Cafer Solgun
Tarhan Erdem de Radikal’deki köşesinde yazdı.
Erdem, 2015 yılında yapılan her iki seçimin de eşit, adil, serbest seçimler olması gerekliliğine uygun şartlarda yapılmadığını söylüyor. (9 Kasım 2015, Radikal. Seçimin temel ilkelerine saygı gösterilmedi) Doğru söylüyor.
Seçime katılan siyasi partilerin ‘eşit’ şartlarda yarıştığı söylenebilir mi?
Hem yürüttükleri seçim kampanyası imkânları bakımından, hem bunun için sahip oldukları bütçe ve propaganda, medya aracılığıyla görüşlerini duyurma imkânları bakımından.
Seçime katılan partilerden biri olan HDP aleyhine devletin olanca gücüyle ve medya imkânlarını da kullanarak açıkça aleyhte propaganda yürüttüğüne tanık olmadık mı?
‘Aleyhte propaganda’ lafın gelişi, HDP’yi ve taraftarlarını düpedüz ‘terör örgütü’ ilan ettiler.
Üstelik de bu kampanyaya en başta ‘tarafsız’ olmakla yükümlü Sayın Cumhurbaşkanı öncülük etti.
Her zaman ama özellikle seçim dönemlerinde daha büyük bir hassasiyetle ‘tarafsız’ olması gereken kurumlardan biri olan TRT’nin ‘seçime özel’ yayınları da seçimin temel ilkelerine tezat idi.
Ekim ayı içerisinde hepimizin vergileriyle işini yapan bir kamu kurumu olarak TRT’nin canlı yayınlarında partilere ayırdığı saatlere bakın: Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 saat. AKP 30 saat. CHP 5 saat. MHP 1 saat 10 dakika. Ve HDP, 18 dakika.
Bu süreçte AKP’nin kontrol edemediği medyaya karşı tırmandırdığı baskıların da seçimin eşit, adil ve serbest olması zorunluluğunu ve sorumluluğunu boşa çıkartan bir anlamı olduğunu kuvvetle vurgulamak gerekir.
Doğan Medya Grubu korkutuldu (halen de tehdit ediliyor). İpek Koza Medya Grubu’na el konuldu. Diğer muhalif medya için de ‘her an el konulabilir, kapatılabilir’ psikolojisi yaratıldı ve halen de aynı baskı sürüyor.
AKP medyası cansiperane seçim kampanyası yürütürken muhalefet partilerinin medya aracılığıyla seslerini, görüşlerini duyurma imkânları adeta kapana kıstırıldı.
Sadece iktidar partisinin medyaya yönelik baskı ve susturma politikası bile seçimlerin temel prensipler çiğnenerek yapıldığını ortaya koymaya yeter.
Bu sadece benim görüşüm de değil.
1 Kasım seçimlerini izlemek üzere Türkiye’ye gelen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) gözlemcileri de seçim sonrası ilk tespitlerini basın mensuplarıyla paylaşırken, ‘Basın özgürlüğü ihlallerinin, şiddet olaylarının ve güvenlik endişelerinin seçimlere zarar verdiğini’ söylediler (2 Kasım 2015, basın).
Muhtemelen hazırlayacakları nihai raporda da aynı görüşü yineleyecekler.
Siyasi partiler, bu ‘olağandışı’ şartların seçimlerin eşit, adil, serbest seçimler olarak yapılmasını ne şekilde etkilediği ile nedense pek ilgili görünmüyorlar. Kuşkusuz kendileri bilir. Ama sorun, hepimizin sorunu…
Ve AGİT gözlemcilerinin açıklamalarını duymamış gibi yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu diyor ki: “Seçimleri izlemeye gelen hiçbir gözlemcinin raporunda seçimlerin adil olmadığına dair bilgi yok.
Türkiye’de seçimlerin adil olmadığına dair tek bir ölçü gösteremezler. Türkiye’de seçimlerin üzerinden kimse spekülasyon yapmaya kalkmasın.” (10 Kasım 2015, TRT Türk)
Olur! Biz zaten Patagonya’daki seçimler üzerine konuşuyoruz…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Her şeyin bir şeyi var”
15.06.2025 - Hayal, hayat, mucize…
1.06.2025 - Hala buradayız
23.05.2025 - Devrimci, demirci, şair… Fadıl Öztürk
10.05.2025 - Emperyalizm bu işin neresinde?
27.04.2025 - “Geçmişe yeniden bakmak” mı? Peki!
19.04.2025 - “Yerli, milli ve anti emperyalist” olmak iyi de…
13.04.2025 - Her taşın altından çıkıyor: Emperyalizm!
4.04.2025 - Demeyin o kadar da değil, oluyor
29.03.2025 - Newroz pîroz be!
24.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
"..Ensarioğlu da bu dönemde partinin il başkanlığı yürütmüştü.." Evet, dediginiz dogrudur fakat, tam o dönemleri anlatan A. Ocalan da $öyle diyor; Biz 15 000 tane Kürdü kendi içimizde öldürdük...vs. Durum böyle olunca Gulten ki$inak in Ensarioglu kar$isinda savuncagi fazla bir $ey olamaz.. çünkü ki$inak hala Ocalani savunuyor ama, Ensarioglu 1994-95 dönemlerini savunmuyor..vs. Diger yandan, BDP nin oyle çikmazlari varki, degim Uygun dü$erse Ergenekonu savunan kesim bile BDPyi zor duruma sokabilir.. Bundan dolayi, Ensarioglu Diyarbakirda atak durumdadir..