Cemil ERTEM
Dün Meclis’in açılışıyla Türkiye yeni bir döneme adım attı. Öyle gözüküyor ki bu dönem birçok alanda hepimiz için bir başlangıç olacak. Meclis’in BDP’nin katılımıyla açılması tabii ki barış umutlarını artırıyor. İçinde bulunduğumuz dönem, bölgesel ve küresel birçok faktörün sürece etki edeceği, yönlendireceği kaotik bir yeniden yapılanmanın tarihi olabilecek kadar önemli.
Şimdi, önümüzdeki günler için, Meclis’teki partilerin sürece nasıl cevap vereceğine bakalım. Birincisi sürecin en önemli dinamiği tabii ki iktidar partisi; burada hem Başbakan hem de parti yönetimi ve tabanı yeni bir başlangıç yapmak istiyor. Çünkü yeni Anayasa talebi, özünde bir yeni başlangıç talebidir, bir kopuştur. Bir kere şu tespiti yapmamız gerekir diye düşüyorum; 21. yüzyıl, 19. ve 20. yüzyılda ulus-devletler paradigmasını oluşturan bütün ideolojilerin ve bu ideolojilere dayalı siyasi anlayışların, siyaset yapış tarzlarının bittiği bir zaman. Bu yüzyıllık ‘bitişi’ bugün Meclis’i oluşturan siyasi partiler içinde yalnız AK Parti’nin kısmen okuduğunu söyleyebiliriz. Dün Meclis’te Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış konuşmasına dikkat ettiniz mi? Gül, ekonomiden yeni Anayasaya, dış ilişkilere ve Kürt sorununa kadar aslında demokratik bir muhalefetin söylemesi gereken çok önemli hususlara işaret etti. Örneğin 1 dolarlık bir ihracat için 85 sentlik ithalat yapmanın sürdürülemez olduğunu söylerken de barış için atılacak adımlara ve yeni Anayasa sürecine vurgu yaparken de hem süreci anlattı hem de iktidar partisinin eksik bıraktığı yerleri gösterdi. Ancak bugün Meclis’teki muhalefetin bu yeterliliğe bütün bu süreçte erişemeyeceğini söyleyebiliriz.
Bunu örneklemek için iki alana bakmamız yeterli olur: Birincisi Türkiye’nin değişen dış politikası ve Ortadoğu’daki değişime müdahalesi. İkincisi ise, bürokratik-askeri oligarşinin tedrici geriletilmesi ve iktidarın sivilleşmesi aşamasına gelinmesi. Dikkat ediyorsanız bugün ‘eski’ oligarşik yapının tüm unsurları ve aparatları, son zamanlarda, askeri vesayetin geriletilmesi kadar Türkiye’nin dış politikasına da karşı çıkmaktadır. Onlara göre Kaddafi, emperyalistlerin hedefi bir mazlum, Esad’da halkını emperyalist ajanlardan ve terörden koruyan son bağımsız liderdir.
Bugün Meclis’te ‘demokratik’ bir muhalefetin yapıcısı olacağını iddia eden CHP’den İttihatçılar’ın oyduğu ağaç kovuğunda saklanıp Japon askerleri gibi soğuk savaşın bittiğini hâlâ göremeyen beyaz Türk soluna kadar çok geniş bir kesim, bu iki temel konuda, en ufak ayrıntıya kadar hemfikirdir. İşte bundan dolayı CHP ve benzerleri, bu süreci resmileştirecek ve kurumsallaştıracak yeni Anayasa’yı hiç istememektedirler. CHP, tabii ki demokratikleşme ve buna bağlı yeni Anayasa talebi karşısında açıktan duramayacaktır. Ama engellemek ve süreci uzatmak için her şeyi yapacaktır.
BDP nasıl fiili ‘ana muhalefet’ olur
Şimdi gelelim BDP’ye... BDP, eğer bu süreci okursa Meclis’in fiili olarak ana muhalefet partisi olmaya adaydır. Ancak, BDP’nin de şunu görmesi gerekir: Önümüzdeki süreç, ekonomik küreselleşmenin bittiği siyasi küreselleşmenin başladığı bir dönemdir. Ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik farklılıkların giderek eridiği, ulus-devletlere dayalı sermaye birikim paradigmasının bitmeye yüz tuttuğu bir yerdeyiz. Bu anlamda, temsili demokrasiyi aşacak yeni bir demokrasi -hadi demokratik özerklik diyelim- bir ulusun ve onun devletinin sınırlarının içinde olabilecek bir ‘şey’ değildir. Zaten buraya Mao’nun ,stratejik savunma, denge, saldırı gibi ulusal halk savaşı taktik evreleriyle de varılmaz.
Bu anlamda BDP’nin hem şu Arap Baharı sürecini yanlış okumaması hem de kendisini 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde sanmaması gerekir. Mao ve arkadaşları ÇKP’yi 1921 yılında kurdu. Woody Allen’in son filmi ‘Paris’te Gece Yarısı’ fantastik güzel bir öykü. Filmin kahramanı Paris’te, bir gece yarısı, aniden 1920’lere döner. Orada Picasso’dan Hemingway’a, Dali’ye kadar 20. yüzyılın sanatını belirleyen dâhilerle karşılaşır ve aslında o dönemin şimdikilerin sandığı gibi ‘altın çağ’ olmadığını, tarihi yapan kahramanların oldukça sıradan, insani sıkıntılar içinde boğuştuklarını görür. Bir nehirde bir kere yıkanılır; bugün eğer Mao’nun ÇKP’yi kurduğu 1920’li yıllara bir gitseniz ve küresel piyasa ekonomisine orkestra şefliğine soyunmuş bir ÇKP’nin olduğu dünyada Mao’ya halk savaşının hâlâ geçerli olduğunu anlatmaya çalışsanız acaba sizi neyle kovalardı merak ediyorum.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018