Cengiz AKTAR
Erdoğan’ın çarşamba günkü 29 Ekim kabulü, zaman, mekân, beyan ve aktörleriyle 1923’te kurulan yapının çözülmesinin eşsiz, mükemmel bir simgesiydi. 2002’den itibaren geçirdiğimiz dönüşüm, eğrisi doğrusuyla 1923 ve sürdürdüğü İttihatçı ruhun tabuları ve kırmızıçizgileri kadar kurumlarını da yerlerinden oynattı. İçinde bulunduğumuz dönem, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında ortaya çıkan kurucu iradenin yoktan var ettiği ulus-devlet ve özelliklerinin her bakımdan reddiyesidir. Ama eğrisi ve doğrusuyla. Cumhuriyetin kamusal alandan tardettiği Kürt ve Sünnî Müslümanların bu kimlikleriyle kudretlenmeleri kurucu iradenin sistemini altüst etti. Ortaya saçılan kimliklerin, geri gelen hafızaların yeni bir toplumsal kontrat altında birlikte yaşama iradesini göstermeleri gerekiyor. Bu, AKP’yi ve tek muktediri fersah fersah aşan bir iş. Hele ki “1923 parantezini kapatacam” derken Cumhuriyet kurumlarını demokratikleştireceğine kâh lağveden kâh sünnîleştiren bir hükümet etme biçimi varken.
İnsan hayatı gibi, toplum hayatı da ak-kara değil, gri daima. Cumhuriyetin tabu ve kırmızıçizgilerini aşmak, 1923 Cumhuriyetini külliyen aşmak anlamına geldiğinde geride hiçbir kamusal alan kalmadığı gibi, toplumda varolan tüm gri tonlar da yok sayılıyor. Dönüşüm iradesini kurucu iradeye tahvil etmek için kurum ve ufuk gerekir, kibir değil.
BARIŞ KİMLE MÜZAKERE EDİLİR
Tabii ki otoriter hükümetlerle müzakere edilir, bu neredeyse bir totolojidir zira demokratik hükümetler itirazı, çelişkiyi çatışmaya dönüştürmeden yönetmesini bilirler! Demokratik olup da itiraza kibirle karşılık verenler de dönüp dolaşıp masaya otururlar. Ama dünyadaki barış inşa süreçlerinin ezici çoğunluğu demokratik olmayan, kendi bildiğini okuyan, muhalifi hiçe sayan otoriter hükümetlerin çatışma yorgunluğu ve çatışmadan sonuç alamamaları sonucunda masaya oturmalarıyla müzakere edilir.
Pekâlâ, müzakere kalıcı barışın teminatı mıdır? Elbet de hayır. Demokratik altyapısı olmayan barış tıpkı burada olduğu gibi ateşkesten ibaret olur, ateş de er veya geç yeniden başlama potansiyeli taşır. Ya da iş ayrılıkla biter. Kürt meselesinde bu senaryoyu artık asla gözardı etmemek lâzım.
“BİZİ YÖNETEN HASTALAR”
1996’da Fransa’da yayımlanan bir kitabın adı. 1996, cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana prostat kanseri teşhisini gizleyen Mitterrand’ın vefat ettiği yıl. Kitapta, kariyerinde pek çok yönetici tedavi etmiş olan bir hekimin tesbit ettiği üç saplantı: Genelde paramedikal tıbba duydukları güven, sağlık durumlarının yaptıkları işle ilgisi olmadığı iddiası ve ciddî sağlık sorunlarının sonuçlarının yönettikleri ülke veya kurumun istikbaliyle ilgisi olmadığı iddiası. Batı, Doğu, demokrat, otokrat fark etmiyor yönetici, İskandinavya istisna, hastalığını gizliyor. Ama acelesi ve tarihe geçme saplantısıyla açık ediyor kendini. Putin biyografisi yazan Richard Johnson, “3 yıl ömrü kaldı; ülkesinin sınırlarını genişleterek, öldüğünde kahraman olarak anılmak istiyor” demiş. Arkadan gelecek cümleyi siz kurun!
1964 RUM TEHCİRİ
Bugün ve yarın İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “1964 Sürgünleri: Türkiye Toplumunun Tek Tipleştirilmesinde Son Dönemeç” başlıklı bir uluslararası konferans var. Tehcirin ellinci yılı münasebetiyle yıl içinde ve ilk kez yapılan etkinliklerin sonuncusu. Konferansta tehcir kararına giden yolda Kıbrıs meselesinin payı, Gayrimüslim düşmanı hukukî altyapı, Türkiye ve Yunanistan basının duruşları, kovulanların travmaları incelenecek.
1964 Tehciri betondan, türdeş ulus tasavvurunun ulaştığı tepe nokta, diğer bir tarifle etnik temizliğin son aşamasıdır. Bilinmesinde ve hatırlanmasında aklen ve vicdanen fayda var.
Programa erişmek için: (www.facebook.com/istanbulbilgiuniversitesi/posts/864432853597154)
Twitter@AktarCengiz
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020