Cemil ERTEM

Yunan seçimleri, ‘acil‘de ölen Fransızlar ve Türkiye…
25.01.2015
1832

 

 Bugün Yunanistan’da seçimler var. Bu, küçük bir AB ülkesinin sıradan bir şeçimi değil, bugün Yunan halkının seçimi AB’nin belki de geleceğini bize söyleyecek.

Yunanistan, 2008’de patlayan krizin, Avrupa ayağının simge ülkesi oldu.

Batı medyası uzun bir müddet, Avrupa’nın krizini Yunan halkına yıkmaya çalıştı.

Ortada AB hatta sistem krizi yoktu ve bu küçük ülkenin “tembel” halkının savurganlığı sonucu ortaya çıkan bir “Greek Crisis” (Yunan Krizi) vardı.

Çalışkan Almanlar, her zamanki gibi mağdurdu ve erken yaşta emekli olan, öğlen uykusunu fazla kaçıran, Ege tatilcisi Yunanlılar krizin sorumlusuydu.

Uzun müddet, AB’nin içinde olduğu kriz, “Greek Crisis” olarak yazıldı, anlatıldı. Sonra kriz İspanya’ya sıçrayınca bu “tembellikten” İspanyollar da nasibini aldı.  İspanya’nın trilyon doları hayli aşan kamu borcu, tam bu sıralar dillere düştü.

15. yüzyılın sonunda İspanya kıyılarından yola çıkan gemilerin, dünyanın güneyini ve doğusunu, sanayi devrimine kadar sürecek yağmaya teslim etmesi ve Avrupa’nın soyguna, yağmaya dayalı zenginliğinin İspanya kıyılarından başladığı da hemen unutuldu tabii. Yunanistan’ın, İspanya’nın hatta İtalya’nın Euro Bölgesi’nden çıkmaları gerektiği ilk o zaman merkez Alman medyası tarafından dillendirilmeye başlandı. Yine, o tarihlerde Almanya ve Fransa, Frankfurt’u finansal, Strasbourg’u da  siyasi başkent ilan etmiş, Merkel-Sarkozy ikilisi Strasbourg’da ortak bakanlar kurulu toplantısı yapıyorlardı.

Bırakın borçları Picasso ödesin!

Ben de o günlerde, “tembel ve dalgacı” İspanyolların dünyaya armağan ettiği Picasso’nun tek başına ürettiği “değeri” ABD ve İngiltere’nin kamu borcu ile karşılaştırmıştım.

Kabataslak, 2012 yılında, şöyle bir durum ortaya çıkıyordu:  

“Picasso, ömrü boyunca 13 bin beş yüz tablo, 100 bin baskı, 34 bin eskiz, 300 heykel, sayısız taslak yapmış. Picasso koleksiyonlarının yakında 10 trilyon dolar sınırını geçeceğini, sonra da 20 trilyon dolara hızla tırmanacağını söyleyebiliriz. Tabii çoğu kamusal alanlarda değerlendirilen, saklanan Picasso koleksiyonlarına pek değer biçilemiyor, eskizlerin değeri belli değil. Ama yine de şunu söyleyebiliriz; Picasso bugün tek başına ABD’nin 14 trilyon dolara varan dış borçlarını ödeyebiliyor, ayrıca zorlarsa -tahminen birkaç yıl sonra- Britanya’nın 10 trilyon dolara giden borcunu da üstüne koyup ödeyebilir.” Tabii bu karşılaştırmayı “ekonominin reel politiği” ya da rasyonalitesi açısından işe yaramaz bulabilirsiniz. Ancak, burada anlatmak istediğim, dünyanın içinde bulunduğu krizin, esasında Almanya gibi “merkez” ülkelerin, “parlak” rakam ve istatistikleriyle anlatılamayacağı, krizin çok daha derinlerde, tam da Avrupa’nın ve Amerika kıtalarının merkezinde olduğu idi. Onlar yıllardır benim yukarıda Picasso örneğinde yaptığım gibi, statik ve dünyanın “onlar” dışındaki büyük çoğunluğunu pek ilgilendirmeyen yanıltıcı değerlendirmelerle, kendilerinin ürettiğini, “bizim” hazır yediğimizi anlattılar. Doğu’nun halklarını, değerlerini, kültürünü, üretimini yok saydılar.  Sonra kriz, tam Avrupa’nın ortasına gelince de, 15. yüzyılın sonunda başlayan merkantilist yağmadan beri Doğu’ya yaptıklarını, kendi içlerindeki en zayıf halkalara-Yunanistan, İspanya gibi- yapmaya başladılar.

Troyka’nın has adamı Samaras

Bugüne gelelim, Yunanistan’da Almanya’nın inşa ettiği Troyka’nın has adamı olan Başbakan Antonis Samaras, ana muhalefet Radikal Sol Koalisyon Partisi'nin (Syriza) seçimleri kazanması durumunda ülkeyi iflasa sürükleyeceğini ve ülkeyi Avrupa Birliği dışına iteceğini söyleyip duruyor. Ama bugün Syriza’nın neoliberal kriz politikalarını yerle bir edecek bir sonuç alması kaçınılmaz.

 Yunan halkı, “sol” görünümlü Syriza’ya oy vermiyor, Syriza’nın oyları Almanya’nın dayattığı “kemer sıkma” politikalarına tepki olarak artıyor.

Ama Almanya, Samaras’ın sandıktan pürüzsüz çıkması için her şeyi yapıyor.

Son olarak, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) son ultra parasal genişlemesinden, olası bir Syriza iktidarının yararlanmaması için adım atıldı.

Buna göre, Yunanistan, altı ay 1.1 trilyon euroluk alım süreci dışında kalabilecek. Böylece AMB içindeki Alman lobisi, Syriza lideri Tsipras’ı kreditörlerden oluşan troyka ile pazarlığını önledi.

Syriza, iktidara gelirse, troyka ile sıkı pazarlık edeceklerini ve Yunan halkına nefes alma imkanı verecek zaman ve ödünleri elde edeceklerini iddia ediyordu.

Sonuçta bugün Syriza’nın iktidara gelip gelmeyeceği artık önemli değildir; önemli olan Avrupa’da Almanya merkezli, Anglosakson tarafında da, neocon ve Londra finans oligarşisi kaynaklı neoliberal hattın iflas ettiğinin, bir kez daha tescillenecek olmasıdır.

Acil serviste 7 saat beklemek

Paris saldırısının da, tam bu zamanlamayla ilişkisi vardır tabii. Saldırı kaynağı için Yemen El-Kaide’si adresinin verilmesi sonrası Yemen’de olup bitenler ve Fransa’nın hemen Sarkozy Dönemi’nin reflekslerine dönmesi, Körfez’de savaş gemisi ile pozisyon alması, Fransa genelinde Müslümanlara, göçmenlere uygulanan sıkıyönetim, Almanya’da artan ırkçı, neo-nazi (kesinlikle Alman devleti destekli) hareketlenme… Bütün bunların hepsi, Frankfurt-Strasbourg merkezli, Merkel-Sarkozy AB’sine dönüşün işaretleridir ve bunun için artık tek engel vardır; Türkiye…

Bakın sayfamızda gördüğünüz fotoğrafı Fransa’dan bir dostumuz yolladı. Metz kentinde bir hastanenin acil servisinin camında bir duyuru: “Acilde bekleme süresi 7 saattir. Anlayışınız için teşekkür.” Tabii yedi saat sonra hayatta olursanız anlayış gösterirsiniz. Bunun dışında da Fransa’da şu an bütün belediyeler İsviçre Frankı borcu yüzünden batık durumda.

İsviçre’nin son hamlesi ve Frank’ın yükselmesi Fransa’da yerel yönetim bırakmadı. İşte Fransa bu durumda; yakında Almanya’da farklı olmayacak…

Bunun dolayı, geçmişte yaptıklarını, tam şimdi yapmaları için, yani kendi doğularına, Afrika sömürgelerine yeniden saldırmaları için, Almanya ve Fransa’daki gericiliği, Londra finans oligarşisi ve ABD merkezli neoconlar ayağa kaldırmaya çalışıyorlar. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyaretinde o uyarı bombası patladı. Türkiye’ye “burada” olma, biz geliyoruz dendi. 

Bütün bu oyunu, Türkiye’deki siyasi irade ve bu iradeyi takip edecek bölge halkları bozabilir. Ama zorlu bir süreç bunu kabul edelim ve hazırlıklı olalım.

İşte Fransa'daki rezaletin belgesi

Metz kentinde bir hastanenin acil servisinin camında bir duyuru: “Acilde bekleme süresi 7 saattir. Anlayışınız için teşekkür.”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar