Cemil ERTEM
Ekonomide şu günlerde başlayan tartışma çok öğretici... Bu tartışma, Türkiye’de bir ezber kültürünün yerleştiğini ve bu ezber kültürünün, Türkiye’yi geri bıraktıran bir çimentoya dönüş-tüğünü bize gösteriyor.
Ekonomideki tartışma, pazar günü bu sütunlarda yazdığımız konunun ta kendisi. Bu konu; ‘Türkiye’de tüketici talebi, kredilere dayanarak artıyor; bu artış tehlikeli, önüne geçelim, çünkü cari açık kontrolsüz bir şekilde artan tüketici kredileri yüzünden artıyor’ tezine dayanıyor. Bu tezin geçersizliğini ispatlamak için pazar günkü yazıya yalnızca bir-iki ilave yapacağım. Ama amacım bu tezin geçersizliğini kanıtlamak değil. Amacım, ‘aşılması çok zor bir ideolojik duvarla karşı karşıyayız. Bu duvar, basından akademiye kadar her yerde var’ tezini anlatmak.
İlk önce cari açığın, Türkiye için giderek tehlikeli bir hal aldığı ve tüketici talebi ile yukarı çıktığı, bunun da bankaların giderek artan tüketici kredileri yüzünden olduğu iddiasına gelelim.
Bir kere Türkiye, bireysel borçlanma oranı açısından (Hane Halkı Borçluluğu/GSYİH) batıdaki en düşük orana sahip. Batıda, yüzde yüzü aşan bu oran, Türkiye’de, konut kredileri dâhil, yüzde 18 civarında. Kaldı ki mayıs ayında tüketici güven endeksi 93.46’dan 92.85’e düşmüş. Türkiye, tüketicilerin gelecek dönem satın alma gücü, mevcut dönemin dayanıklı tüketim malı satın almak için uygunluğu durumunu ve gelecek dönem beklentilerini değerlendiren bu önemli endekste, zaten 100’e varamamış. Endeks, 0-200 aralığında değer almakta ve 100 değerinden küçük bütün değerler, tüketicilerin tüketim yapmak için cari ve gelecek dönemi olumsuz değerlendirdiklerini göstermektedir. Demek ki, hâlâ talep yetersizliği söz konusu. Zaten bunu Merkez Bankası verileri de doğruluyor. Bir de Türkiye’de halk sanıldığı gibi çok borçlu değil. 2010 yılında halkın toplam borcunun harcanabilir gelire oranı ancak yüzde 41.2, yani 100 lira kazanan 41 TL borçlanmış. Bu oran, ABD ve AB’de yüzde 100’ü buluyor. Sonuçta, artan tüketim talebinin ithalatı körüklediği bunun da cari açığa yol açtığı tezi ancak komiktir. Peki, bu korku nereden kaynaklanıyor. Yani, talep yetersizliğinin kapitalist ekonomilerde en ciddi kriz nedenlerinden birisi olduğu kanıtlanmışken, niye birileri artan talepten (halkın para harcamasından) bu kadar çok korkmaktadır.
Sakın burada ‘halk, para harcamayı bilmiyor; o hesabını kitabını yapamıyor, batacak, onun için biz onu koruyoruz’ demeyin. Derseniz sanıyorum yeni bir Jokobenizm biçimi icad etmiş olursunuz.
‘Korkunun’ nedeni ezberlenen IMF programları
Ben size bu anlayışın nereden kaynaklandığını söyleyelim; bakım bu, IMF’nin iflas eden ama bir ideoloji olarak bizim iliklerimize işleyen ortodoks, telep yönlü istikrar programıdır.
Talep yönlü ‘istikrar programları’ borçlu ülkelerin savurganlık yapmasını (!) önlemek için nihai talebi azaltmayı amaçlayan politikalardı. Bu politikalar, sıkı para ve maliye politikası çerçevesinden oluşurdu. Ücretler dondurulur, kamuya personel alımı ve maaş zamları durur ama akaryakıttan şekere kadar herşeye zam yapılarak talep aşağıya çekilirdi.
Bu politikalar sabit kur rejimine dayanırdı; çünkü bozulan cari dengeyi sağlamak için şok devalüasyona gerek vardı. İç fiyatlarla dış fiyatlar arasın-daki denge sağlandığı için ihracat artar ama ülke de hızla yoksullaşırdı.
Yukarıdaki fotoğraf size bu yılları hatırlatır. Gördüğünüz yer İstanbul’un göbeği Eminönü; savaş alanı gibi olan yer sebze ve meyva hali. Yetmişli yılların başı; asker çizmesi, IMF baskısı ve bırakın yaşamayı soluk alması bile güç olan bir kent İstanbul. Şimdi bugünle karşılaştırınca farkı görüyoruz. Ama İstanbul, Londra’nın 100 yılda geldiği yere 15 yılda geldi. Ancak Türkiye bunu, kendisine dayatılan vesayetçi ideolojilerden sıyrıldığı zamanlara sığdırdı. Krize ve faiz- yağma lobisinin dayatmalarına rağmen IMF ile anlaşma yapmadık. Eğitim ve sağ-lık harcamaları, askeri harcamaların üstüne çıktı; kamu, dengeyi bozmaksızın, gerekli alanlara ya-tırım yapabilir hale geldi. Devalüsyona gerek bırakmayan dalgalı kur rejimini uygulayacak bir mali derinliğe ve rezerv miktarına eriştik.
Şimdi tam burada birileri, IMF için bile mezar olmuş, IMF programlarının güncel versiyonlarını yutturmaya çalışıyor. Türkiye, bu tuzağa düşmesin ve cari açık gibi, işsizlik gibi yapısal sorunlarını çözüm yoluna koymak için bütünlüklü, reel sektörü destekleyen ‘Yeni Sanayi Stratejisini’ hayata geçirsin. Bu Yeni Anayasa kadar önemli bir çıkıştır...
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018