Bülent KORUCU
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni anayasa için muhalefet partilerinin kapısını çalmaya başladı.
İlk görüşme CHP lideri Kemal Kılıçdaoğlu ile gerçekleşti. Beklenenden uzun süren toplantıdan sonra iki tarafın açıklamaları olumluydu. Ancak 40 güne yakın süren ‘istikşafi' koalisyon görüşmeleri de son ana kadar olumlu açıklamalarla gitti. Yani iyimser olmak için yeterli veriye sahip değiliz. Eskiden bu tür sonuçsuz görüşmelere ‘nafile tur' ismi verilirdi. İstikşafi onun yerini aldı. 40 günde gerçekten bir keşif bile yapılabilirdi, bizimkiler koalisyon dahi kuramadı. CHP yeniden bir oyalama taktiğinin nesnesi haline gelmemenin yolunu bulmalı.
367 krizi ve Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı seçtirmeme müdahalesi ile gidilen 2007 seçimleri sonrasında anayasa değişikliği motivasyonu çok yüksekti. Prof. Dr. Ergun Özbudun öncülüğünde saygın akademik kadronun hazırladığı taslak kamuoyunda önemli destek bulmuştu. AK Parti'yi kapatma davası, başka bahara erteleme zarureti doğurdu. 2011 seçimlerinin baskın teması demokratik ve sivil anayasaydı. Halkın yüzde 50'ye varan onayına rağmen AK Parti ipe un sermeyi tercih etti. Meclis'te yüzde yüz mutabakat şartıyla kurulan komisyonun ölü doğum olduğu çok açıktı. Nitekim tahmin edildiği üzere ‘nafile' çaba koleksiyonunun nadide parçalarından biri olarak arşivde yerini aldı.
Başbakan Davutoğlu'nun şimdiki denemesinin toplumda heyecan uyandırdığını söylemek zor. Siyaseti zorlayacak görünür toplumsal talep yok. Tam tersi gündelik hayatı olumsuz etkileyen ve düzelmesi için anayasaya ihtiyaç duyulmayan konuların öncelikle ele alınması beklentisi var. Ekonomik göstergeler ürkütücü sinyaller zaten veriyordu. Üstüne en önemli pazarlarımızdan Rusya'yla yaşanan uçak düşürme krizi eklendi. ABD'nin faiz artırma kararı sermaye kaçışını hızlandıracak. Asgari ücret, artışıyla birlikte Diyanet'in belirlediği fıtır sadakasından daha düşük; fakat bunu bile ekonomiyi zora sokmadan uygulamanın zorlukları konuşuluyor.
Sadece ekonomiyle sınırlı da değil. Yeni anayasanın terör sorununu çözeceğine dair bir beklenti ifade edildiğini duydunuz mu? Duymadınız zira öyle bir şey yok. Anayasanın zembille inercesine gündeme sokulduğu ve başka bir talibin arzusunu yansıttığı ortada. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık hayalleri dışında bu gündemi zorlayan saik bulunmuyor. 7 Haziran seçimlerinde başkanlık vaadiyle seçmenin karşısına çıkan AK Parti hezimet yaşadı. 1 Kasım'a gidilirken o konu neredeyse hiç gündeme getirilmedi. Sonuç ortada. Zamanlaması yanında milli iradenin yönelimlerine uygun bir tercih olmadığı eleştirileri doğru tespitler.
Asıl eleştiri ise anayasal demokrasi mantığındaki zedelenme üzerinden geliyor. Bütün hata ve eksiklerine rağmen yürürlükte bir anayasamız var. Ve normal hukuk düzeni yenisi gelinceye kadar mevcudun hükümferma olmasını zorunlu kılıyor. Anayasanın ihlal hatta neredeyse ilga edildiğine dair ciddi eleştiriler yapılıyor. Hiçbir anayasa hukukunda yeri olmayan ‘fiilen değişti' cümlesinin rahatlıkla kurulduğu günler yaşıyoruz. Bu mantaliteyle yazılacak anayasadan ve kurulacak yeni devlet düzeninden endişe duymakta haklıyız.
Anayasa, devletin daha da daraltılmış anlamıyla icranın yetkileri ve şeklini belirlemek üzere yazılmaz. Önemli olan temel insan hak ve hürriyetlerini garanti eden bir metin üzerinden anlaşmak. Parlamenter sistem de pekâlâ bunu sağlayabilir, başkanlık şekilleri de. Suyu tersinden akıtmaya çalışıyorlar, insan ve toplumdan değil devletten başlıyorlar. Yürütme erkini tanımlamada öncelikli hareket ediyorlar. Bunu da Erdoğan'ın arzuları şekillendiriyor. Anayasa değil baba yasa yazılıyor. Bir kurucu babanın kişiliği etrafında devlet ve toplum şekillensin istiyorlar. Yüz yıl önce anayasalar böyle yapılıyordu. Biz de yaptık. Ama bu çağ bu kafayı taşımaz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sansür VAR!
10.07.2016 - AYM kavgasının perde arkası
4.02.2016 - 28 Şubat'ın konuşulmayanları
1.02.2016 - 28 Şubat deyince kızmayın o halde!
23.02.2016 - Perinçek mutlu, ya AK Partililer?
5.02.2016 - Bülent Arınç'ın özgül ağırlığı var mı?
2.02.2016 - Paralel avcılarına bir öneri!
29.01.2016 - Küfürlü siyaset!
22.01.2016 - Güvenlik zafiyeti yoksa…
15.01.2016 - Anayasa değil baba yasa!
1.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































hakan
Bunlkarı sanki gerçekten serbest bir şekilde ouluyormuş gibi anlatıyorsun ,ülkende yatırım vergileri dünya standartlarının çok üstündeyse napacaksın,başka yerlere hatta en kolay çine gidersin.Bunların hepsi tek merkezden yönlendirmeli..hiç bir şey öyle görüldüğü gibi serbest değildir..Teknoloji ve makinalarda bu küresellikte tek merkezin etkisiyle iflas da edebilir bunu hesap ediyor musun ? Böyle bir çok ironi çıkarabiliriz.Küresel sermaye dediğin anglosakson -yahudi sermayesi.. bunların ulusculuğunu gizliyorsun.dünyayla küresel entegre olmak isteyenler bunların kurallarına uymak zorunda..Sonradan gelenler ilklere çok ulaşamazlar bu kurallarda..ekonominin kurallarından birisi de sürekliliğini bir şekilde devam ettiren ilkler daima kazanır..Senin yerli burjuvalarının fazla şansı yok..Devlet desteği olmadıktan sonra..O hükümetlerde o sermaye tarihi tekelinin devletlerine bağımlı istesende istemesende..yok öyle dünyanın her yerinde kendiliğinden mantar gibi bitmek..Teknolojik ütopya dedikleriniz.