Cemil ERTEM

Anadolu Yeni Türkiye’nin şantiyesi
19.10.2010
2622

Türkiye, ağır aksak da olsa, siyasi ve hukuki yapısını değiştiriyor. Türkiye’nin geleneksel siyasi yapıları ve figürleri marjinalleşme ve giderek yok olma eğiliminde; artık bu gerçeği, bu yapıların doğrudan içinde olanlar dışındaki, herkesin kabul etmesi gerekir.

Geçen haftasonu zeytin hasadı dolayısıyla Akhisar’daydık. Akhisar, zeytinin önemini giderek anlayan ve bu alana yatırım yapan bir merkez. Akhisarlı üreticiler 42 ülkeye ihracat yapıyor. Hiçbir üretici yalnız iç pazarı düşünerek yatırımını ve geleceğini kurgulamıyor. Akhisar’da zeytin üreticilerinden en çok duyduğum kavram “sürdürülebilir ihracat” kavramı idi.

Zeytin gibi endüstriyel bir tarım ürününü, dünya ile rekabet ederek üretmek ve bunu sürdürülebilir bir büyüme ve ihracat hedefi ile yapmaya girişmek önemli. Ama daha da önemlisi, Akhisar gibi, zeytin konusunda, mesela Gemlik, Ayvalık kadar bilinmeyen bir merkezin kısa zamanda bu bilinci ve donanımı yakalaması. İşte şimdilerde Türkiye’nin siyasetinde, hukuki yapısında hızlanan değişimin arkasında Anadolu’nun bu dinamiği yatıyor. Anadolu’da sermaye gücünü elinde tutan sanayici şu soruyu soruyor: “Biz hızla dışa açılıyoruz ve buna bağlı olarak çok önemli bir büyüme potansiyelini barındırıyoruz. Önümüzdeki talep çok büyük ama buraya yatırım yapacak yabancı sermaye de var. Hem bu talebi karşılayacak hem de gelen yabancı ile rekabet edecek dinamikleri nasıl yaratacağız?” Anadolu var olanla yetinmeyeceğini artık biliyor. Akhisar’daki bu hızlı değişim aslında Anadolu’nun her yerinde var. Nasıl olmasın ki; kim ne üretirse üretsin ürettiği ürünün dünya fiyatını artık ânında biliyor. Mesela, Çin geçen haftasonu dünya pamuk piyasalarını altüst etti. Çin, bütün tarımsal endüstri ürünlerinde ve temel emtialarda açığını önceden belirleyerek, piyasalara giriyor ve yüklü alımlar yaparak bu ürünleri hem ucuza alıyor hem de talebi yükselttiği için fiyatları arttırarak, kendisinden sonra alım yapacakların yüksek fiyattan mal toplamasına yol açıyor. Bu küresel ticaret savaşına Türkiye’nin de ayak uydurması gerçeğini Anadolu’daki sermaye anladı ve bütün yatırımlarını, stratejisini buna göre yapıyor; sesini buna göre yükseltiyor.

Türkiye’nin doğusu da bu dinamiğe, barış süreci kalıcılaştırılırsa hızla ayak uyduracak; bunun için Diyarbakır’daki dava çok önemli.

Şimdiye değin Türkiye’nin hukuki ve siyasi üst yapısı Anadolu’daki bu değişime ayak uyduramadı; hatta bunu görmedi bile. Ama artık bu dinamik öyle bir gürültü çıkartıyor ki görmemek imkânsız.

Türkiye’de Anadolu dünyalı olarken, Ankara buna direniyor; işin özeti bu. Ben mesela hem şu HSYK meselesine hem de Diyarbakır’daki KCK davasına bu perspektiften bakıyorum. HSYK gibi bir yapının, nasıl olursa olsun, çözülmesi Türkiye’nin ekonomik değişime ayak uyduramayan hukuki yapısının değişmeye başlamasının ilk işaretidir. Aynı şekilde barışın önünü tıkayacak ve ekonomik dinamiğin Doğu ile buluşmasını önleyecek KCK gibi zorlama davaların da hiç olmaması gerektiğini düşüyorum.

Dünyanın yeni düzeni artık Doğu’dan başlayarak kurulacak. Çin ve gelişmekte olan Asya yeni dünya düzeninin ekonomik yanını belirlemeyle çoktan başladı bile. Aynı şekilde, yeni dünya düzeninin siyasi olarak stratejik ülkelerinden birisi olan Türkiye’deki değişimin de Anadolu’da başladığını görüyoruz. Anadolu’nun, şimdiye değin içe kapalı olan kasabalarında bile Avrupa’ya, Asya’ya ihracat yapmaya çalışan ticari yapılar boy gösteriyor.

İşte şimdi bu dinamik, Türkiye’nin siyasetinin bundan sonrasını belirleyecek.

2011 seçimleri, bu yapıyı ve Anadolu’nun bu yeni dinamiğini siyasi olarak ortaya çıkaracak.

İşte bu anlamda şaşkın CHP’nin inanın hiçbir şansı yok. CHP çırpınıyor; anlıyorum ama yapacakları hiçbir şey yok. Çünkü, çok başka, onların dışında ve onlara rağmen, bir Türkiye aşağıdan kuruluyor. Bu Türkiye’nin çok azı İstanbul’da; Ankara’da ise bu yeni Türkiye’nin kırıntısı bile yok.

O zaman tamam 2011 seçimlerinin sonucu az çok belli gibi; ondan sonra ne olacak diye soracak olursanız ben size hemen bir adres vereyim: Adalet, özgürlük ve refahı öne çıkartan, ama aynı zamanda bütün bu dinamiğin bin bir rengini içine alacak yeni partiler gündeme gelecek. Numan Kurtulmuş ve ekibinin partisi böyle bir parti olabilir mesela.


Öyle anlaşıyor ki Kurtulmuş ve ekibi, demokrat, bu değişimi anlayan özgürlükçü- dürüst yeni yüzlere yer verecek. Kurtulmuş ve ekibinin, sanıldığının aksine, dini, bir vicdan sorunu olarak gördükleri ve vicdanın dışında siyasallaştırmayacakları anlaşılıyor.

Bu ekip, 2011’de olmasa bile, 2015’te Türkiye’nin yeni iktidar adayıdır; bunu bir kenara not edin. Ben solda, eğer hata yapmazlarsa ve içlerindeki dinozorları ayıklarlarsa, EDP’nin de benzer bir şansa sahip olduğunu düşüyorum. Ama Kurtulmuş ekibinin şansı çok daha fazla.

Bütün bu ipuçları, bize yeni demokratik bir cumhuriyetin haberini şimdiden veriyor.


www.cemilertem.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar