Ayşe HÜR

Ayşe HÜR
Ayşe HÜR
Tüm Yazıları
NARİN GÜRAN CİNAYETİ VE KOLEKTİF TRAVMA
9.09.2024
162
Türkiye halkı (85 milyon desem yeridir) 20 gündür Narin Güran cinayetine kilitlenmiş durumda. Bugüne dek sosyal medyaya girmemiş olanlar girdi, birbirinden vahim cinayetlerde, insan hakkı ihlallerinde istifini bozmamış olanlar, Narin için şiirler yazdı, edebi metinler döşendi, klipler çekildi, müzikler bestelendi. Bir anlamda Narin Güran "ulusun" "seçilmiş travması" oldu. Gözyaşları sel oldu, insanlar üzüntüden helak oldular. Samimiyetlerinden en ufak bir şüphem yok. Sadece bu gerçekten çok farklı bir durumdu. Rabia Naz, Leyla Aydemir, Gina Mercimek, Eylem Durak gibi hepsi de korkunç çocuk cinayetlerinde bunun yanına bile yaklaşamadı sosyal farkındalık. Sadece buna dikkat çekmek istedim.
Benim tavrımı merak edenler olabilir. Duygusal olarak neler yaşadığımı anlatıp, ne kadar merhametli olduğumu ispatlamaya girişmeyeceğim, sosyal medyada da girişmedim. Burada hiç yazmadığımı farketmişsinizdir. Twitter'da olanlar da Narin Güran ile ilgili özgün bir mesaj yazmadığımı, sadece insan hakları mücadelesini yaşam tarzı edinmiş arkadaşlarımın paylaşımlarını RT'lediğimi, yorumladığımı görmüşlerdir. Özgün paylaşımlarım ise iktidarı, jandarmayı, patriyarkayı vs hedef almıştır. Bu yazı bu konudaki ilk açıklamam.
Çünkü daha ilk günlerde Narin'in yaşamadığını hissetmiştim. Düzenli bir "adli tıp" dizisi izleyicisi olarak bu tür olaylardaki "kötücül algoritma"yı biliyordum çünkü. İlk 24 saat içinde sağ olarak bulunmadıysa, ihtimal sıfıra yaklaşıyor. Aramayla görevlendirilenlerin konunun uzmanı olmadığını (hele de o sakil jandarma komutanını) görünce ölüsünün bile kolay bulunmayacağını anladım. Sonra ailenin soylarını Fatih'in hocası Molla Gürani'ye bağladığını öğrenince, "bu cinayet hiç çözülmez çünkü önemli bir cemaatin kutsallık halesine halel getirir" dedim, bunu da Twitter'da yazdım.
Ancak sizleri bilmem ama Narin'in sevilen bir çocuk olduğunu da hissetmiştim. Bir kere çok sayıda tekil fotoğrafı vardı, bu önemlidir. (Daha sonradan da babasının sevgili kızı olduğunu öğrendik. Sekiz oğlana karşılık tek kız çocukmuş.) Bu fotoğraflarında (biri hariç) mutlu, gülen bir çocuk görüyorduk. Düğünlerde, özel günlerde şık giydirilen, şarkı söyleyip dans eden bir kız evlat vardı. Dolayısıyla cinayet "saiki"nin, motivasyonunun (neden demiyorum, çünkü hiç bir şey cinayet "nedeni" olamaz) sevgisizlik değil, bir başka "şey" olduğunu düşünmüştüm. Sorunlu biri olduğu anlaşılan abinin Narin'i kazara veya abinin birlikte köpeklere işkence yaptığı erkek arkadaşıyla bir yanlışına şahit olduğu için kasten öldürmesi ve geleneksel ailelerin en az sevdikleri "erkek evladı" dahi, en sevilesi kızlarından daha fazla "kollamaya" programlı olmaları yüzünden, cinayeti bir şekilde kendi aralarında örtbas etmeyi planladıklarını, fakat yerel basının bir şekilde konuyu sosyal medyaya taşıması yüzünden ve mucizevi biçimde Narin'in birden "85 milyonun kızı" haline gelmesinden dolayı bunu kotaramadıklarını düşünmüştüm.
