bu çabaya destek verirler.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar