Cengiz AKTAR
- Tarih:
Britanyalı tarihçi Eric Hobsbawn, 1789 Fransız Devrimi ile başlayan ve 1914’te Cihan Harbinin başlamasıyla biten “Uzun 19. yüzyıl” kavramını kullanır. Aynı kavram bağlamında, 1915’te başlayan 20. yüzyıl ise muhtemelen 2022’de bitti. Kitlesel katliamlar yüzyılının 1915 Ermeni Soykırımı ile başlaması da mânidar.
Oysa 20. yüzyılın 1989’da, Soğuk Savaşın sonu ve Batı’nın galibiyetiyle bittiğini savunan ve söyleyen çoktu.
“Yeni dünya düzeni” ve “tarihin sonu” yakıştırmaları erkenden, hem de tarihin sonu üzerinden neredeyse ebedî bir 21. yüzyılı müjdeliyordu.
Yeni düzen anca 1989-2022 arası otuz küsur yıl sürebildi.
Putin adlı diktatörün tezgâhından çıkmış olduğu anlaşılan Ukrayna işgâl harekâtı düzenin yapaylığını faş ederken tarihin de bir bakıma intikamını almış bulunuyor.
- Tatlı ticaretin sonu:
18. yüzyılın ikinci yarısında iki düşünür, biri Fransız, Montesquieu; diğeri Britanyalı, Bentham, ticaretin savaşta vücut bulan barbar hissiyatı gemler mahiyette olduğunu dile getirirler.
Tatlı ticaret gözlemi, ülkeler ve insanlar arasındaki alışverişin askerî değil siyasî bir anlayışı teşvik ettiğini, savaşa gitme riskini azalttığını zira savaşın çıkar işbirliğine girmiş olan tarafların hepsine büyük zarar vereceğini söylerler.
Tüccarların ülkelerinin yöneticilerine, ticarete ve kazanca zarar vermemek için savaşı her durumda engellemeleri için baskı yaptıklarına işaret ederler. Ticaretin Batı dillerindeki karşılıklarından biri “commerce” aynı zamanda karşılıklı konuşma ve etkileşim anlamını boşuna taşımaz.
1989 sonrasında Batı dünyası, 1945’ten bu yana Avrupa ve Kuzey Amerika coğrafyasında, Yugoslav içsavaşı faciası dışında, süren savaşsızlığın artık kalıcı ve küresel olabileceği bahsine girdi.
Bahsin güvenlik ayağı NATO, ekonomik ayağı da piyasa ekonomisinde cisimleşen “tatlı ticaret” idi. Böylelikle savaşçı eğilimlerin külliyen yatıştırılabileceği hesabı yapılıyordu.
Batı demokrasileriyle aynı dili konuşmayan hatta hiçbir dil konuşmayan gayridemokratik ülkeler bu düzende yerlerini aldıkları gibi gösterilen sınırsız hoşgörü sayesinde semirdikçe semirdiler.
Ticaretin yatıştırıcı özelliği gayridemokratik ülkelere vız geldiği gibi yatıştırma (appeasement), ticarete zarar verilmemesi için demokratik ülkelerin yegâne politikası hâline geldi.
Bu ahlâksız bahisten ziyadesiyle faydalanan iki ülke Çin ve Rusya oldu.
Çin ucuz ve vasıflı üretim kapasitesiyle dünyanın atölyesi olurken Rusya özellikle Avrupa’nın, baş enerji tedarikçisi hâline geldi.
Bu esnada 1945 sonrasında var edilen devletlerarası kurumların şeklen de olsa temellerindeki insan hakları vurgusu tuz buz oldu.
Batı, ticaretin bekâsı için üç maymunu oynar hâle geldi.
Birkaç zamandır, iyice güçlenen Çin’in küresel çapta tam da ticaret vasıtasıyla uygulamaya başladığı dayatmacı ve üsttenci üslûbu ve göz göre göre Doğu Türkistan’a uyguladığı kültürel soykırım rahatsızlık yaratıyordu.
Putin’in Ukrayna seferiyle çanak çömlek patladı.
Şubat 2022’den sonra 1989 sonrası “düzen” büyük olasılıkla baştan aşağıya gözden geçirilecek.
Batı açısından 1989 sonrasının egoist konforu bitti.
Mızmızlanarak alınan ekonomik ve malî yaptırım kararları elbette kararları alan ülkelere de dokunacak. Rus devlet borcunu finanse etmiş Avusturya, Fransa ve İtalya bankaları, Rus gazından beslenen şirketler elbette zarar yazacak. Rus gazına olan bağımlılık biterken ülkelere ek malî yük binecek. Askerî harcamalar bütçelere muazzam yük getirecek.
Hâsılı kelâm özgürlük biraz daha zahmetli ve pahalı olacak. Para için ayaklar altına alınılmasına göz yumulan hukuk devleti ve insan hakları belki yeniden anlam kazanacak.
- Almanya:
Bu büyük fiyasko ve hayal kırıklığının en şiddetli yaşandığı yer herhalde Almanya. Daha düne kadar hangi renk hükümet olursa olsun alttan alma, yatıştırma politikasının şampiyonu olan Almanya birkaç gün içerisinde işitilmemiş kararlar aldı.
10 küsur milyar avroluk ve bitmiş Kuzey Akım-2 sisteminin askıya alınması; doğrudan ve üçüncü ülkeler aracılığıyla Ukrayna’ya silâh desteği; silâhlı kuvvetlere 100 milyar avro yatırım ve NATO’nun millî gelirin %2 hedefine tam uyum; iki LNG terminali inşası ve stratejik enerji rezervleri oluşturma taahhüdü; bazı Rus malî kuruluşlarını SWIFT’den çıkarılması taahhüdü; Rus gazının arsız lobicisi eski Sosyal Demokrat Şansölye Schröder’in reddiyesi de dâhil SPD’nin Rusya hakkında kalan son illüzyonlarının muhtemel sonu.
Baş yatıştırıcı ve dolaylı Putin (ve Erdoğan) muhibbi Angela Merkel’in savunma bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’in şu ifadesini daha birkaç ay önce işitebilir miydik:
“Tarihî başarısızlığımız için kendimize çok kızgınım. Gürcistan, Kırım ve Donbas’tan sonra Putin’i gerçekten caydıracak hiçbir şey hazırlamadık”.
- Rusya:
22 yıldır iktidarda olan Rusya diktatörü, Sovyetlerin aksine her türlü denge ve denetleme sisteminden azade bir sistem kurdu kendine. Sovyet döneminde Stalin sonrasında Politbüro ve Merkez Komitesinden başlayarak Komünist Parti’nin her seviyesinde çekişmeler, diğer Sovyet cumhuriyetleriyle gözetilmesi gereken dengeler ve Soğuk Savaş hâli, SSCB’nin en güçlü şahsiyeti Komünist Parti Genel Sekterinin her istediğini yapmasını engeller mahiyette idi.
Yani Putin bugünün Brejnev’i filan değil…
Hazret başa geçtiği andan itibaren SSCB sonrası Rusya’nın zayıf idarî ve hukukî altyapısını kendine göre şekillendirdi.
KGB geleneği sayesinde muazzam bir polis devleti inşa ederek sultasını pekiştirdi.
Baştaki ademimerkeziyetçi arayış Rusya Federasyonu olarak temayüz etmiş olsa da, Putin hızla bölgelerin elindeki gücü aldı.
İktidara geldiği günden beri ülkeyi yeniden merkezîleştiriyor, iktidarı da şahsîleştiriyor. 2004’te bir yasayla parlamentonun bölgeleri temsil eden üst kanadı Federasyon Konseyi’ndeki temsilciler bölgelerinde seçilmek yerine devlet başkanlığı tarafından atanmaya (ve kovulmaya) başlandılar. Bölge valileri de öyle.
Böylece “Rusya Federasyonu” tanımındaki federasyon çoktan gitti, sade Rusyası kaldı.
Bugün, Sovyet gizli servisi KGB’nin yeni modeli olan FSB’nin, tamamen başına buyruk ve Sovyet Komünist Partisi’nin kontrolünde olan KGB’den dahî bağımsız olduğu uzmanlarca belirtiliyor.
