Cengiz AKTAR
- Tarih:
Britanyalı tarihçi Eric Hobsbawn, 1789 Fransız Devrimi ile başlayan ve 1914’te Cihan Harbinin başlamasıyla biten “Uzun 19. yüzyıl” kavramını kullanır. Aynı kavram bağlamında, 1915’te başlayan 20. yüzyıl ise muhtemelen 2022’de bitti. Kitlesel katliamlar yüzyılının 1915 Ermeni Soykırımı ile başlaması da mânidar.
Oysa 20. yüzyılın 1989’da, Soğuk Savaşın sonu ve Batı’nın galibiyetiyle bittiğini savunan ve söyleyen çoktu.
“Yeni dünya düzeni” ve “tarihin sonu” yakıştırmaları erkenden, hem de tarihin sonu üzerinden neredeyse ebedî bir 21. yüzyılı müjdeliyordu.
Yeni düzen anca 1989-2022 arası otuz küsur yıl sürebildi.
Putin adlı diktatörün tezgâhından çıkmış olduğu anlaşılan Ukrayna işgâl harekâtı düzenin yapaylığını faş ederken tarihin de bir bakıma intikamını almış bulunuyor.
- Tatlı ticaretin sonu:
18. yüzyılın ikinci yarısında iki düşünür, biri Fransız, Montesquieu; diğeri Britanyalı, Bentham, ticaretin savaşta vücut bulan barbar hissiyatı gemler mahiyette olduğunu dile getirirler.
Tatlı ticaret gözlemi, ülkeler ve insanlar arasındaki alışverişin askerî değil siyasî bir anlayışı teşvik ettiğini, savaşa gitme riskini azalttığını zira savaşın çıkar işbirliğine girmiş olan tarafların hepsine büyük zarar vereceğini söylerler.
Tüccarların ülkelerinin yöneticilerine, ticarete ve kazanca zarar vermemek için savaşı her durumda engellemeleri için baskı yaptıklarına işaret ederler. Ticaretin Batı dillerindeki karşılıklarından biri “commerce” aynı zamanda karşılıklı konuşma ve etkileşim anlamını boşuna taşımaz.
1989 sonrasında Batı dünyası, 1945’ten bu yana Avrupa ve Kuzey Amerika coğrafyasında, Yugoslav içsavaşı faciası dışında, süren savaşsızlığın artık kalıcı ve küresel olabileceği bahsine girdi.
Bahsin güvenlik ayağı NATO, ekonomik ayağı da piyasa ekonomisinde cisimleşen “tatlı ticaret” idi. Böylelikle savaşçı eğilimlerin külliyen yatıştırılabileceği hesabı yapılıyordu.
Batı demokrasileriyle aynı dili konuşmayan hatta hiçbir dil konuşmayan gayridemokratik ülkeler bu düzende yerlerini aldıkları gibi gösterilen sınırsız hoşgörü sayesinde semirdikçe semirdiler.
Ticaretin yatıştırıcı özelliği gayridemokratik ülkelere vız geldiği gibi yatıştırma (appeasement), ticarete zarar verilmemesi için demokratik ülkelerin yegâne politikası hâline geldi.
Bu ahlâksız bahisten ziyadesiyle faydalanan iki ülke Çin ve Rusya oldu.
Çin ucuz ve vasıflı üretim kapasitesiyle dünyanın atölyesi olurken Rusya özellikle Avrupa’nın, baş enerji tedarikçisi hâline geldi.
Bu esnada 1945 sonrasında var edilen devletlerarası kurumların şeklen de olsa temellerindeki insan hakları vurgusu tuz buz oldu.
Batı, ticaretin bekâsı için üç maymunu oynar hâle geldi.
Birkaç zamandır, iyice güçlenen Çin’in küresel çapta tam da ticaret vasıtasıyla uygulamaya başladığı dayatmacı ve üsttenci üslûbu ve göz göre göre Doğu Türkistan’a uyguladığı kültürel soykırım rahatsızlık yaratıyordu.
Putin’in Ukrayna seferiyle çanak çömlek patladı.
Şubat 2022’den sonra 1989 sonrası “düzen” büyük olasılıkla baştan aşağıya gözden geçirilecek.
Batı açısından 1989 sonrasının egoist konforu bitti.
Mızmızlanarak alınan ekonomik ve malî yaptırım kararları elbette kararları alan ülkelere de dokunacak. Rus devlet borcunu finanse etmiş Avusturya, Fransa ve İtalya bankaları, Rus gazından beslenen şirketler elbette zarar yazacak. Rus gazına olan bağımlılık biterken ülkelere ek malî yük binecek. Askerî harcamalar bütçelere muazzam yük getirecek.
Hâsılı kelâm özgürlük biraz daha zahmetli ve pahalı olacak. Para için ayaklar altına alınılmasına göz yumulan hukuk devleti ve insan hakları belki yeniden anlam kazanacak.
- Almanya:
Bu büyük fiyasko ve hayal kırıklığının en şiddetli yaşandığı yer herhalde Almanya. Daha düne kadar hangi renk hükümet olursa olsun alttan alma, yatıştırma politikasının şampiyonu olan Almanya birkaç gün içerisinde işitilmemiş kararlar aldı.
10 küsur milyar avroluk ve bitmiş Kuzey Akım-2 sisteminin askıya alınması; doğrudan ve üçüncü ülkeler aracılığıyla Ukrayna’ya silâh desteği; silâhlı kuvvetlere 100 milyar avro yatırım ve NATO’nun millî gelirin %2 hedefine tam uyum; iki LNG terminali inşası ve stratejik enerji rezervleri oluşturma taahhüdü; bazı Rus malî kuruluşlarını SWIFT’den çıkarılması taahhüdü; Rus gazının arsız lobicisi eski Sosyal Demokrat Şansölye Schröder’in reddiyesi de dâhil SPD’nin Rusya hakkında kalan son illüzyonlarının muhtemel sonu.
Baş yatıştırıcı ve dolaylı Putin (ve Erdoğan) muhibbi Angela Merkel’in savunma bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’in şu ifadesini daha birkaç ay önce işitebilir miydik:
“Tarihî başarısızlığımız için kendimize çok kızgınım. Gürcistan, Kırım ve Donbas’tan sonra Putin’i gerçekten caydıracak hiçbir şey hazırlamadık”.
- Rusya:
22 yıldır iktidarda olan Rusya diktatörü, Sovyetlerin aksine her türlü denge ve denetleme sisteminden azade bir sistem kurdu kendine. Sovyet döneminde Stalin sonrasında Politbüro ve Merkez Komitesinden başlayarak Komünist Parti’nin her seviyesinde çekişmeler, diğer Sovyet cumhuriyetleriyle gözetilmesi gereken dengeler ve Soğuk Savaş hâli, SSCB’nin en güçlü şahsiyeti Komünist Parti Genel Sekterinin her istediğini yapmasını engeller mahiyette idi.
Yani Putin bugünün Brejnev’i filan değil…
Hazret başa geçtiği andan itibaren SSCB sonrası Rusya’nın zayıf idarî ve hukukî altyapısını kendine göre şekillendirdi.
KGB geleneği sayesinde muazzam bir polis devleti inşa ederek sultasını pekiştirdi.
Baştaki ademimerkeziyetçi arayış Rusya Federasyonu olarak temayüz etmiş olsa da, Putin hızla bölgelerin elindeki gücü aldı.
İktidara geldiği günden beri ülkeyi yeniden merkezîleştiriyor, iktidarı da şahsîleştiriyor. 2004’te bir yasayla parlamentonun bölgeleri temsil eden üst kanadı Federasyon Konseyi’ndeki temsilciler bölgelerinde seçilmek yerine devlet başkanlığı tarafından atanmaya (ve kovulmaya) başlandılar. Bölge valileri de öyle.
Böylece “Rusya Federasyonu” tanımındaki federasyon çoktan gitti, sade Rusyası kaldı.
Bugün, Sovyet gizli servisi KGB’nin yeni modeli olan FSB’nin, tamamen başına buyruk ve Sovyet Komünist Partisi’nin kontrolünde olan KGB’den dahî bağımsız olduğu uzmanlarca belirtiliyor.
Putin’in bu ayrıcalıklı zümreyi yeniden ayağa kaldırdığı ve ilk başkanlık döneminin sonunda Rusya’yı idare edenlerin yüzde sekseninin FSB kökenli ve elbette Putin’in kontrolünde olduğu biliniyor.
Bu zümrenin, Rusya’nın tek ciddî güç kaynağı olan enerji sektörünü tamamen kontrol altında tuttuğu da…
Medya ise Putin’in ilk döneminde zapt-ı rapt altına alınmıştı. Önce televizyonların sahibi ‘oligark’ tabir edilen büyük sermayedarlar televizyonlarını devrettiler. Gazeteler birkaç marjinal ve etkisi olmayan yayın organı dışında tamamen rejime biat etmiş durumda.
Bugün Rusyalıların ezici çoğunluğu Ukrayna Savaşından bihaber.
Putin’in güç temerküzü ve zehirlenmesi aşikâr, dolayısıyla tehlike büyük ve şakası yok.
Sonuçta Rus rejiminin, ne sultası altındaki halklara ne bölge halklarına kan, ter ve gözyaşından başka sunabileceği bir şey yok. Rusya yıllardır beyin ve sermaye göçü veren ve giderek zayıflayan bir toprak.
- Türkiye
Aralık 1989’da Romanya diktatörü Çavuşesku idama mahkûm edilip kurşuna dizildiğinde sanırım bir tek Türkiye’de “Çavuşeskular ölmez!” sloganı ile yürüyüş yapılmıştı.
Otuz küsur sene sonra kamuoyunun bir milim ilerleyemediği görülüyor.
Sayısız dünya başkentinin aksine Türkiye’de kamuoyu, polis yasağı olmamasına rağmen (!) ve Yeşiller Partisinin çağrısı gibi birkaç toplantı dışında kitlesel bir ahlâkî tepki veremedi.
Aksine, Soğuk Savaş döneminden kalma NATO/Batı karşıtı/düşmanı bayat, nankör ve şımarıkça sloganlar, “tam bağımsız Türkiye” masalları, “Batı uşağı Nazi Ukrayna’ya oh olsun!” demeye kadar giden marazî ve cahilâne bir Rusperverlik, alenî bir askerî saldırı karşısında içi boş “barış” lakırdıları, meclisteki siyasî partiler seviyesinde ise tamamen seçici ve daha ziyade rejimi hedef alan ucuz kahramanlıkları duymaktan helâk olduk.
Bu güdük ve kavruk tepkilerin hiçbiri TSK ve cihatçı paralı askerinin Suriye’de sürdürdüğü tıpa tıp aynı, “sebepsiz ve haksız” askerî saldırılara değinmedi.
Rejime gelince, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilen uyduruk denge politikasının esiri olarak dünyada kimsenin dikkate ve ciddiye almadığı birbiriyle çelişen beyan ve hareketlerini ister istemez sürdürdü.
2002’den bu yana önüne gelenle arabulmak için ter ter tepinen rejim bu sefer de NATO üyesi olduğunu unutarak Kiev ile Moskova’nın arasını bulmak için kendini ortaya attı.
Buna mukabil diğer ülkelerin aksine Ukrayna’ya askerî yardım yapmaktan geri durdu.
Avrupa Konseyinde Rusya karşıtı oy kullanmadı ve savaş hâlinde Montrö’yü uygulayarak işin içinden bedavaya sıyrılabileceği hesabını yaptı.
Oysa Rusya’nın Karadeniz’de yeterince savaş gemisi var ve Kırım Üssü’ne mensup gemilerin ana üsse dönmek için Boğazlara girmesini yasaklamak Montrö uyarınca mümkün değil.
Yalnız Ankara rejimi ve reisi yukarıda değindiğim yeni dönemde artık el üstünde tutulmayabilir, kendilerine müsamaha gösterilmeyebilir, aksine bir tarafı tutmaya ve diğer tarafı da gözden çıkarmaya mecbur bırakılabilir.
Gözden çıkarılacak taraf Rusya olacağından bunun, enva-i çeşit bağımlılık dolayısıyla hatırı sayılır bedelleri olabilir.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020