Bana üzüntüsü samimi gelen tek kişi olan babanın olayı sonradan öğrendiğini ama öğrendiğinde artık planı yürürlüğe koymuş olan ailenin en güçlüsü, muhtemelen lideri olan amcayı ve elbette oğlunu okkanın altına sokmamak için bu senaryoya evet demek zorunda kaldığını kurgulamıştım. Gerçi ailenin daha önce de engelli bir kızı kaza ile(?) ölmüş, otopsi raporu bile alınmadan gömülüvermişti. Ancak bunun ille de kriminal bir şey olması gerekmiyordu. "Doğal seleksiyon" olarak görülmüş olabilirdi.
Küçük bir ihtimal de, çıkar çatışmaları yüzünden (çünkü üzerinde oturdukları araziler birden büyük değer kazanmıştı ve imar meseleleri yüzünden birileri ölmüştü zamanında) aile içinde veya aile dışındaki bazı çevrelerin şantaj amacıyla kaçırdıkları vardı listemde. Ama sevgisizlik, ensest, yasak aşk, namus cinayeti gibi senaryolar hiç aklıma gelmedi. Belki de fazla safım.
Henüz cinayetin motivasyonu değil ama failler aşağı yukarı kesinleştiği için sosyo-politik analizler ile zehirlerini AKP-HÜDA PAR'lı, Menzilci, Kuran kursçu (Narin'in ölü bedeni Elifba'sı ile konmuş çuvala) Kürt muhafazakarlığı ve aşiret yapısına boşaltıyorlar. Hatta bazı gazeteciler artık duyumlara mı dayanıyor bilmiyorum, Tavşantepe mahallesindeki şüpheli ölümlerden bahsediyorlar, hatta tam bir nüfus sayımı yaparak, nüfusta sağ görünenlerin yaşayıp yaşamadığının tespitini öneriyorlar.
Bazıları Palu Ailesi'nin Kocaeli'ne yerleşmiş Ordulu bir aile olduğunu hatırlatarak, "suçlu coğrafyalar değil patriyarkadır" diyerek işin diğer kısmını by-pass etmeye çalışıyor.
Ayrıca, geri gelse ilk olarak muhaliflerin idam edileceğini bildikleri halde idam cezası gelsin diyenler mi istersiniz, "suç bireyseldir" diyecek kadar liberalken Tavşantepe'yi bombalarla imha etmek lazım diyenler mi...
Diyebilirsiniz ki bu kaçınılmaz bir durum. İnsanların kime, neye, ne zaman, hangi duygularla ne ölçüde üzüleceklerini, kızacaklarını, neyi çözüm olarak göreceklerini belirleyemeyiz. Doğru. Ama bu olayda benim gördüğüm başka bir etki işin içine girdi: Sosyal medya görünürlüğünün, fenomenliğinin cazibesi... Belki de tümüyle yanılıyorumdur, o yüzden "saikler" konusunu burada keseyim.
Endişem, büyük bir çoğunluğun, bu travmatik olaya gösterdikleri bu yoğun tepkiyle, içlerindeki tüm merhamet ve öfke duygusunu tüketmiş olması. Zaten birkaç atımlık barutları varken bir seferde hepsini harcamış olması.
Daha önce verdiğim "dramatik tiyatro-epik tiyatro" örneğindeki gibi, olay bir şekilde sonlandıktan sonra (katiller tespit edilip, yargılanıp şu veya bu cezalara çarptırıldıktan sonra) içinde bulundukları duygusal yorgunluğun da etkisiyle, "görevimi mükemmelen yaptım, benden bu kadar!" deyip; aksi olursa "ne yaparsak yapalım düzen değişmiyor, niye kendimi bunlar için parçalayayım?" diyerek eski steril gündemlerine döneceklerin sayısını tahmin bile edemiyorum.
Geride yine insan hakları mücadelesini yaşam biçimi haline getirmiş, dünyada ve ülkemizde yaşanan envai çeşitteki sayısız trajedinin farkında olan, bu yüzden de dramatik tepkiler vermek yerine rasyonel tepkilerle konununu analizini yapmaya çalışan bir avuç insana kalacak "görev"...
Umarım yanılıyorumdur.
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar