Cemil ERTEM
Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi ‘insan gerçekten hayret ediyor.’ Hayret etmek içinde kızgınlığı barındırmayan, kızgınlığı aşmış bir ruh hali galiba... Kızgınlık, öfke eşiğini aşıyorsunuz ve geride bırakıyorsunuz... Artık bundan sonra, size o hayreti yaşatan konuda söyleyecek pek bir şey de bulamıyorsunuz. Çünkü politik ve bu politikanın bir alt kümesi olan ekonomik ya da sosyal-kültürel bir olayda hayret edecek bir görüş, söylem vb karşılaşırsanız bu büyük oranda ideolojik zorlamanın ürünüdür. Şu günlerde her alanda bu tür zorlamalarla kuşatılmış durumdayız. Sizi hayrete düşürecek zorlama görüşler şöyle elde ediliyor: Örneğin bir tarihte ya da bir zaman diliminde, genel gidişatın tam tersine işleyen bir süreç ya da gerçekleşen bir olay, cımbızla alınıyor ve bütün bir süreci belirleyen hatta sürece damgasını vuran temel gelişme olarak sunuluyor. Bu, ‘cımbızlama’ yöntemidir ve ahlaksızlıktır...
Yüksek faiz kime yarar?
Şimdi iktisattan bir örnek vereceğim. Asaf Savaş Akat dün Vatan Gazetesi’nde çok özlü bir yazı yazdı: ‘Faizin ekonomi politiği’ diye... Şöyle diyor; ‘faizin etkisi sadece makro dengelerle sınırlı değildir. Aynı zamanda kaynak ve gelir dağılımını belirler. Faiz nedir? Borçlu ile tasarrufçu arasında gelir transferidir. Yani her hareketi ile biri kazanır, diğeri kaybeder. Doğal olarak alacaklılar faizi yüksek, borçlular düşük sever. İkisi de çıkarını gözeten faiz politikası ister. Kim bunlar? Genel çizgileri bellidir. Zenginler net alacaklıdır. Orta sınıf emeklilik sigortası sayesinde tapi kalkar. Fakirler net borçludur. Başka yönden bakalım. Üreticiler net borçludur. Net alacaklılara rantiye denebilir.’ Çok net değil mi? Ama yine de burayı şöyle tamamlayalım:
Bir toplum nasıl çürür?
İsveçli iktisatçı Wicksell, bir yatırımdan elde edilecek getiri oranını doğal oran olarak niteler ve doğal oranın, borçlanma maliyetinin (faiz oranı) üzerinde olması durumunda çarkların döneceğini, aksi takdirde durgunluğun kaçınılmaz olduğunu söyler. Bu genel kural, daha sonra karmaşık bir yığın modele dönüştürülüp farklı düzeylerde anlatıldı. Enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişki ve üretim-enflasyon-faiz oranı ilişkileri ciddi kural ve teorilerle (Mesela Taylor kuralı gibi) açıklandı. Ama sistem, Asaf Savaş Akat’ın dediği gibi, çok basit bir mekanizma üzerine kurulmuştu; fakirler net borçludur-zenginler net alacaklıdır; faizde net borçlulardan net alacaklılara yapılan gelir transferinin oranıdır; bu oran artıkça net alacaklılar daha da zenginleşir, toplum yalnız iktisadi olarak değil, tüm açılardan çürür. Nitekim tam da böyle oldu... Banka sistemi ve onun olmazsa olmaz silahı faiz, tüm sistemi saran kanserli yapılar yarattı. Çünkü mali sistemin getirileri doğal orandan (kâr oranlarından) bağımsızlaşıp naylon bir yapı yaratmıştı. Wicksell’in doğal oranını, Marx zaten kâr oranı diye açıklamıştı ve bu doğal oran ya da kâr oranı, teknoloji eskiyince yeni teknoloji ile birlikte, eski sektörlerde negatif teknoloji rantı nedeniyle, yeni sektörlerde de sömürü oranının düşmesiyle düşüyordu. Böyle olunca devreye finans kapital giriyor ve parayı saklayarak borçlanma maliyetlerini yukarı çekip durgunluğu (krizi) kronikleştiriyordu. Bu, sistemin çürüyerek ölmesiydi...
Şimdi Avrupa Merkez Bankası negatif reel faizden bahsediyor ama Almanya direniyor; nedeni açık, kendisine göre daha fakir olan güney borçlu... Akat’ın dediği gibi, borçluya mükafat kapitalizmde olmaz, çünkü borçlu fakir olandır, genelde... Bütün kriz dönemlerinde, önce lokomotif sektörlerin kâr oranları düşmeye başlar, buna paralel faiz oranları ilk önce artar, çünkü düşen kâr oranları sıcak paraya talebi yukarı çeker... Bu birinci aşamadır, ikinci aşamada herkes batmaya başlar ve parayı yatıracak yer bulamaz, faizler de düşer... Para vardır ama yatıracak yer yoktur. Şu sıralar özellikle gelişmiş dünyada olan budur...
‘İnsan hayret ediyor’
Şimdi ‘insan hayret ediyor’ diyeceğimiz yere geliyoruz. Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey Global Institute, 2008 krizi boyunca başta Fed olmak üzere, gelişmiş ülke merkez bankalarının genişlemeci para ve düşük faiz politikasının kime yarar kime zarar yazdığını anlatan bir araştırma yapmış sonuç şu: Düşük faiz politikası, dünyanın yoksullarına zarar ettirmiş. Bu da şöyle olmuş; zor durumdaki batı hükümetleri, şirketleri düşük faizle borçlarını göreli düşürmüş. Ancak batıda hızla düşen faizler, aynı oranda doğuda düşmeyince, gelişmiş ülke fonları, trilyona varan dolarları göreli yüksek faizli -Türkiye’de dahil buraya- gelişmekte olan ülkelere yönlendirmişler. Bu, açık olarak faiz mekanizmasıyla doğudan batıya kaynak aktarımı demek. Bakın şimdi Brezilya faiz yüksetmek zorunda kaldı, çünkü ABD’de özel sektör tahvilleri ve uzun vadeli kağıtlar yukarıya dönmeye başlayacak beklentisi oluşmaya başladı. Bu algı özellikle yaratılıyor ki, gelişmekte olan ülkelerin faiz oranları hep yukarıda kalsın...
Sadece aptallık...
Şimdi, bu durumda Mc Kinsey’in çalışmasından şu sonuç çıkar mı: ‘2008’den beri dünyada oluşturulan düşük faiz politikaları gösteriyor ki, düşük faizden dünyanın borçluları yani yoksulları zarar gördü. Batı devletleri düşük faizden nemalandı, borçlu bankalar, fonlar semirdi. O halde düşük faiz yoksulların işine yaramaz... Yeniden bütün merkez bankaları, Washington Uzlaşısı’nın emrettiği gibi, neoliberal daraltıcı para politikalarını -enflasyon hedeflemesi falan- uygulamalıdır. Faiz, gelişmekte olan merkez bankalarının tek silahı olmalıdır.’
Çalışmada çok açık gösteriyor ki, gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeler gibi faiz indiremedikleri için zarar etmiş... ‘Düşük faiz politikaları yoksulları batırdı’ sonucu bilime aykırı bir ‘cımbızlamadır.’
Evet, bu sonucu birisi size bu çalışmadan çıkarırsa ‘insan gerçekten hayret ediyor’ demez misiniz? Şimdi bakıyorum da iktisat için anlattığım örnek günlük politikada daçok sık yapılıyor. Vazgeçelim bu aptalca cımbızlamalardan, bunlar ne gazetecilik ne de bir ispat... Sadece aptallık... Ahlaksızlıkla bezenmiş bir aptallık...
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018