Ayşe HÜR
Mayıs 1959'da pek çok gazete, beyaz boşluklarla ya da "Bir CHP gazetesine alet olduk", "... tarihli gazetemizde yayımlanan haber yalandır..." gibi komik özürlerle çıkıyordu.
Türkiye ‘hapisteki gazeteci’ sayısının yüksekliği ile dünya medyasının dilinde. Son yıllarda onlarca saygın, popüler, başarılı gazeteci, muhalif kimliklerinden dolayı işsiz kaldı. Kimi konularını değiştirdi, kimi kalemini yumuşattı. Son örnek, yazılı ve görsel medyanın Gezi Direnişi sırasında takındığı tavır. En saygın haber kanalları polis şiddetini vermek yerine ‘penguen belgeseli’ gösterdi. Olayları ele alan programlar yapan televizyoncular kızağa çekildi. Tam 7 gazetenin aynı başlıkla çıkması, iktidarın basın üzerindeki etkisine karine oldu. Başbakan Erdoğan gün geçmiyor ki yerli ya da yabancı basına ağır suçlamalar getirmesin. Tiyatro, sinema, müzik ve sosyal medyadaki baskıları da ekleyince ifade özgürlüğü alanında ciddi sorunlar olduğu açık. Bütün bunlar Cumhuriyet dönemindeki basın-iktidar ilişkilerine göz atma ihtiyacı duyurdu. Ancak yer sorunu yüzünden esas olarak 1938-1971 arasını, o da elbette ana başlıklar halinde ele alabildim.
‘Ebedi Şef’ etkisi
Tek Parti döneminin muhalifleri sindirme ve kontrol etme araçları esas olarak, 1920’den beri faaliyette olan İstiklal Mahkemeleri ile 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Kanunu’ydu. Bunların eksik kaldığı yerleri dolduran 1931 tarihli Matbuat Kanunu, 1932’de iki kez, 1933, 1934 ve 1938 yıllarında birer kez ağırlaştırılmıştı. Bu dönemde çeşitli eğilimlerden onlarca gazete kapatılmış, gazeteciler yargılanmış, bazıları örnek olsun diye hapis, sürgün cezalarına çarptırılmışlardı. Ama basın sadece baskı ile değil, ödüllendirme ile de susturuluyordu. Mustafa Kemal’in sağlığında yaklaşık 40 gazeteci milletvekili olmuştu. Mustafa Kemal’in azılı muhalifi Rıza Nur durumu şöyle özetlemişti: “Mustafa Kemal, matbuatı tamamiyle eline almıştı. Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye gazetesini büyüttü. Makineler getirdi, başına Falih Rıfkı’yı koydu. İstanbul’da Ahmet Emin’in elinden Sabahçı Mihran’ın matbaasını aldı, Milliyet adında bir gazete çıkardı. Başına da Siirt mebusu yaptığı eski yaveri Kürt Mahmud’u koydu. Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı da her iki gazetenin muharriri. Bu muharrirlerin yaptıkları şu: Günümüzü cennet göstermek, başka bir şey yok. Yunus Nadi İstanbul’da bir Rum’a ait büyük bir bina ve makineleri ucuza kapattı. İki yüz bin liralık malı, sekiz-on bin liraya aldı. (...) O da Cumhuriyet gazetesini çıkarıyor. Orda kâmilen medihname ve zafer destanı. Matbuat böyle kâmilen meddah oldu...”
Nazilerden maaş alanlar
1938 sonrasında basını kontrol etme işini, Şükrü Kaya, Recep Peker ve Kılıç Ali bizzat üstlenmişti. Bu üçlü Anadolu Ajansı haberlerinin metnini bile dikte ettiriyordu. 1940 yılında Matbuat Kanunu’nda yapılan iki değişiklikle ‘milli hislerimizi inciten ve bu maksatla milli tarihimizi yanlış gösteren yazılar’ yazmak ağır ceza konusu oldu.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker’in şu satırları savaş yıllarındaki baskıların türü hakkında bir fikir verebilir sanıyorum: “1943’te Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlamıştım. Yazıişleri Müdürü Yardımcısı Ahmet İhsan’dı. Onun arkasındaki dolapta, bir dosya kilitli dururdu. Gün geçmezdi ki, Birinci Şube’den bir memur gelip, yeni bir yasak kararını getirmesin ve dosyayı şişirmesin (...) Sonradan bu dosyayı gözden geçirmek fırsatını bulmuştum. Neler yoktu ki (...) hangi haberin kaçıncı sayfada kaç sütun üzerine, hangi puntolu harflerle gösterilmek gerektiğinden hava durumunun yazılmaması emrine kadar (...) bunların yetmediği tehlikeli ve kritik anlarda Milli Şef kaşlarını gösterişli bir şekilde çatıyor, istemediği havayı dağıtıyordu. Başka emirler ise Milli Şef İsmet İnönü’nün kendisi ve ailesiyle ilgili haberlerin büyük puntolarla verilmesi gerektiğini bildiriyordu. Cumhurbaşkanı’nı bir konserde, bir temsilde veya at yarışlarında gösteren fotoğraflar çarşaf çarşaf devlet zoru ile yayımlanıyordu.”
60 yıl sonra, Babıâli’de bazı yazarların o dönem rejimin elitlerinin büyük sempati duyduğu Nazi Almanyası tarafından maaşa bağlandığı ortaya çıkacaktı. Bunlar arasında Cumhuriyet gazetesinin sabık başyazarı Yunus Nadi, Tasvir-i Efkâr’ın yazarı Peyami Safa, Akşam gazetesinin kurucusu ve başyazarı Necmettin Sadak gibi önemli isimler vardı.
Ancak Almanya’nın yenileceğinin anlaşıldığı 1944’te müttefikleri memnun etmek gerektiğinde ilk darbe Pan-Türkist eğilimli Çınaraltı, Kopuz ve Orhun mecmualarına vuruldu. Sonra durumu dengelemek için de sol eğilimli Adımlar, Yurt ve Dünya gazeteleri kapatıldı. Bunlara merkez medyadan Tan, Vatan ve Tasvir-i Efkâr eklenerek tablo tamamlandı. 4 Aralık 1945’te solcu Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftine ait Tan Matbaası ile bir dizi matbaa ve gazete binası, ırkçı, milliyetçi, sağcı koalisyonu tarafından tahrip edildi, yağmalandı.
DP’nin ‘besleme basını’
14 Mayıs 1950 seçimleri sonucu, “Yeter Söz Milletindir!” diyen Demokrat Parti’nin (DP) ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesi baskılardan yılmış basında büyük bir umut yaratmıştı. Gerçekten de yeni hükümet 20 Temmuz 1950’de, 1931 Matbuat Kanunu tarafından hükümete verilen sınırsız yetkileri kaldırdı. Artık gazete çıkarmak için izin alınması gerekmiyor, sadece bildirimde bulunmak yeterli oluyordu. Basın suçları basın mahkemelerinde yargılanacak, gazete sahipleri yerine yazıişleri müdürleri sorumlu olacaktı. Bu bahar havasında gazeteciler sendika bile kurdu.
Ancak 1953’ten itibaren iktidar sarhoşluğuna giren DP, aynen Tek Parti Dönemi’nde olduğu gibi, kendi ‘besleme’ basınını kurmaya başladı. Zafer, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri Menderes hükümetinden aldıkları destekle teknik seviyelerini ve sayfa sayılarını, renkli baskı ve eklerle tirajlarını arttırdı. Buna karşılık CHP yanlısı basına ağır baskılar yapılıyordu. 14 Aralık 1953’te CHP’nin tüm malvarlığına, dolayısıyla partinin resmi organı olan Ulus gazetesine de ‘tek parti döneminde haksız bir şekilde edinildiği’ gerekçesiyle el konuldu. CHP Milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın, Halkçı gazetesinde başbakana hakaret ettiği gerekçesiyle, yasalara aykırı biçimde dokunulmazlığı kaldırılarak 26 ay hapse mahkûm oldu ve 80. yaş gününü hapishanede kutladı. CHP’ye yakın Ulus, Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinin sorumlu müdürü Cemal Sağlam hakkında tam 69 dava açıldı. Öldüğü gün Ankara’da davası vardı.
Mevcut kanunlar yetmezmiş gibi, 9 Mart 1954’te Basın Kanunu’nda yapılan değişikliklerle basın ve radyo yoluyla işlenebilecek 21 yeni cürüm tanımı yapıldı ve bunlar ağır yaptırımlara bağlandı. Kanunun en kötü yanı suçlanan gazeteciye ‘iddiasını ispat hakkı’ verilmemesiydi. 1955’ten itibaren muhalif gazeteler, kâğıt zamları, kâğıt tahsisleri, resmi ilan kısıtlaması ile kıskaca alındı. CHP yanlısı Ulus gazetesi dört yıl boyunca ilan alamadı. SEKA’dan ancak peşin parayla kâğıt alabildi.
Pulliam davaları
1958 yazında hükümetin başı ‘iç mihraklar’la yeterince dertte iken, bir de ‘dış mihrak’ belası çıktı. ABD’de yayımlanan iki büyük gazetenin sahibi olan Eugene Pulliam’ın 1958 ortalarında Türkiye’ye yaptığı ziyaret Menderes iktidarının ilgisizliği yüzünden küskünlükle bitmiş, Pulliam ülkesine dönünce ‘Türkiye’de Onikiye Çeyrek Var’ başlıklı yazısıyla DP’nin iflasa gittiğini ileri sürmüştü. Bu yazı temmuz ayında ABD’de tam 72 gazetede yayımlanıp, TIME dergisinde başyazı konusu olunca Amerikan gazetelerine gücü yetmeyen hükümet, Pulliam’ın makalesinden alıntılar yaparak yayımlayan Vatan, Ulus, Dünya ve Kervan gazeteleri ile Akis ve Kim dergisi hakkında soruşturma açtırdı. Menderes’in himmetiyle Dünya’ya az ceza verildi ama diğerleri birkaç ay kapatıldı. Olayı Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) protesto edince Menderes’in tepesi iyice attı.
Vatan Cephesi listeleri
Sinirleri biraz daha bozan gelişmeler ise kapıdaydı. Hükümetin ekonomideki sorunları aşmak için açıkladığı 4 Ağustos kararlarının ardından Türk lirasının değeri üçte birine düşünce muhalefet DP’yi köşeye sıkıştırmaya başladı. CHP yanlısı gazetelerde ‘bunları da öldürecek bir sergerde çıkmayacak mı’ türünden haberler boy gösteriyordu.
DP’nin buna tepkisi ‘Vatan Cephesi’ni kurmak oldu. Menderes’in 12 Ekim 1958’de Manisa İl Kongresi’nde yaptığı ilk açıklamadan sonra Basın Yayın ve Turizm Bakanı Selver Somuncuoğlu’na bağlı olmasından dolayı halkın ‘Somuncuoğlu Radyosu’ adını taktığı radyoda çoğu sahte isimlerden oluşan katılım listeleri yayımlanmaya başladı. Önce öğle ve akşam haberlerinde okunan listeler büyüyünce haber bültenleri genişledi. Listelerin okunuşu haber saatlerine sığmayınca her gün saat 14.00’te ‘Yurdun Dört Köşesinden Haberler’ ismi altında yeni bir program oluşturuldu. Bir süre sonra liste işi öyle bir hal almıştı ki ‘radyo haber bültenlerini dinlemek istemeyenler’ bir dernek kurarak radyo yönetimine karşı dava açmaya kalkışmışlardı.
‘Bir CHP gazetesine alet olduk’
17 Şubat 1959’da, yeni oluşturulan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasını imzalamak üzere Londra’ya giden Adnan Menderes’i taşıyan uçağın sis yüzünden düşmesi, Menderes’in 16 yolcunun öldüğü bu kazadan sağ kurtulması üzerine iktidarla muhalefet arasında kısa bir ateşkes yaşandıysa da, nisan ayında CHP lideri İnönü’nün çıktığı Ege gezisinde yaşanan olaylar ipleri yeniden gerdi. İnönü ikinci saldırıyı İstanbul’a dönüşünde, Topkapı’da yaşadı. Ancak olayları halka duyurmak mümkün olmadı, çünkü gazetelere sansür konmuştu. Mayıs 1959’da pek çok gazete, beyaz boşluklarla ya da “Bir CHP gazetesine alet olduk”, “... tarihli gazetemizde yayımlanan haber yalandır...” gibi komik özürlerle çıkıyordu. Eylül ayında Çanakkale Geyikli’ye giden CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek başkanlığındaki heyete yapılan saldırıyı da halk sansür yüzünden duymadı.
Yeniden Takrir-i Sükûn
Bundan sonraki 10 ay iki parti ve onların basını arasındaki şiddetli söz düellolarıyla geçti. Ortam öylesine gergindi ki, bazı DP milletvekilleri hızlarını alamayıp 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Kanunu’nun bir yıl süre ile yeniden yürürlüğe konulmasına dair önergeler vermişti.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün “Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam. (...) Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilâl meşru bir haktır. (...) Eğer ihtilâl vatandaş için başka bir çıkar yol yoktur, kanaati zihinlere ve bütün müesseselere yerleşirse meşru bir hak olarak kullanılacaktır...” diyerek darbecilere yeşil ışık yaktığı günlerde Tahkikat Komisyonu Kanunu kabul edildi. Komisyon geçmişin ünlü İstiklal Mahkemeleri gibi olağanüstü yetkilerle donatılmıştı. Her türlü yayını yasaklama, yasağa uymayan matbaaları kapatma, her türlü evrak ve eşyaya el koyma, her türlü siyasi toplantıyı, gösteriyi yasaklama hakkına sahipti. Bu kararlara uymayanlara bir seneden üç seneye kadar ağır hapis cezası verilebilecekti. Komisyonun kararları kesindi ve itiraz edilemezdi. Dahası, Tahkikat Komisyonu’nun araştırmasına dahil olan konularla ilgili haberleri, ima ile dahi olsa yayımlamak yasaklanmış, hatta yasağı içeren tebliğin yayımlaması bile yasaklanmıştı!
‘Gazeteci inkılabın öncüsüdür’
27 Mayıs 1960’ta ordu iktidara el koyduğunda Ahmet Emin Yalman, Bülent Ecevit, Bedii Faik, Müşerref Hekimoğlu gibi geçmişin mağdur gazetecileri, ihtilalcileri övme yarışına girerken 24 Haziran 1960’ta Cemal Gürsel “Gazeteci inkılabın fedakâr, şuurlu öncüsüdür” diyerek basına görevini hatırlatıyordu.
Darbeden sonra, iktidar-basın ilişkilerinin oldukça mutedil geçtiği düşünülse de 1960-1970 arasında basın aleyhine 566 dava açılırken (bu sayı DP döneminde 2 bin 300’dü), 1970’te buna 325 yeni dosya eklenecek, 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden sonra anayasada yapılan değişiklikler, 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası ve 1972 tarihli Basın Yasası ile basın üzerinde baskı daha da artacaktı. 12 Eylül 1980 darbesi elbette basını da vurdu. 8 büyük İstanbul gazetesi 17 kez kapatıldı. Yüzlerce gazeteci sorgulandı, yargılandı, hapse mahkûm oldu. 28 Şubat 1997 darbesi tezgâhlanırken basının ne gibi roller üstlendiğini yeni öğrendik. 2002 sonrasında yaşanan süreç ise gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Bu kısa tarihçe, Cumhuriyet tarihi boyunca iktidar-basın ilişkilerinin ne kadar sağlıksız olduğunu göstermiştir diye umuyorum. Hem devletin otoriterlikten vazgeçmemesi yüzünden, hem bu tarihçenin gazeteci cemaatinin kolektif belleğinde bıraktığı kötü izler yüzünden, hem tek işleri gazetecilik olmayan medya patronlarının siyasi iktidarın ve devletin baskılarına açık olmaları yüzünden, basınımızda sansür ve otosansür eksik olmadı. Rıza Nur’un dediği gibi ‘matbuat’ ‘kâmilen’ olmasa bile çoğu zaman ‘meddah’ oldu...
Umalım ki, Gezi Direnişi, her konuda olduğu gibi bu konuda da paradigma değişikliğine neden olsun...
Özet Kaynakça: Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1994; Sabiha Sertel, Roman Gibi, Ant Yayınları, 1966; Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, Tek Partiden Çok Partiye, Bilgi Yayınevi, 1990; Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim (1922–1971), Pera Turizm Ticaret A.Ş, 1997; Altan Öymen, Öfkeli Yıllar ve Olaylı Yıllar, Doğan Kitap, 2009 ve 2010; Nuran Yıldız, Demokrat Parti İktidarı (1950-1960) ve Basın”, A.Ü. SBF Dergisi, C.51, 1997, s. 481-505; Rıfat N. Bali, “II. Dünya Savaşı Yıllarında Nazilerin Türk basınını etkileme çalışmaları”, Toplumsal Tarih, S. 152, Ağustos 2006, s. 26-30.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016