Cemil ERTEM

300 milyar dolarlık altının sırrı
24.08.2011
4153

Krizin ayyuka çıktığı 2008 yılının son günleri; TBMM’de 2009 yılının bütçe görüşmeleri başlamış, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan o bildik üslubuyla bakanlığının 2009 bütçe konuşmasını yapıyor. Maliye Bakanı, Türkiye’nin daha fazla yatırıma ama bunun için de daha fazla kaynağa ihtiyaç olduğunu anlatıyor. Sonra sözü yetersiz tasarrufa getiriyor.

Türkiye’de tasarrufların kayıt dışından başlayarak birçok nedenle sisteme girmediğini ve bunun da ciddi bir sorun olduğunu şu örnekle anlatıyor: “Şimdi biz 2003 yılından beri 24.5 milyar dolarlık altın ithal etmişiz, bunun 4.5 milyar doları aynı dönemde ihracat, peki 20 milyar dolarlık altın nerede Allah aşkına, nerede?”Unakıtan o zamanlar altının bu seviyeleri göreceğini öngördü mü bilemem ama bu sorusunun bugün çok daha anlamlı olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’de ‘yastık altında altın’ efsanesi en çok konuşulan ama sanıyorum en doğru ekonomi efsanelerinden biridir. Geçen gün İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) Başkanı Özcan Halaç, Türkiye’de 5 bin ton civarında yastık altında altın olduğunu söyledi. Ben bu tespitin abartılı olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de altın konusunda sayılı uzmanlardan biri olan İstanbul Üniversitesi’nden Mehmet Hakan Sağlam, kendisinin

15 yıl önce yaptığı bir çalışmada 5 bin ton gibi bir büyüklüğe ulaştığını, bugün bu büyüklüğün 6 bin ton civarında olabileceğini söylüyor. Peki, bu meblağ daha çok hangi toplumsal kesimde ve bu kesim bu tasarrufu ne zaman ve nasıl değerlendirebilir? Bu soru ve cevabı emin olun yalnız ekonomi çerçevesinde değerlendirilemeyecek kadar önemli. Ben bu altın tasarrufunun, büyük ölçüde, Türkiye’de milli gelire tüketim yönüyle, yaklaşık yüzde yetmişe varan düzeyde katkı yapan ve yine tamamına yakını ev sahibi olan ‘yeni’ orta sınıfta olduğunu varsayıyorum. Bu varsayımın dayandığı tarihsel, sosyolojik ve iktisadi gerçekler, tabii ki bir köşe yazısının sınırlarını çok aşar ancak şunu söyleyebiliriz: Türkiye’de erken seksenlere değin mali piyasalar yok denecek kadar azdı; Türk parasını koruma yasası gereği dövize yatırım yasal değildi. Bankalar da bir iki devlet bankası dışında hem güvenilir değildi hem de yüzde yüzlerde seyreden enflasyon ve negatif faizler TL’sı tasarruf mevduatı mekanizmasını çalıştırmadı. Bu durumda, Türkiye’de yoksulluğu aşan bütün hane halklarının ilk işi altın almak ikinci işi de üzerine ev yapabileceği araziyi kapmak oldu. Böylece orta sınıf, iki temel alanda tasarruf yaptı; birincisi gayrimenkul aldı ikinci olarak da altın. Çeşitli kriz dönemlerinde yastık altındaki altınlar bozduruldu ama çok geçmeden yerine de kondu. Aynı zamanda bu altın tasarrufları, düğün, yeni ev açma, miras gibi yollarda nesilden nesile aktarıldı.

 Altın yükselince ne oluyor?

Türkiye’nin IMF ile stand-by anlaşması yaptıktan sonra, devalüasyonların olduğu günü takip eden günde gazete manşetlerini hatırlarsınız; ‘Bir gecede yoksullaştık, ülkenin yarısı elden gitti!’ Şimdi altının onsu iki bin dolara dayanırken Türkiye zenginleşiyor mu? Bu soruya ne yazık ki hemen evet diyemiyoruz. Çünkü yaklaşık 300-350 milyar dolar civarındaki bu yastık altı serveti, şimdilik işe yaramayan psikolojik bir güvenceden öte değil.

Bir zamanlar IMF söylediği için devalüasyon yaptığımızda gerçekten fakirleşiyorduk çünkü TL’sının değerinin düşmesi bizim gelirimizin de reel olarak düşmesi anlamına geliyordu. Oysa yastık altındaki altının durduk yerde değerlenmesi, yalnız stok servetlerde geçici bir artışa yol açıyor. Çünkü altın yeniden maliyet fiyatına geri dönebilir. Burada gelire ve üretime dayalı zenginlik ile servete dayalı zenginlik arasındaki fark da ortaya çıkıyor. Evet, Türkiye’de orta sınıfın altın zengini olduğu doğru ama Unakıtan da haklı. Bu zenginliği üretime, reel yatırıma çeviremedikçe hep ‘nerede bu altınlar’ diye sorarız.

Ancak, yukarıda vurguladığımız gibi, kentlerde yerleşik orta sınıfın elinde bulunan bu servetin, Türkiye’nin geleceğini belirleyeceğini söyleyelim. Çünkü bu servet sonsuza kadar statik kalmayacak ve hem yatırım ortamının iyileşmesi ile hem de mali piyasaların daha da derinleşmesi ile açığa çıkacaktır. Altın fiyatlarının önümüzdeki günlerde-iniş çıkışlar olsa bile- yüksek kalacağını düşüyorum. Bakın Türkiye’deki orta sınıf, elindeki 6 bin tona yakın altını ne zaman ekonominin dönen çarklarının içine atmaya başlayacak işte o zaman kriz bitmeye ve Türkiye’den başlayarak yeni bir dünya kurulmaya başlamış olacak!


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar