Bülent KORUCU

Yasaklı Erdoğan’dan yasakçı Erdoğan’a!
11.04.2014
1967

 Hatırlıyor musunuz, bu ülkede şiir okudu diye belediye başkanlığından indirilen biri vardı. Hapse atılmış, siyaset yapması yasaklanmıştı.

Partisinin iktidar olduğu seçimlere katılmasına bile izin verilmemişti. Uluslararası kurumlar ve ülkeler de hukuksuz yasağa karşı tepkilerini göstermekten geri durmuyordu. ABD ve Avrupa ülkelerine ‘gayri resmi’ gezilerinde başbakan protokolü ile karşılanıyordu. Durumun aleyhlerine döndüğünü fark eden yasakçılar, seçilmesinin ve hak ettiği koltuğa oturmasının yolunu açtı.

Bu lider, hızla demokratikleştirici adımlara yöneldi. Avrupa Birliği’ne üye olma hedefi önemli bir kaldıraçtı. 2004’te Anayasa’nın 90. maddesi değiştirilerek uluslararası sözleşmelerin anayasanın üzerinde olduğu kabul edildi. Darbe girişimleri saklamaya ihtiyaç duyulmadan icra ediliyordu. Bunlara karşı koymak için de ABD ve AB ile diğer uluslararası kurumların desteği aranıyordu. Başbakan’ın siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, 2006 yılında Yeni Şafak Gazetesi’ne verdiği mülakatta “AB taktik hedef değil, temel tercih.” diyordu.

İkinci kez seçimi kazanan partiye gazete kupürleriyle kapatma davası açıldı. Parti kapatmanın çdışı olduğu, Türkiye’ye Avrupa yolunda zarar vereceği ve gerekirse müeyyideler uygulanacağı üst perdeden ifade ediliyordu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) de bildiri ile desteğini açıklayanlar kervanına katıldı. Yalnız AKPM Başkanı Luiz Maria De Puig’in açıklaması yeni bir tartışma doğurmuştu. Puig, yayınlanması için Türk heyetinden talep geldiğini belirtmişti. Kapatma davasına destek veren medyada ‘gammaz’ tartışması yürüyor, oklar AK Parti Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’na dönüyordu. Hâlbuki böyle bir talep olsa bile eleştiriyi gerektirir bir durum değildi.  

ABD kanadında ise yönetime ‘AK Parti’ye destek ver’ baskısı yükseliyordu. Yine Yeni Şafak’ın haberine göre; “Washington Postgazetesi, başyazısında ‘Yönetim, AK Parti’nin yasaklanmasının, ABD-Türkiye ilişkilerine ciddi zarar vereceğini açıkça söylemeli’ diye yazdı.

Şimdi o lider, Recep Tayyip Erdoğan, Twitter ve YouTube’un kökünü kazımak istiyor. Hukuka ve ekonominin kurallarına aykırı biçimde dershaneleri kapatıyor. Özel okul ve üniversitelerden hoşuna gitmeyenleri batırmaya çalışıyor. Risale-i Nur’ları kimin basacağına karar verebileceğini düşünüyor. Elinde herhangi bir delil olmadan insanları vatana ihanetle suçluyor. Kendisine biat etmeyenleri bitirmekle tehdit ediyor.

Son günlerde Hizmet Camiası’ndan bir sivil toplum örgütünün yazdığı mektup, ihanetin belgesi diye sunuluyor. Mektubu yandaş basın yayınladı; eleştirecek tek şey bulmuşlar. Mektupta ‘90 yıllık demokrasi’ ibaresi geçiyor. ‘Tek parti zulmünün yaşandığı döneme nasıl demokrasi dersiniz?’ bütün kavga bu cümle üzerine. Bir dahaki sefere ‘90 yıllık cumhuriyet’ denirse iş bitecek.

Oysa aynı günlerde AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi Osman Can, İngiliz Financial Times’a “Gülenciler siyasî-askerî elitlerden daha büyük bir tehdit oluşturuyor.” diye makale yazıyor. Kamu Diplomasisi Kurumu adına ‘Yargıtay imamı’ gibi asparagas gazete haberleri ile süslü mektuplar gidiyor. “İslam’ın son derece teleolojik/Messihvari yorumuna inanmaktalar ve ülkeyi yönetecek bir ‘altın nesli’ yetiştirmeye çalışmaktalar ama siyasetle herhangi bir ilgilerinin olmadığını iddia etmekteler.” gibi sübjektif yorumlar resmî görüş olarak ifade ediliyor.

İçeride ve dışarıda her türlü suçlama ve hakaret serbest ama savunma yapmak yasak. İstiklal Mahkemeleri kurun bari; ‘suçluların asılmasına, delillerin bilahare toplanmasına’ deme hakkı elde edin. Bir tek o kaldı zaten.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar