Cemil ERTEM
Başbakan Erdoğan dün grup toplantısında, çok önemli ve tarihsel bir şey söyledi... Cümle şu: ‘Bundan on yıl öncesine değin, bu ülkede hükümetleri sermaye kuruyor, sermaye indiriyordu, şimdi hükümetleri ‘milli irade’ kuruyor.’ Evet, böyle olmuştur; belki bu saptamaya çok indirgemeci bir yaklaşımla; ‘yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada sermaye, siyasi iktidarı belirler’ gibi bir genellemeyle itiraz edilebilir. Ancak, burada hepimiz biliyoruz ki, Başbakan’ın söylemek istediği başka bir şey...
Kurumsallaşmış burjuva demokrasilerinde, stratejileri, sisteme bakışları belli, temel bir kaç parti vardır. Bu partilerle, hakim sermaye gücü/güçleri arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Örneğin İngiltere’de Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi, yüzyıllardır süren ve sistemi, farklı yollardan tamir etmeye dönük çekişmenin, mücadelenin iki veçhesidir. Bu iki siyasi yapının, döneme ilişkin yenilenme ve teori üretme konusunda da hayli maharetli olduğu söylenebilir. Örneğin Thatcherizm, Muhafazakar Parti’nin Margaret Thatcher’le belirginleşen ve seksenli yılların başında somutlanan neoliberal ekonomi-politiğin uygulama temelidir. Bu temel, yalnız Britanya ile ve Muhafazakar Parti ile sınırlı kalmamış, ABD’de Reaganomics ile devam etmiş, gelişmekte olan ülkelerde ise, IMF reçeteleri zoru ile uygulanmıştır. Hatta İşçi Partisi, 3. Yol teorisini, Tony Blair ile Thatcherizm’e eklemlemiş ve bu ‘yol’ sistemik bir ideolojiye dönüşmüştür.
‘Hepinizin’ amentüsü
Neoliberal ekonomi-politiğin temel amentüsü şudur: ‘Tekeller için ‘serbest’ pazar, kamu harcamalarının sıkı kontrolü, devlet tekellerinin, özel tekele dönüştürülmesi (özelleştirme) ve bu yolla sermaye aktarımı ve tekeller için saldırgan, popülist bir milliyetçillik...
Bu yol, faşizan bir ideolojiye dönüştürülerek, şimdiye kadar geldi. Kara Avrupası da pek farklı değildi; Almanya’da Hıristiyan Demokratlar bu yolu sahiplendi ve bu yolla kendilerini yenileyerek iktidara geldiler. Sosyal Demokratlar ise, Blair kadar ‘uyanık’ olamadılar ve durumu bu dönemde ortadan ‘toz olarak’ idare ettiler. Şimdi Merkel’in yanında ‘şaşkın’ koltuk değneği durumundalar.
Böyle olunca Batı’da, sermayenin, siyasete ‘şöyle olsun, şu olsun’ diye müdahalesi olmuyor; zaten siyaset kendiliğinden sermaye(si) için yol ve ideoloji üretiyor.
Türkiye’de ise böyle bir durum olmadı şimdiye değin, siyaset, kendi temsil ettiği ya da etmeye çalıştığı sermaye kesimleri için bile yol üretecek kadar yetkinleşmedi, buna izin verilmedi. Çünkü zaten, kendinde bir sermaye de olmadı hiç. Var olan sermaye; işte yukarıda özetlediğimiz, dönemsel batı paradigmalarının ekonomik ve politik taşıyıcılığını, kendi çıkarları gereği de üstlendi ve gücünü de kullanarak siyaseti dizayn etti, moda deyimle, toplum mühendisliği yaptı.
Yine Batı’da siyasetin bu yol değişimleri, kriz dönemlerinde olduğu için, halkın çıkarları ile sermayenin değişim isteği örtüştü ve Thatcherizm gibi geriye dönüşler bile, büyük halk desteği ile yapıldı. Bilirsiniz bu, Türkiye’de ise tam aksine olmuştur. Yani sermaye siyasete, ‘sen kenarda dur şimdi asker zamanı ya da bu partiyle olmuyor, diğerini deneyelim’ dediğinde ise bu değişim isteği ile halkın çıkarları daima ters yönlü olmuştur.
Bir ‘devrim’ sorusu...
İşte belki ilk defa, bu topraklarda siyaset kurumu, düşe kalka da olsa, aşağıdan gelen yeni bir sermaye için yol belirliyor. Bu ülkede siyaseti ve devleti, kendi çıkarları için dizayn etmiş, devletle var olan ‘eski’ sermaye, siyaseti belirleme gücünü yitiriyor.
Başbakan’ın dün dile getirdiği bu ‘maya’ tutar mı; işte bu, bu topraklar için bir devrim sorusu... Ve bu anlamda da, kendisinin söylediği gibi, bir ‘bağımsızlık’-ve gerçek anlamıyla- kopuş durumu...
Bu kopuş, eski bütün paradigmaları bitiriyor ve onların şimdiye değin söylediklerlerinden ‘bilimsel’ sıfatını alıp, onlara, eskimiş ideoloji yaftasını yapıştırıyor.
Hepsi aynı; peki neden?
Bakın somut örnekle anlatayım; benim bu meslekte birlikte çalıştığım her kesimden arkadaşım, meslektaşım, hocam, öğrencim oldu.
Örneğin, Cemaat’dan olduğunu bildiğim bir meslektaşımla, yukarıda anlattığım neoliberal paradigmanın tek mutlak gerçek olduğunu açıkca savunan ‘liberal’ bir meslektaşım arasında, bütün bu olaylar olup bitmeden önce de, inanın hiç fark görmedim ben. Her iki kesimde, örneğin İslam’ın tek başına, günümüzde, iktisadi-uygulanabilir- bir sistem vaz ederek, sisteme alternatif olabilme ihtimalini pek mümkün görmüyordu. Belki şöyle bir fark vardı; birinciler bunun ütopya olduğunu söylerken, ikinciler buna ‘gerici’ (!) ideoloji olarak bakıyordu.
Ama sonuçta her iki kesim de, (hatta bu iki kesime şimdilerde ulusalcı ve liberal sol kesimi de-garip ama- ekleyebiliriz) şu noktada uzlaşıyordu; ‘neoliberal paradigma mutlak gerçektir. Yaşadığımız dönemin kaçınılmazıdır. Var olmak istiyorsak kabul edeceğiz ve buna uyacağız.’
Ne söylüyor size sanayi üretimi?
Şimdi siz bunu amentü olarak kabul ettiğinizde, her şey bitmiş demektir. O zaman, aralık ayı sanayi üretiminin ne anlattığını okuyamazsınız, burada imalat sanayinin büyüme temposunun milli gelirdeki artışı istikrarlı bir şekilde aşmasının ekonomisini de anlatamazsınız. Makine Sanayi’nin, son verilerle de ortaya çıkan, geometrik sıçramasının arkasındaki yeni sanayi çevriminin siyasi sonuçlarını da okuyamazsınız. Standard and Poor’s gibi, artık iplikleri pazara çıkmış, kurumların teknik hatalarla dolu, (çünkü artık neoliberal teori ile hayat örtüşmüyor, örtüştürmek için zorlama yapmak durumundasınız; bu da size teknik hata yaptırır) raporlarını ‘bilimsel’ gerçek diye anlatırsınız.
İntihar etmeyin, anlayın; çünkü kalacak!
Peki şimdi ne oluyor; Erdoğan’ın örmeye çalıştığı ve bütün bu kesimlerin, adeta bir intihar bombacısına dönüşerek, karşı çıktığı bu yeni siyaset neyi anlatıyor ve bunun hem bu ülkede hem de küresel düzlemde ‘maddi’ bir karşılığı var mı?
Elbette var; bu, içeride aşağıdan gelen, tekelci olmayan, küresel rekabete açık, sanayiden hızla bilgi toplumu ekonomisine geçecek dinamikleri barındıran yeni bir sermayeyi anlatıyor. Dışarıda ise, bilgi toplumu ekonomisinin yaygın, paylaşımcı, sınırsız yeni paradigmasına dayanıyor.
İşte bu paradigma, Kıbrıs sorununu çözmek zorunda, aynı şekilde Ortadoğu’da, kör bir milliyetçiliğe yol açan ve dondurulmuş çatışma alanı olarak devam eden, Kürt sorunundan, Filistin sorununa, oradan Dağlık Karabağ sorununa değin bütün sorunları bitirmek, enerjide de yeni bir döneme geçmek zorunda...
Evet, neoliberal paradigmayı, çeşitli maskelerle savunanlara kötü bir haber ama; Erdoğan’ın söylediklerinin ve yapmaya çalıştıklarının, bugün ve yarın da daha fazla olmak üzere, küresel karşılığı var ve bu yüzden de, herşeye rağmen ayakta kalıyor, kalacak da....
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018