Cafer Solgun
Biliyorsunuz ya da bilmiyorsanız da benden duymuş olun; eski Sovyet sisteminde “siyasi komiserlik” adında, “parti çizgisini korumak ve temsil etmek” ile yükümlendirilmiş bir yapı vardı. Partinin “çizgiye hâkim” deneyimli mensupları, başta parti tarafından öncelikle önem verilenler olmak üzere hemen bütün alanlarda görevdeki yöneticilerin yanı başında işlerin parti ve sosyalizmin çıkarlarına uygun yürütülüp yürütülmediğini denetlemekle görevli idiler. O alandaki çalışmalarla ilgili teknik veya mesleki manada herhangi bir bilgileri, becerileri, donanımları olmasa da “çizgi” adamı oldukları için asıl yetki bu komiserlerdeydi.
Misal, mühendislik bilgisi, deneyimi gerektiren bir alanda mühendislikle ilgisi olmayan ama “Bu iş bir senede bitecek!” şeklinde talimatlandırılmış bir komiser, işi yürütenlerin bu hedefi tutturmalarını sağlamak için son derece gaddar, ceberrut bir yönetici profili sergilemekten geri durmazdı. Bu uğurda “vatana ihanet” gibi bir suçlamayla mühendislerin kendilerini idam mangası önünde bulmaları işten bile değildi. Aynı akıbet, pekâlâ komiser için de söz konusu olabilirdi tabii ki; “kendisine verilen yetki ve görevi layıkıyla yerine getirmediği için…”
Bu siyasi komiserler görevlendirildikleri alanlarda bir tür ideolojik jandarmalık rolü oynarken, hedeflerin tutturulmaması ihtimaline binaen heybelerinde parti ideolojisinin “düşman” bellediği kullanışlı argümanlar bulunurdu. Stalin döneminde ve hatta Gorbaçov dönemine değin Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) komiserlerinin “başarısızlık” durumunda dillerine doladıkları en gözde gerekçe, sürpriz yok, “kadroların yetmezliği” ve ideolojik olarak da “Troçkizm” idi. Verilen işi zamanında ve gereği gibi yerine getirmemişsen, bu, “Troçkist bir sapma” olarak yaftalanabilir ve bu suçlamanın muhatapları ağır cezalara çarptırılabilirdi. Eğer konunun önemine göre politbüro kaleminizi kırmışsa, “Ne Troçkisi yoldaşlar? Elimden geleni yaptım, olmadı işte” türü savunmalar da işe yaramazdı.
Sadece Troçki de değil; bilenler bilir, bilmeyenler de küçük bir Google taramasıyla öğrenebilir: Stalin döneminin en kanlı tasfiyesi, 1936 Moskova yargılamaları ile gerçekleşmiştir. Bu yargılamaların sanıkları Zinovyev, Kamanev, Radek, Buharin, Rikov gibi Bolşevik devriminin ve partinin önde gelen kadrolarıydı; kimisi Alman ajanı, kimisi İngiliz ajanı, kimisi gizli veya açık Troçkist, kimisi de Japon ajanı olmakla itham edilerek öldürüldüler. Bu suçlamalar ve “itirafçıların itirafları” tabii ki palavraydı. Olsun, mühim olan parti çıkarları ve “ulu önderin” olası rakiplerinden kurtulması, kendini güvende hissetmesi idi tabii…
Siyasi komiserlik ve parti içinde tasfiyecilik, bir Leninist parti geleneğidir. PKK tarihinde ve pratiğinde de yoğun izdüşümleri vardır. Doğrusunu isterseniz Kürt hareketinde bu “siyasi komiserlik” uygulama ve pratikleri olduğunu görmek, bana hayli ilginç ve şaşırtıcı gelmişti. Ama bu başka bir konu; benim bu girizgâhı yaparak sözü getirmek istediğim konu, Türk solundaki “komiserlik” merakı…
***
Köprünün altından çok sular aktı, hatta köprünün kendisi de akan suların altında kaldı ama bazıları hâlâ geçen yüzyıldan kalma köhnemiş ve hayatta herhangi bir karşılığı bulunmayan düşünce kalıplarıyla, çoğu zaman boylarını poslarını ve hadlerini çok aşan bir ideolojik “keşişlik”, “komiserlik” rolüyle; farklı bir düşünce beyan eden, değişimden, dönüşümden bahseden herkese, eğer sol ile bir temasları varsa, ayar vermeyi “iş” biliyorlar.
Kuşkusuz komik oluyorlar. Aynaya bakacak olsalar, ne denli cüce ve ucube olduklarını görecekler; o yüzden aynaya bakmıyor, saldırgan bir dilin ardına saklanarak gerçeklerini gizlemeyi başardıklarını düşünüyorlar…
Abdullah Öcalan’ın örgütü feshetme çağrısı yaptığı açıklamasında gerekçe olarak öne sürdüğü argümanlar (Özellikle şu paragraf: “Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nın anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.”), bazısı kendisini “komünist” olarak lanse eden “sol” tandanslı kesimler tarafından, en hafifi “PKK sol, sosyalist değildi ki zaten” şeklinde tepkilerle karşılandı.
Bu kendi kendilerine ideolojik zabıta rolü vehmetmiş kişi ve çevreler, “barış” sözcüğüne de fena halde gıcık kapıyorlar. Alerjileri var. Kurulu düzeni zorlayacak herhangi bir “devrimci” ve de “sınıfsal” mücadele güçleri, mecalleri ve gündemleri yok. Neredeyse bütün enerjilerini Kürt hareketine odaklanmış olarak harcıyorlar ve özellikle “değişim, dönüşüm, barış” türü sözcükler gündeme geldiğinde derhal olağanüstü mesai pozisyonuna geçiyorlar.
Kürt hareketini “sol” veya “sosyalizmden” uzak görüyorlar, mücadelesini desteklemiyor, “Kürt milliyetçilerine destek vermek zorunda mıyız!” diye kendi kendilerine celalleniyorlar; bir “barış” ihtimali belirdiğinde ise, hiç bilmedikleri, anlamadıkları, bilmeye de anlamaya da çalışmadıkları halde savaş çığırtkanlığı yapıyorlar: Faşistlerle barış olur mu! Emperyalistlere sırtını dayayarak barış olur mu!
Savaştan anlamadıkları gibi barıştan da anlamıyorlar zaten. Düşünmüyorlar da; yahu barış savaşan taraflar arasında olur, kiminle barış yapacaksın yoksa? Belki de “barış” kavramına tamamıyla karşılar; “sürekli devrim” peşindeler diyeceğim ama bu kez de “Sen bize Troçkist mi diyorsun?” diye kızacaklar. Malum, bu türler için Troçkist olmakla suçlanmak çok ağır bir hakaret ve suçlamadır.
Aslına bakarsanız sözcüğün herhangi bir bağlamında böylelerinin “devrim” ve “devrimcilik” ile de bir alakaları yok. En büyük, en önemli “devrimci” faaliyetleri sosyal medya üzerinden “siyasi komisercilik” oynamak…
Bir de bunların bir “emperyalizm” takıntıları var. Kürt hareketini hemen her döneminde “emperyalizm” ile ilişkilendirmekten tuhaf bir haz duyuyorlar. Bu görüşlerinin herhangi bir dayanağı olup olmaması, önemli değil, önemli olan slogan atmak. Gündemde PKK’nin kendini feshetmesi var ve bu ne tür bir “emperyalist” oyun, bilemiyoruz.
(Rojava’da Kürt güçlerinin ABD’den askeri –ve siyasi- destek gördükleri bilinen bir şey, eğer kastedilen o ise. Ortadoğu dengelerini, iç içe geçmiş grift ilişkilerini bilmeyen için oturduğu yerden “sallamak” kolay tabii…)
Bunlar “ulusolcu” kişi ve çevreler. Kendilerini “komünist” olarak niteleyip Kemalist bir zırh kuşanmış olarak bildiğiniz milliyetçilik, pardon “ulusalcılık” yapıyorlar. Marksist-Leninist jargonda bunlara “sosyal-şoven” deniyor, ben “ulusolcu” diyorum; ideolojik ucubeliklerini daha iyi ifade ediyor…
Sol veya solcu olmak için kimsenin kimseden, hele ki bu tür kerametleri kendinden menkul “siyasi komiser” özentisi kazmalardan icazet alması mecburiyeti yok. “Barış” gibi hayati konular için de öyle…
Şunu da eklemeliyim: Kürt sorunu, barış ve bu bağlamdaki tartışmalar, doğrudan veya dolaylı herkesi ilgilendirir. Herkesin kendi hassasiyetlerini yansıtarak bu tartışmalara kendi görüşleriyle, talep ve beklentileriyle, sorularıyla, eleştirileriyle katılması son derece doğaldır, normaldir, dahası gereklidir. Ama hotzotçuluk yapmak, jandarmalık yapmak, bir numarası olmadığı halde tepeden, üstten bir dille saçmalamak, tamam, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir ama doğru bir tartışma üslup ve yöntemi değildir, daha doğrusu “tartışma” değildir…
Sol öğretinin evrensel normları vardır. Bunlardan biri de “ulusalcı” olmayı reddetmek, aşmaktır. Eski TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı’nın şu özeleştirisi üzerinde düşünmeyi bu “ulusolcu” kişi ve çevrelere ev ödevi olarak veriyorum.
“…Tarihin gerçek dilini çözdüğümde görüyorum ki, biz dün farkına varmadan ‘Türkiye Komünist Partisi’ değil ‘Türk Komünist Partisi’ olmuşuz. Oysa komünist olmanın ayrıksı yanı en başta enternasyonalist olmasıdır. Hem enternasyonalist hem ulusalcı olunamaz, olunursa da komünist olunamaz. Bu nedenle dünün TKP genel sekreteri ve aynı zamanda bir Türk olarak geriye dönüp Kürt halkından, Ermeni halkından, bu topraklarda soykırıma, tehcire, asimilasyona, baskıya ve tenkile (yok etmeye) uğramış bütün halklardan özür diliyorum. Türk halkından da özür diliyorum, zira bütün halklar özgür olmadan halkım da özgür olamazdı. Ve ancak şimdi, bu yüzleşmeyle kendimi gerçekten komünist olarak hissediyorum. Bir komünist dindar olabilir, başka şey de olabilir ama asla milliyetçi/ulusalcı olamaz.” (Elele Özgürlüğe / Zarlar Atıldı Geri Dönüş Yok, Belge Yayınları, 2018)
***
Bu ideolojik kazmalığın değişik tonlarda sağ cenahtan can çekişircesine feryat eden başka versiyonları da var tabii ki. Onları da yazarım bir gün. Ama bir süredir Diyarbakır’dayım. Haftaya bölgeden “süreç” ile ilgili tespit ettiğim, gözlemlediğim, dinlediğim görüş ve izlenimlerimi paylaşacağım.
— 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadına yönelik şiddet, ayrımcılık başta olmak üzere bu alandaki sorunlarımızı aşmamıza vesile olsun. Yolumuz kadınların yolu olsun ve şiarımız da Jin! Jiyan! Azadi!…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025