Bekir AĞIRDIR
Tüm kadim sorunlarının markalaştığı bir ülkede yaşıyoruz. İşte bu haftanın sıcak gündemi olan seçim barajı meselesi. Bu topraklarda iş lafa gelince barajı savunanlar çok az. Ama müzakere ve uzlaşmanın değil münazara, münakaşa ve ikiyüzlülüğün esas olduğu bir siyaset kültürü içinde de baraj meselesi aşılamıyor. Siyaset marifetiyle müzakere-ikna-uzlaşma süreciyle çözülmüş bir tane bile meselemiz de yok.
Anayasa Mahkemesinin gündeme alması ile bir kez daha çözüm üretilmesinin neredeyse olanaksız olduğu bir çekişmenin içine düştük.
Anayasa Mahkemesinin niyeti, usulü, yetkisi gibi tartışmalar ve tezlerin de bir yere kadar geçerli olduğu açık. Konuşulanın hukuki olmaktan öte siyasi olduğu, Anayasa Mahkemesinin zamanlamasının ve ne yönde olursa olsun çıkacak kararının da siyasi olacağı açık.
Seçim barajı bir garabet. Buna siyaset marifetiyle şimdiye dek bir çözüm üretememek de bir garabet. Yalnızca son iki yıldaki Reyhanlı, Suriye, Gezi, 17 Aralık gibi iktidarın bunca açık ve zaafından sonra bile siyasi bir alternatifin çıkamayıp böylesi müdahalelerden umutlanmak da bir garabet.
Öte yandan yüksek mahkemeyi ve kararlarını tanımamayı ima etmek, yüksek mahkemeyi 12 Eylül’ün vesayetçi kurumsallaşması sayarken aynı rejimin koyduğu barajı savunabilmek de bir başka garabet.
Baraj siyaset ve parlamento eliyle derhal kaldırılmalıdır. Ama bunun bugünün siyasi ortamı içinde ve bu aktörlerle de mümkün olmayacağını hepimiz görüyoruz.
Yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gösterdiği, bir bakıma 2007’den beri giderek belirginleşen bir tablo var ortada. Bu siyasi tablonun dört temel karakteristiği var.
Birincisi siyaset konsolide oldu ve bu dört partiye sıkıştı. Bakmayın siz “emanet oy” gibi ne anlama geldiği belli olmayan laflara. Siyasi hayatı belirleyici gücü olarak bu dört partinin arasına sonuçları etkileyecek güçte bir beşincinin girme olasılığı çok düşük.
İkincisi bu dört parti ve tabanları arasında bir kutuplaşma süreci yaşanıyor.
Üçüncüsü bu dört siyasi parti birer kimliğin siyasi temsilcisi oldu, kimlik siyasetlerine sıkıştı. Üstelik Türkçülük-Kürtçülük-İslamcılık-Laikçilik olarak tanımlanabilecek bu dört kimliğin toplumsal ve kültürel tabanları ve karşılıkları var. Siz tanımlamaları nasıl ve hangi bakış açısıyla yaparsanız, yapın bu sıkışmayı gözleyeceksiniz. Partilerin bu toplumsal ve kültürel tabanların ihtiyaç ve taleplerinden beslenecekleri yerde giderek o tabanları biçimler, dönüştürür, kutuplaştırır hale geldikleri bir süreç yaşanıyor.
Dördüncüsü siyasi rekabet kimlikler arasında da coğrafi olarak da asimetrik bir karakter gösteriyor. Kabaca söylersek ülkenin üç ayrı bölümünde siyasi rekabet farklı partiler arasında. Yine rekabet farklı büyüklüklerdeki kimlikler arasında. CHP, MHP ve HDP AkParti ile tüm ülkede değil farklı coğrafyalara sıkışmış bir halde farklı yoğunlukta siyasi rekabet yaşanıyor.
Bu dört temel karakteristik nedeniyle 2007-2011 genel, 2014 yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde esas sonuç değişmiyor. Hatırlatmak isterim 2010 referandumunda evet oyu 21 milyon, hayır oyu 15 milyon iken Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan oyu 21 milyon, İhsanoğlu oyu 15 milyon.
Bu dört temel karakteristik nedeniyle baraj yarın sabah kalksa da olası sonuçlara dair iki şey söylenebilir. Birincisi barajsız seçim bile kısa sürede, önümüzdeki genel seçimlerde radikal bir sonuç üretmez.
Bu dört temel karakteristiği olan siyasi tablo değişmelidir. Ama bu değişim altı ayda üretilecek ve yalnızca baraj üzerinden sağlanabilecek bir şey değildir. Daha uzun vadeli ve kapsamı barajdan daha geniş, siyasetin demokratikleşmesi ve normalleşmesi süreci ile sağlanabilir. Ki ülkenin de asıl böyle bir sürece ihtiyacı var. Yine de barajsız veya düşük barajlı 2015 seçimi yalnızca HDP milletvekili sayısını lehine etki üretir.
İkincisi barajsız seçimin olası matematik sonuçlarını kestirmek zordur. Asimetrik siyasi rekabet nedeniyle oy oranı şu olursa, milletvekili bu olur demek hele ortalıktaki spekülatif rakamları ciddiye almak olanaklı değil. Bir partinin oyundaki artışın veya düşüşün bölgesel olma olasılığı güçlü olduğu için sonuçları da farklı olacaktır.
Örneğin yaklaşık 450-500 bin geçerli oy bir parti için yüzde bir artı veya eksi demek. Bu oy artış veya eksilişi İstanbul’dan İzmir’den gelirse farklı, Nevşehir’den Elazığ’dan gelirse farklı, Siirt’ten, Batman’dan gelirse de ayrı sonuç üretecektir. Bu farklı sonuç da farklı sayıda milletvekili kazanılması ya da kaybedilmesi demektir. Bu artış-eksiliş İstanbul’dan ise 3-4 milletvekili, Nevşehir-Elazığ gibi yerlerden ise 7-8 milletvekili değişecektir.
Sonuç olarak mesele bu spekülasyonlar ve kısa vadeli sonuç değildir. Ülkenin siyasetin normalleşmesi ve demokratikleşmesi, bu yeni zemin üzerinden yeni toplumsal uzlaşma, yeni toplum-devlet uzlaşması ve devletin-yönetimin demokratikleşmesi meselesidir.
Bunu sağlamanın yolu zorlama ve spekülatif yolar değil, sağlıklı ve demokratik bir siyasi zemindir.
Ne yazık ki başta Ak Parti olmak üzere aktörler, gerilimi Haziran seçimlerinde Ak Parti’nin 330 milletvekilini aşması veya aşamaması noktasına sıkıştırdıkları görülüyor. Ak Parti’nin bu sayıya ulaşabilmek için şoven bir dil ve kontrollü gerilim süreci ve popülist politika ve vaatlere yaslanacağı gözleniyor. Muhalefetin yaslandığının ise yenilenmek yerine zorlama ve kendi dışından gelişecek müdahaleler veya iktidarın hataları olduğu anlaşılıyor. Hayatın nasıl gelişeceğini göreceğiz.
Yazarlar
-
Taha AkyolYangın ve su 30.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKSuriye’de tarihi bir uzlaşmanın imkanları: Mutabakatın özüne ve şeklinde dair 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEHey gidi hukuk 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojava, Şam ve çözüm süreci arasında optimal bir nokta bulunabilir mi? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEski Türkiye’den Bir Sokak ve Bir Apartman 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanBakın servet transferi nasıl yapılıyor? Bir tekil örnek… 26.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk ve Savaş 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunVazgeçmeyeceğiz! 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAynı dili konuşup neden anlaşamıyoruz? 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluFurkan Karabay, Murat Çalık, Kavala, Atalay, Demirtaş ve diğerleri 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMinder… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBir Baba Dostu: Altan Öymen 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYusuf Tekin hemen istifa etmeli ama LGS değil, YKS’den 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluDevlet, başta dürüst olmazsa sonra kimseyi inandıramaz 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMurat Çalık’tan halkın payına düşenler 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yer 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
5.05.2025