Berat ÖZİPEK
Toplumların tarihinde önemli karar anları vardır. Devletler, hükümetler, rejimler gelir geçer, ama o kritik anda alınan doğru veya yanlış tutum, kuşaklar boyunca kalıcı olur; bütün politikaların ötesinde, ilişkilerin doğasını belirler.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKYB) bağımsızlık kararı karşısında Türkiye’nin alacağı tutumun da tarihi bakımdan böyle bir etkisi olabilir.
Türkiye bu tarihi dönemeçte Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni yalnız bırakmamalı. Bu hem ahlaki, hem siyasi bakımdan doğru olur.
Neyi bilebiliriz?
Kürt Sorunu inkarla başlayan bir sorundu ve Cumhuriyetin başlangıcında bu yapıldı. Ama sonra, köprülerin altından çok su aktı. Kemalist Tek Parti’nin mağduru olan geniş kesimler “çevre”den “merkez”e yürümeye başladılar.
Yürüyenler kusursuz demokratlar değillerdi elbette. Ama her halükarda o sorunu başımıza açanlardan niteliksel olarak farklıydılar ve gücü ellerine aldıkları ölçüde kırılanı yapıştırmaya da çalıştılar. Önce Kürtlere nefes aldıran Menderes, Özal ve Erbakan dönemlerinde, ardından son 15 yıldaki Ak Parti reformlarıyla Erdoğan döneminde, barış içinde birlikte yaşamanın ahlaki ve hukuki zemini önemli ölçüde yeniden oluşturuldu. Elbette atılması gereken adımlar bitmedi ama Kürtler bu yöneliş ve çabayı takdir ettiler ve birlikten yana durdular.
Yarın tarih ne getirir? Kürtler ve Türkler bu iradeyi muhafaza edebilir mi? Tarihin nasıl akacağının mutlak bilgisine sahip olamayız ve bütün zamanlar için geçerli bir cevap mümkün değil bu sorulara. Ama şunları rahatlıkla söylemek mümkün:
- Bugün Kürtler ayrılmıyorsa, bu bağımsız bir Kürdistan’ın yokluğundan değildir. Birliğin teminatı ulus-devlet değildir. Hatta o ulus-devlete rağmen, bir arada yaşama iradesinin daha güçlü olmasındandır.
- Birliğin teminatı ordu da değildir. Kürtlerle Türklerin beraberliğinin hikmeti bu değildir. Ayrılmak isteyen bir halkı hiçbir ordu ilanihaye engelleyemez. Ve bugün “biz” berabersek, bu Kürtler ayrılmak istemediği içindir.
- Sınırların hemen ötesinde bağımsız bir Kürdistan’ın olmayışı, zannedildiği gibi ayrılıkçı talepleri azaltmaz, hatta çoğu kez artırır. Milliyetçilikler çağı henüz sona ermemiştir ve bağımsız bir Kürdistan’ın olmayışı, bir Kürt ulus-devleti idealini ortadan kaldırmadığı gibi, aksine her zaman onu canlı tutar.
- Türkiye’nin sınırları dışındaki bir Kürdistan, bu idealin başka yerde realize edilmesi bakımından milliyetçiliğin hayaletini önemli ölçüde başından atarak Türkiye’yi rahatlatıcı bir etki bile yapabilir. Aksi halde geç milliyetçilik rahatsızlığıyla malul veya yaşadığı acıları ulus-devlet eksikliğinden zanneden pek çok Kürt için bağımsız bir Kürdistan bir ukde olarak kalmaya devam eder.
- Kürdistan’a kol kanat geren, oranın imarı ve demokrasisinin gelişmesi için yapıcı bir rol oynayan bir Türkiye, geçen yüzyılın başındaki inkarla işlenen ilk günahın affına ve Türkiyeli Kürtler nezdinde “biz” duygusunun pekişmesine de katkı yapar.
