Cemil ERTEM

Bundan sonrası için üç senaryo
19.08.2011
3435

Yaşadığımız ekonomik krize bağlı dönüşümün giderek siyasi kriz tarafının da öne çıkmaya başladığı günlere adım attık. Joseph Stiglitz, bu hafta Le Monde’da yayınlanan makalesinde, alınacak önlemlere rağmen her şeyin daha kötüye gideceğini söylerken sanıyorum aslında, ekonominin soluğunun tükendiğini, işin siyasal dönüşümün sırtına bindiğini söylüyordu. Stiglitz, uzun bir ekonomik durgunluk döneminin artık en iyimser tahmin olduğunun da altını çiziyordu. Peki, uzun bir ekonomik durgunluk iyimser bir tahminse kötümser olan nedir; burada akla ilk gelen gelişme topyekûn bir savaş tabii.

Stiglitz gibi Keynes’ten çok şey almış bir iktisatçının gelebileceği yerin burası olması şaşırtıcı değil. 1929 büyük krizinin zorunlu sonuçlarından biri olan ikinci paylaşım savaşı, Askeri Keynesciliği ABD’den başlamak üzere öne çıkarmıştı. Krizin nedenlerinden birisi olan talep yetersizliği sorunu büyük ölçüde bu yolla çözülmüştü. Ancak şimdi yaşadığımız dönüşümün 1929 krizinden çok önemli farkları var ve sistem, eskisi gibi kendisini topyekûn bir savaşla yenileyemez.

Dünya Bankası’nın son ra

porunda belirtildiği gibi, çok kutuplu bir dünyaya adım attık ve eski tek kutuplu paradigma artık sürdürülebilir olmaktan çıktı.

Bu açıdan sistemin bütün eski dayanaklarının hızla yıkılması gerekir ki kriz bitsin. Ancak bu hemen olabilecek bir şey değil. İşte geçen gün Rusya, Suriye’ye silah satmaya devam edeceğini söyledi. Biz Suriye’ye, Libya’ya falan bakıyoruz ama henüz Irak’ta ne olacağı belli değil. AB’den başlamak üzere özellikle Ortadoğu’da hiçbir ülkenin sorunu artık yalnız onun iç sorunu değil. Bu anlamda, Türkiye’de sınır ötesi operasyonla ‘yeni’ bir döneme giren Kürt meselesi, bu ‘yeni’ gelişmeyle artık Türkiye’nin iç dinamiklerinin çözeceği bir sorun olmaktan çıkmıştır.

Hasan Köni, hava operasyonun başladığı akşam bir TV kanalında adeta PKK’nın Türkiye’yi buraya ittiğini söyleyerek, ipleri bu denli kopartacak siyasi stratejinin kaynağının ne olduğunu sormamız gerekiyor diyordu. Aynı şekilde, Esad’ın Davutoğlu’nun ziyaretinden sonra bile operasyonlara devam etmesi sağlayan konjonktürün de dinamiklerini sorgulamalıyız.

Başta İsrail olmak üzere, Ortadoğu’nun bütün ‘eski’ rejimleri krize bağlı hegemonya boşluğunu keşfettiler. Bu boşluğun Türkiye tarafından doldurulma ihtimali ise ayrı bir rahatsızlık nedeni ve son gelişmeleri bu ‘rahatsızlıktan’ ayıramayız

 

 

 Felaket senaryolarının dinamikleri

Peki, kısa vadede bizi hangi gelişmeler bekliyor? Biz bununla ilgili üç ayrı senaryo tahmininde bulunduk. Tabii bu üç senaryo da aslında bir modelleme ve bütün modeller gibi bazı faktörleri öne çıkartıyor bazılarını ise eliyor.

İlk senaryomuzu, gerçekleşme olasılığı en güçlü senaryo sayıyoruz. Çünkü diğer iki senaryo Türkiye ve bölge için ciddi bir felaket. Birinci senaryodaki çıkış noktamız şu an sınır ötesine taşan çatışmanın sınırlı, askeri bir gelişme olacağı ve parlamenter sürecin, BDP’nin de katılımıyla, Yeni Anayasa yapımı çerçevesinde devam edeceği varsayımı üzerine oturuyor. Burada Ortadoğu bağlamı, Irak’tan başlamak üzere yeniden yapılanıyor ve Arap Baharı’nın devam edeceğini, İran ve İsrail’in süreci takip edeceğini öngörüyoruz. Ekonomide şu an yakalanan olumlu gidiş güçlenerek sürüyor. Buna bağlı olarak da Türkiye küresel pozisyonunu güçlendiriyor.

İkinci ve onun devamı olan üçüncü senaryolar felaket ve savaş çerçeveleri. Ancak ihtimal dâhilinde. Çünkü Türkiye’yi sınır ötesine zorlayan güçlerin üzerinde çalıştığı senaryo bu. Burada, Parlamento ve başlamak üzere olan Anayasa süreci fiili olarak devre dışı kalıyor. Irak’ta etnik ve mezhepsel çatışmalar artıyor yetmişlerin sonunda Irak-İran savaşıyla temelleri atılan İran-Suriye işbirliği ve bu işbirliğinin Irak Kürtler’i kozu yeniden devreye giriyor. İsrail’in kazançlı çıkacağı bir süreç başlıyor. Üçüncü senaryo, ikinci senaryoya dış dinamiklerin müdahalesini içeriyor. Bu açıdan burada kaos daha büyük. Genişleyen bir NATO müdahalesi süreci belirliyor. Tabii bu iki felaket senaryosunda ekonomi çöküyor.

Eğer ki bu felaket senaryoları, ilk senaryonun yerine devreye girerse kaybeden yalnız suçsuz insanlar, bölge halkları, çocuklar ve hepimizin geleceği olacak. Ama bu iki felaket senaryosunun gerçekleşmesini isteyen güçler, son gelişmeler bize gösteriyor ki, amaçları için önemli bir adım attılar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar