Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Seçim meydanlarında parti liderlerinin çoğu birbirinden çirkin, hamasi, hakaret dolu sığ nutuklarını dinlerken, aklıma1946-1973 arasının ünlü politikacısı Osman Bölükbaşı geldi. 1956 doğumluyum, dolayısıyla Bölükbaşı’nı bizzat dinleyenlerdenim. O yıllar çocuktum anlayamamıştım ama gençliğimde solcu olunca, siyasi açıdan bana uzak olduğunu gördüm. Ancak gazeteci Cihat Baban’ın dediği gibi “Özellikle, cesur. Meydanlarda rakip tanımayan, sözünü esirgemez ve söz söylemede usta bir politikacı. Ateşli bir hürriyetperver. Sonra, güçlü bir hafızaya sahip ve nüktedan, hazırcevap. Yalan ve ikiyüzlülükten uzak. Fikir cephesinde değil ama aksiyon bakımından üst düzeyde, yorulmak bilmeyen bir savaşçı” idi Bölükbaşı.
Vecize fabrikası
Kürsüde konuşurken halkla bütünleşir, halkı da içine katarak sohbet eder gibi nutuk atardı. Araya bolca sosyal-psikolojik analiz cümleleri katardı: “Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır” derdi örneğin. “Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur. Adam vardır en parlak sandalyede bir yığın saman gibi oturur” derdi. “Bir siyasi parti, muhalefetteyken nişanlı bir kıza benzer. Dili tatlı olur. Uyandırdığı ümitler insanı hayali bir saadet âleminde bir beşik gibi sallar” derdi. “Koltuğunun altında haç taşıyan fakat hacı görünmeye çalışan, gâvur diye öldürüp, şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden sakınılmalıdır” derdi. “Ey, sapı uzun, danesi kıt Kayserililer! Meydanda veriminiz bol... Burada aşka gelip beni alkışlıyorsunuz, sandık başına gidince şeytana sarılıyorsunuz” derdi.
“Yüzünde göz izi yok sanarak siyaset denilen Leyla’ya gönül verdim. Sonradan anladım ki, benden önce 40 bin kişinin nikâhından geçmiş” derdi. “Bu millet Bölükbaşı’nı alkışladı; İnönü’yü karşıladı; oylarını Menderes’e verdi” derdi. Kısacası halk onun ağzından, Ankara’daki hayırsız siyasetçilere söver, onunla hayırsız, verimsiz seçmene, yani kendisine gülerdi.
Ancak Bölükbaşı tarzı muhalefetin ideolojik bir yanı yoktu, siyasi temaları yoktu, sistematik bir iktidar eleştirisi yoktu. Eleştirisi dürüstlük, namus, ahlak gibi ağırlıklı olarak kişisel temalar etrafında döner, ‘dedim-dedi’ retoriğiyle sürerdi. Bunda, derin şekilde vakıf olduğu Orta Anadolu’nun âşık atışmaları geleneğinin etkisi büyüktü. Ama bu yüzeysel eleştirilere bile katlanamazdı iktidar mensupları. Nitekim sadece CHP’nin değil, bağrından yetiştiği muhafazakâr sağ siyasetin amiral gemisi DP’nin de gadrine uğradı. Kısacası bu ülkede retorik düzeyde de olsa iktidara muhalefet etmenin bedelinin ne kadar ağır olduğunun cisimleşmiş hali olarak belleğimde yer etti Bölükbaşı. Seçim sonrasında, daha nitelikli, daha sağlıklı bir iktidar-muhalefet ilişkisi üzerinde bizi düşünmeye teşvik eder umuduyla, bu haftayı Osman Bölükbaşı’na ayırdım.
‘Anadolu Fırtınası’
Osman Bölükbaşı, 1913’te Kırşehir’de doğmuş, Fransa’nın Nancy Üniversitesi’nde matematik ve astronomi okumuştu. Yurda döndükten sonra Kandilli Rasathanesi Müdürü Fatin Gökmen’in yardımcısı olarak çalışmaya başlamıştı. Gökmen onu, 1946’da, DP’nin kurucularından Fuad Köprülü ile tanıştırdı. Ardından Celal Bayar’a takdim edildi. Bu ilişki, Bölükbaşı’nı siyasete soktu.
Bilindiği gibi Tek Parti Dönemi’nde adaylar bizzat Mustafa Kemal tarafından tesbit edildiği için seçilmemeleri gibi bir durum yoktu. Bundan dolayı da adaylar seçim bölgelerini nadiren dolaşırlardı. Çok Partili Dönem’de, adaylar ilk kez rekabetle tanıştılar. Gerçi, başarılı olmak için, yılların yıprattığı CHP’ye herhangi bir konuda eleştiri getirmek yeterliydi ama elbette bu işi belagatle, nükteyle, şakayla, dozunda bir sokak ağzıyla yapmak her babayiğidin harcı değildi. Bölükbaşı ise yeni dönem için adeta biçilmiş kaftandı.
Osman Bölükbaşı’nın DP’deki ilk işi parti müfettişliği oldu. Bu sıfatıyla memleketi Kırşehir başta olmak üzere çeşitli Orta Anadolu şehirlerini turladı. Her gittiği yerde, o zamana dek alışılmamış bir üslupla halka nutuklar attı. Eleştirinin dozu sertti ve bu sertlik yıllardır tek parti sultası altında ezilen halk kitlelerinin küllenmiş cesaretini harlıyordu. Adı Anadolu Fırtınası’na çıkmıştı.
Açık oy-kapalı sayım
Çok Partili Dönem’in ilk seçimi 1946’da yapıldı. Bölükbaşı, Yozgat’tan aday gösterildi.
Ancak o seçimlerde başka adayların da başına geldiği gibi, 93 bin oy almasına rağmen sandık hileleri sonucu seçilemedi. Çünkü oylar açık atılmış, sayımlar kapalı yapılmıştı!
DP-CHP arasındaki söz düellosuna nokta koymak isteyen Cumhurbaşkanı İnönü’nün ünlü 12 Temmuz (1947) Beyannamesi’ne cevaben kaleme aldığı “DP’nin aslında CHP döneminin pisliklerini temizlemek için kurulan bir muvazaa partisi olduğunu” iddia eden mektubunun gazetelerde yayımlanmasına DP izin vermeyince, partisi ile bütün bağlarını koparmakta tereddüt etmedi. Ardından 1947 yılının başında DP’den istifa eden İstanbul İl Başkanı Kenan Öner ve bir grup arkadaşı ile önce TBMM’de Müstakil Demokratlar Grubu’nu, 20 Temmuz 1948’de de Millet Partisi’ni (MP) kurdu.
Kurucular arasında İslamcı eğilimleriyle tanınan Mareşal Fevzi Çakmak, Atatürk döneminde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve bakanlık yapmış olan Prof. Yusuf Hikmet Bayur, hariciyeci Enis Akaygen gibi isimler de vardı. Partinin hedefi “muhafazakâr bir demokrasi” kurmak olarak tanımlanmıştı.
İnönü ve Bayar’a suikast iddiası
MP, Ekim 1948’de örgütlenmesini tamamlayamadığı için 13 ilde yapılan ara seçimlere katılamadı. Seçimlerden bir ay sonra Denizli Milletvekili Reşat Aydınlı (ki MP üyesiydi), Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Fuat Arna’nın Celal Bayar ve İsmet İnönü’ye suikast planladıklarını ihbar etti hükümete. Milletvekili olmayan Bölükbaşı ve Arna tutuklanırken, Aldoğan’ın dokunulmazlığının kaldırılması için işlemlere başlandı. O sırada, Bölükbaşı’nın ilk çocuğu Ahmet Deniz (günümüzde MHP’nin müstafi milletvekili) 21 günlüktü. Bölükbaşı şöyle anlatmıştı oğluyla vedalaşmasını: “Polislere rica ettim, çocuğumu son defa kucağıma aldım... Oğlum Deniz, baban gidiyor, belki gelmez. Bu memleketin pisliğini su temizlemez. Bu yüzden adını Deniz koydum. Şayet oğlum ben dönmezsem, bu pisliği sen temizle!”
Bölükbaşı ile birlikte hapse gönderilen Fuat Arna ise 1946 seçimleri sırasında CHP Genel Merkezi’nce valiliklere gönderilen bir yazıda CHP’li adaylara valiliklerin destek olması, hatta seçtirmesi istendiğini görünce yürüttüğü Akçakoca Kaymakamlığı’ndan istifa etmişti. Sonunda iddiayla ilgili hiçbir kanıt bulunmadığı için sanıklar 21 Kasım 1949’da serbest bırakıldılar. Olan Fuat Arna’nın küçük kızına oldu. Suikast iddiası sırasında evine yapılan polis baskınında gördüğü kötü muamele yüzünden Haniş ömür boyu özürlü kaldı.
“Hay aksi şeytan!”
14 Mayıs 1950 seçimlerinde “Yeter söz milletindir!” diyen DP seçimleri kazanmış, meydanları dolduran MP ise, örgütlenmeyi başarabildiği 22 ilde 205 aday gösterebilmişti. Dahası sadece Kırşehir’den Osman Bölükbaşı seçilebilmişti. Taşlı, sopalı bir kampanya dönemi sonunda Kırşehir’de kullanılan 69.759 geçerli oydan 28.034’ünü alarak birinci sırada seçilen Bölükbaşı’nın konuyla ilgili ünlü vecizesi şöyle olmuştu: “Davulu Millet Partisi çaldı, parsayı Demokrat Parti topladı!”
Rivayet odur ki, Celal Bayar saatte bir Kırşehir’i arayarak seçim sonuçlarını sormuş, Bölükbaşı’nın kazandığı öğrendiğinde ise “Hay aksi şeytan!” demişti. 22 Mayıs 1950 günü yapılan yemin töreninde, herkes elindeki yazılı kâğıda bakarak yemin ederken, Bölükbaşı yeminini ezberden okuyarak farklı bir milletvekili olacağının işaretini verecekti. Nitekim Bölükbaşı Meclis’te DP’yi bunaltan üç milletvekilinden birincisi oldu. (Diğer ikisi CHP’li Faik Ahmet Barutçu ile Avni Doğan’dı.) Hatta gazeteci Cihad Baban’a göre, Bölükbaşı, tek başına DP Meclis Grubu’nun korkulu rüyasıydı.
‘Bahar havası’ vurunca
1952’de Vatan Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman’a, lise öğrencisi Hüseyin Üzmez tarafından yapılan başarısız suikast girişiminden sonra, ‘irticaa karşı ittifak’ yapan CHP ile DP arasındaki ‘bahar havası’ MP’nin aleyhine oldu. CHP ve DP yanlısı gazetelerin MP’yi irticayı kışkırtmakla suçlaması üzerine başını Yusuf Hikmet Bayur’un çektiği ‘Devrimciler’ partiden istifa etti. Savcı Bayur’un bildirisindeki ithamların ihbar kabul etti, mahkeme ‘ihtiyati tedbirli’ olarak partiyi kapatma kararı verdi. Karar görülmemiş bir hızla yerine getirilerek 9 Temmuz 1953 gece yarısı MP’nin iki bini aşkın şubesi mühürlendi ve partinin tüm mal varlığına el konuldu. 27 Ocak 1954 tarihinde ise MP temelli kapatıldı.
MP’liler, 1954 baharındaki seçimlere katılabilmek için 15 gün içinde merkezi Kırşehir, genel başkanı Ahmet Tahtakılıç olmak üzere, Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni (CMP) kurdular. ‘Cumhuriyet’ kelimesi, MP’ye yöneltilen ‘irticacı’ isnadı için paratoner olabilecek miydi, bunu zaman gösterecekti. CMP’nin seçim meydanlarında en ilgi çeken üyesi, tahmin edileceği gibi Osman Bölükbaşı oldu. Ancak, Bölükbaşı’nın deyişiyle “MP’nin kümesindeki tavuklar, başkalarının folluğuna yumurtladılar”. DP oyların yüzde 56,6’sını, CHP yüzde 34, 8’ini, CMP ise yüzde 4,7’sini aldı. Ancak bu sefer, CMP Kırşehir’den beş milletvekili (Osman Bölükbaşı, Osman Ali Aşiroğlu, Ahmet Bilgin, Tahir Taşer, Mehmet Mahmutoğlu) çıkarmayı başarmıştı. Bu beş kişinin arasında en fazla oyu (Kırşehir’deki geçerli oyların yüzde 45,4’ünü) elbette Bölükbaşı almıştı.
Kırşehir ilçe yapıla!
DP seçim sonuçlarına itiraz etti ama Bölükbaşı’nın adaylığını iptal ettirmeyi başaramadı. Verilecek cezanın ipucunu Dönemin Adalet Bakanı ve DP’nin Kırşehir Çiçekdağlı üyesi Osman Şevki Çiçekdağ verdi: “Sizden hayır kalmadığı anlaşılıyor, hakkınızda bir şeyler düşünmeli!” Kısa süre sonra DP hükümeti, TBMM’ye bir tasarı sundu. Tasarıya göre Kırşehir kaza (ilçe) olacak, yeni il olan Nevşehir’e bağlanacaktı (Nevşehir o sırada Niğde’ye bağlı ilçeydi). Adıyaman da Malatya’dan ayrılarak il yapılmıştı. Ayrıca CHP’ye o veren Kastamonu’ya bağlı Abana İlçesi de köy haline getirilmişti.
Kırşehir’in ilçe yapılmasını Cumhurbaşkanı Bayar’ın istediği öne sürüldü. Gazeteci Cihat Baban’a göre, Kırşehir meselesi yüzünden kendisine yapılan eleştirilere Menderes elini açarak, “Ne yapalım, yukarıdaki böyle istiyor” demişti. (Nitekim 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Yassıada Mahkemesi’nde yargılanırken Adnan Menderes Kırşehir’in ilçe yapılması kararını ‘fahiş hata’ olarak niteleyerek pişmanlığını ifade edecekti.)
“Tıpış tıpış geldiler”
1955’in yazında CMP ve CHP yerel seçimleri boykot etmeye karar verdi. İktidarın buna tepkisi sert oldu. Menderes iki partiyi “ülkede demokrasi olmadığını yabancılara jurnal etmekle” suçluyordu. Ancak muhalifler etkili olmuşlardı ki, 1955 sonbaharındaki seçimlere katılım yüzde 40 civarında kaldı. DP oyların yüzde 49’unu alırken, CHP yüzde 41 gibi yüksek bir oy almıştı. Seçim kampanyası yıldızı elbette Bölükbaşı idi.
Tehlike çanlarını duyan DP iktidarı 27 Haziran 1956 tarihinde toplantı ve gösteri haklarını düzenleyen kanunu değiştirerek, siyasi partilerin seçim dönemleri dışında açık hava toplantılarını yapmalarını yasaklayınca, Bölükbaşı ve arkadaşları, iktidarın dikkatini çekmek için Meclis’i terk ettiler. Boykot Menderes’i yolundan döndüremeyince de Meclis’e döndüler. Menderes bunun üzerine “tıpış tıpış geldiler” demiş, Bölükbaşı’nın cevabı ise “TBMM milletin malıdır. İktidarda bulunan partinin babasının malı değildir” olmuştu.
Meclisten hapse
Yıllarca çocuklarını Nevşehir nüfusuna kaydettirmeyen Kırşehirlilerin kırgınlığını gidermek farz olmuştu ki, DP 1957 martında Kırşehir’i yeniden il haline getirecek bir kanun tasarısı hazırladı. Ancak tasarıda yeni Kırşehir iline eski kazalarından bazıları bağlanmakla birlikte, Hacıbektaş ve Kozaklı, dahası, Bölükbaşı’nın köyü Hasanlar Nevşehir’de bırakılmıştı. Bu durum doğal olarak Bölükbaşı’nın ve CMP’lilerin tepesini attırdı. Tasarı üzerindeki görüşmeler bitip de oylamaya geçileceği sırada Bölükbaşı DP’lilere “Haysiyetten mahrum insanlar, haysiyetiniz olsa böyle kanun çıkarmazdınız!” diye bağırıverdi. Bunun üzerine TBMM’ye ve Başkanlık Divanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle üç oturum için Meclis’ten çıkarıldı ve Kırşehir’in il olması için oy kullanamadı. (Abana, ancak 1968’de Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile tekrar ilçe olabildi.)
Pijamayla yemin
Bölükbaşı DP’nin büyük oy kaybına uğradığı 27 Ekim 1957 genel seçimlerini Ankara Merkez Cezaevi’nin ünlü ‘Hilton Koğuşu’nda karşıladı. Çünkü Kırşehir’in il yapılması sırasında DP Balıkesir Milletvekili Ahmet Kocabıyıkoğlu ile koridorda yumruklaştığı için dokunulmazlığı kaldırılmıştı. Bölükbaşı Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmadan dolayı iktidar zoruyla parlamentodan alınarak hapse atılan ilk siyasetçimizdi. Kızı Hürriyet o hapiste iken doğmuştu. Koğuştaki arkadaşlarına müjde verirken “Hürriyet dünyaya geldi... İnşallah Türkiye’ye de gelir!” diyen Bölükbaşı Kırşehir’de kullanılan 60.963 oydan 40.041’ini alarak üçüncü kez milletvekili seçildiğini radyodan öğrenir öğrenmez pijamalarıyla ayağa fırlamış, koğuştakilerin huzurunda milletvekili yemini etmişti.
Bölükbaşı milletvekili dokunulmazlığı sayesinde, 30 Kasım 1957’de tahliye edildi. Geçmiş olsuna gelen İnönü, “Çocuğunun doğumunu bile göremedin” deyince, “Ben sizin zamanınızda doğan çocuğumun doğumu sırasında da hapisteydim” diyerek taşı gediğine koydu. Bölükbaşı’nın yargılanma süreci 1959’a kadar sürdü, dava Bölükbaşı’nın beraatıyla sonuçlandı.
DP’nin baskıları artıyor
1957 seçimlerinden oy kaybederek çıkan DP’nin muhalefet üzerindeki baskıları iyice arttırması üzerine 1958 sonbaharında Osman Bölükbaşı’nın CMP’si ile Remzi Oğuz Arık’ın Türkiye Köylü Partisi (TKP) birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) adını aldı. Bölükbaşı da başkanı oldu. Benzer bir birleşme ‘sol cenahta’ da oldu. Fethi Çelikbaş’ın Hürriyet Partisi (HP) de CHP’ye katıldı. Bu ikililerin birleşmesine DP’nin yanıtı Vatan Cephesi’ni kurmak oldu.
27 Mayısçı mı değil mi?
DP iktidarına son veren 27 Mayıs darbesini “meşru bir ihtilal” olarak değerlendiren Bölükbaşı, darbecilerin getirdiği hukuk düzenine karşı çıkmadı ve Kurucu Meclis’e 24 arkadaşıyla katıldı. Ancak, adının “27 Mayısçıya” çıkmaması için bazı manevralar yaptı. Örneğin darbecilerin kurmaya çalıştığı hükümete, önce üye vermek istemedi, ama CKMP’li Ahmet Tahtakılıç’ın Çalışma Bakanı olmasına razı oldu. 1961 Anayasası’nın lehine konuşmalar yaptı ama Yassıada Mahkemesi’ne baskı anlamına gelecek açıklamalar yapılmasına karşı çıktı, idam kararlan çıkması durumunda Milli Birlik Komitesi’nin bu kararları tasdik etmemesini temenni ettiğini belirtti.
15 Ekim 1961’de yapılan seçimlerde CKMP yüzde 14 oy alırken, Bölükbaşı bu sefer Ankara Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Dahası, partisi CKMP, MP döneminden beri ilk defa büyük bir çoğunlukla, (65 milletvekili, 16 senatör) Meclis’te temsil edilme hakkı kazanmıştı. Seçim sonrasının ilk bunalımı Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı. CHP, eski asker Cemal Gürsel’i, AP’nin bir kanadı Anayasa Profesörü Ali Fuat Başgil’i aday göstermek istiyordu. Bölükbaşı ise Cemal Gürsel’e karşı çıkıyordu. Sonunda, CHP lideri İnönü ile AP lideri Ragıp Gümüşpala’nın ikna turları sonuç verdi ve Bölükbaşı, “Hayatımın en büyük fedakârlığını yapıyorum” diyerek Gürsel’in Cumhurbaşkanlığı’nı kabul ettiğini açıkladı. Ve Cemal Gürsel 607 oyun 434’ünü alarak Cumhurbaşkanı seçildi.
22 Şubat 1962’de, Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir’in başarısız darbe teşebbüsü sırasında Bölükbaşı CHP lideri İnönü’nün yanında tutum aldı. Talat Aydemir ve arkadaşları, 20-21 Mayıs 1963 tarihinde ikinci kez darbeye teşebbüs ettiklerinde ve idam cezasına çarptırıldıklarında, Bölükbaşı idamların topluma yarar değil zarar getireceğini dile getirmekle yetindi.
‘Tırt Osman’ oluşu
Darbe sonrası dönemde bozulan ve yeniden oluşturulan koalisyon hükümetlerine katılıp katılmama konusunda CKMP içinde çıkan bir dizi tartışma ve bunun sonunda Bölükbaşı ve 25 arkadaşının CKMP’den istifa etmesini, 14 Haziran 1962’de ikinci defa Millet Partisi’ni (MP) kurmaları izledi. (CKMP 1969’da bugünkü MHP oldu.)
Şubat 1965’te AP Senatörü Suat Hayri Ürgüplü liderliğinde kurulan hükümete MP de dört bakanla katıldı (ki bu Bölükbaşı’nın partileri açısından bir ilkti) ama bakanlar arasında Bölükbaşı yoktu. Çünkü Bölükbaşı, partizanca yönetildiği için kızdığı TRT’yi ıslah etmek için, ısrarla TRT’nin bağlı olduğu Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nı istemiş, bu görev verilmeyince de hükümette görev almamıştı. Hükümet bu tavrının bedelini ağır ödedi. Çünkü Bölükbaşı koalisyonun sürdüğü sekiz ay boyunca durmadan TRT’yi eleştirdi. Öyle ki bir oturumda tam beş saat konuşarak bu alanda bir rekor kırmıştı. Adı ‘Tırt Osman’a çıkınca da “TRT’nin partizanlığına karşı çıktım, adımızı Tırt Osman’a çıkardılar. Hırt’ı çok olan memlekette varsın bir de tırt olsun” demişti.
Asker cumhurbaşkanına hayır!
1965 seçimlerinde, seçim propagandasını CHP ve İnönü karşıtlığı, AP eleştirisi ve katı bir komünizm karşıtlığı üzerine kuran MP seçimlerde yüzde 6,16 oy aldı. Osman Bölükbaşı, yeniden Ankara Milletvekili seçildi. Bu yeni dönemde Cemal Gürsel’in ölümüyle boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına emekli Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay’ın getirilmesi sırasında şöyle bir demokrasi dersi verdi: “Gerçek demokrasi ile idare edilen, milli iradenin saygı gördüğü hiçbir memlekette, ordunun başında bulunan bir zatın, bizde Sayın Cevdet Sunay’ın geçtiği yollardan geçerek Cumhurbaşkanı olduğu görülmemiştir. Böyle bir şeyi o memleketlerde düşünecek hayali geniş bir tek insan bile bulmak mümkün değildir (...) Ya bu yol olur da her Genelkurmay Başkanı kendisini müstakbel Cumhurbaşkanı görmeye başlarsa, böyle bir nevi veliahtlık müessesesi kurulursa, demokrasimizin ve dolayısıyla memleketin yarını ne olur? Dünya bu manzara karşısında Türkiye’de demokrasinin bulunduğuna nasıl inanır?” Elbette, bu eleştirilere kulak asılmadı ve Sunay Cumhurbaşkanlığına seçildi.
Siyasete son nokta
1966 ve 1967’de birkaç kez MP başkanlığından istifa eden ve istifasını geri alan Bölükbaşı, MP 1969 seçimlerinde oylarının yarısını kaybedince, 1970’de bir kez daha istifa etti. Ve partililerin ısrarı ile istifasını bir kere daha geri aldı. Aslında yıllardır sürekli sağlık sorunları yaşıyordu. Son olarak, 1972 yılında bir kere daha istifa etti. Yerine eski Genelkurmay Başkanı Cemal Tural seçildi. Yani, Bölükbaşı’nın eleştirdiği askerci gelenek, kendi partisinde bile kırılamamıştı.
Bölükbaşı, 9 Eylül 1973 günü, beş gün sonraki seçimleri beklemeden milletvekilliğinden ve partisinden istifa ederek siyaseti bıraktığını açıkladı. “Yüzünde göz izi yok sanarak siyaset denilen Leyla’ya gönül verdim. Sonradan anladım ki, benden önce 40 bin kişinin nikâhından geçmiş” lafını bu zaman mı etmişti bilmiyorum ama böylesi renkli, hareketli bir siyaset hayatının ardından sessiz ve sakin bir emeklilik yaşadığını biliyorum. Sadece sağın iki lideri, MHP Başkanı Alparslan Türkeş ve AP Başkanı Süleyman Demirel ile kişisel ilişkisini sürdürdü. Partisinden kopanlardan yakınan Demirel’e “Üzülme...” demişti, “Senin bağrın henüz köy mezarlığı, benim bağrım ise Karacaahmet’e döndü...”
Osman Bölükbaşı 6 Şubat 2002’de, 89 yaşında vefat ettiğinde geride renkli olduğu kadar acılı, acılı olduğu kadar ‘kıssadan hisselerle dolu’ bir hayat bıraktı.
Özet Kaynakça: Samet Ağaoğlu, Aşina Yüzler, “Evren Ayhan, “Osman Bölükbaşı’nın siyasi faaliyetleri (1913-2002)”, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde 2006’de kabul edilmiş yüksek lisans tezi; Deniz Bölükbaşı, Türk Siyasetinde Anadolu Fırtınası Osman Bölükbaşı, Doğan Kitap, 2005; Hayri Çopuroğlu, Hatıralarım: Kırşehir, 1999; Cihad Baban, Politika Galerisi: Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, 1970.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012