Birlik ve beraberliğin her daim geçerli tek bir formülü yoktur. Hatta milletin bile. Ama her durumda adaleti tesis etmek isteyenler için ortak bir formül vardır. Bu formül, kural izleyici olmaktan, ahlaki olan ile faydalı olanı keyfi biçimde ayırmadan, Türk veya Kürt olmaktan bağımsız olarak, izlenmesi gereken adil davranış kurallarını anlamaya ve tatbik etmeye yönelmekten ibarettir.
Asıl olan budur ve sonucuna bakılmaksızın izlenmesi gereken de
Bu yüzden de Türkiye eski korkularına yenilmemeli ve amaç birlik ve beraberlikse, bunun da yolunun adaletten geçtiğini anlamalı.
Bazı kaygılar anlamlı ama statüko da adil değil
IKBY’nin bağımsızlık talebi meşrudur. Ancak bu elbette kararın getireceği siyasi sonuçlara ilişkin bazı kaygı ifadelerinin anlamlı olabileceği gerçeğini değiştirmiyor.
“Bölgemizde yeterince sorun var. Yeni bir sorun alanı oluşturulmasının doğru olmadığını düşünüyoruz” diyor Başbakan Yıldırım. Bu haklı bir kaygı; ama çözüm Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkmak değil.
Doğru, yaşadığımız coğrafyada yeterince sorun var; fazlasıyla ulus-devlet de. Ama ulus-devletler çağında çözüm realiteyi reddetmek değil. Özellikle de etnik kimliğe dayalı bir ulus-devlet formunda yaşayıp, başkasından bunu aşmasını beklemek de ne makul, ne ahlâki.
Şurası doğru, Kürdistan’ın bağımsızlık kararı, bölgedeki çatışma potansiyelini aktüel hale getirmek isteyen güçler tarafından manipüle edilebilir. Örneğin ABD başta IKBY’nin kararına keskin bir biçimde karşı çıkmayacağı sinyallerini verip, sonrasında Irak ve İran ile onları karşı karşıya bırakıp, çatışmanın derinleşmesinin taşlarını döşeyebilir. Tıpkı daha önce defalarca yaptığı gibi, son olarak da Suriye’de yaptığı gibi.
Ama aksi durumun, yani fiilen ayrılmış ve devlet olmuş bir iradeyi Bağdat’a bağlılığa zorlamanın uzun vadede daha az çatışma potansiyeli arz etmediğini de görmek gerek.
Böyle bir ortamda Türkiye’nin izlemesi gereken en sağlıklı politika, bağımsızlık kararının bir çatışma ve savaşa sebebiyet vermemesini sağlayacak basiretli bir yaklaşımla, bölge ülkelerini sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine yöneltmek olmalı. ABD’nin Arabistan ve Katar’dan açıktan haraç istediği bir zamanda, Kürtlerle Irak rejimini çatıştırıp, her ikisini de bu haracı gönüllü verebilecekleri bir duruma düşürmeyi deneyeceğini öngörmek için iflah olmaz bir Amerikan karşıtı olmak gerekmiyor. Ama onlar kullanabilir diye bölgesel statükoya teslim olmak da. Çünkü o statüko, aynı zamanda bütün bu sorunları ve çatışmaları üreten zemini de ifade ediyor.
Elbette Erbil'in yapması gerekenlere dair bazı haklı beklentiler de var. Özellikle bağımsızlık sonrası azınlık hakları konusundaki kaygılar giderilmeli. Türkiye'nin IKBY’ye desteği, oradaki Arap, Türkmen, Süryani, Êzidi ve Ermeni birey ve toplulukların haklarının garanti altına alınmasını kolaylaştırılabilir veya o şarta bağlanabilir; ki bu da ahlaki ve siyasi bakımdan doğrudur.
Tarihi bir dönemecin başındayız ve bu kritik dönemde Türkiye’nin Irak Kürtlerinin yanında durması, sadece geçmişin günahından kurtulmanın tarihi bir fırsatı olmakla kalmaz; kalıcı bir güven duygusunu tesis etmenin de zeminini teşkil eder.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024
31.03.2024
25.11.2023
3.07.2023
18.05.2023