Putin’in bu ayrıcalıklı zümreyi yeniden ayağa kaldırdığı ve ilk başkanlık döneminin sonunda Rusya’yı idare edenlerin yüzde sekseninin FSB kökenli ve elbette Putin’in kontrolünde olduğu biliniyor.
Bu zümrenin, Rusya’nın tek ciddî güç kaynağı olan enerji sektörünü tamamen kontrol altında tuttuğu da…
Medya ise Putin’in ilk döneminde zapt-ı rapt altına alınmıştı. Önce televizyonların sahibi ‘oligark’ tabir edilen büyük sermayedarlar televizyonlarını devrettiler. Gazeteler birkaç marjinal ve etkisi olmayan yayın organı dışında tamamen rejime biat etmiş durumda.
Bugün Rusyalıların ezici çoğunluğu Ukrayna Savaşından bihaber.
Putin’in güç temerküzü ve zehirlenmesi aşikâr, dolayısıyla tehlike büyük ve şakası yok.
Sonuçta Rus rejiminin, ne sultası altındaki halklara ne bölge halklarına kan, ter ve gözyaşından başka sunabileceği bir şey yok. Rusya yıllardır beyin ve sermaye göçü veren ve giderek zayıflayan bir toprak.
- Türkiye
Aralık 1989’da Romanya diktatörü Çavuşesku idama mahkûm edilip kurşuna dizildiğinde sanırım bir tek Türkiye’de “Çavuşeskular ölmez!” sloganı ile yürüyüş yapılmıştı.
Otuz küsur sene sonra kamuoyunun bir milim ilerleyemediği görülüyor.
Sayısız dünya başkentinin aksine Türkiye’de kamuoyu, polis yasağı olmamasına rağmen (!) ve Yeşiller Partisinin çağrısı gibi birkaç toplantı dışında kitlesel bir ahlâkî tepki veremedi.
Aksine, Soğuk Savaş döneminden kalma NATO/Batı karşıtı/düşmanı bayat, nankör ve şımarıkça sloganlar, “tam bağımsız Türkiye” masalları, “Batı uşağı Nazi Ukrayna’ya oh olsun!” demeye kadar giden marazî ve cahilâne bir Rusperverlik, alenî bir askerî saldırı karşısında içi boş “barış” lakırdıları, meclisteki siyasî partiler seviyesinde ise tamamen seçici ve daha ziyade rejimi hedef alan ucuz kahramanlıkları duymaktan helâk olduk.
Bu güdük ve kavruk tepkilerin hiçbiri TSK ve cihatçı paralı askerinin Suriye’de sürdürdüğü tıpa tıp aynı, “sebepsiz ve haksız” askerî saldırılara değinmedi.
Rejime gelince, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilen uyduruk denge politikasının esiri olarak dünyada kimsenin dikkate ve ciddiye almadığı birbiriyle çelişen beyan ve hareketlerini ister istemez sürdürdü.
2002’den bu yana önüne gelenle arabulmak için ter ter tepinen rejim bu sefer de NATO üyesi olduğunu unutarak Kiev ile Moskova’nın arasını bulmak için kendini ortaya attı.
Buna mukabil diğer ülkelerin aksine Ukrayna’ya askerî yardım yapmaktan geri durdu.
Avrupa Konseyinde Rusya karşıtı oy kullanmadı ve savaş hâlinde Montrö’yü uygulayarak işin içinden bedavaya sıyrılabileceği hesabını yaptı.
Oysa Rusya’nın Karadeniz’de yeterince savaş gemisi var ve Kırım Üssü’ne mensup gemilerin ana üsse dönmek için Boğazlara girmesini yasaklamak Montrö uyarınca mümkün değil.
Yalnız Ankara rejimi ve reisi yukarıda değindiğim yeni dönemde artık el üstünde tutulmayabilir, kendilerine müsamaha gösterilmeyebilir, aksine bir tarafı tutmaya ve diğer tarafı da gözden çıkarmaya mecbur bırakılabilir.
Gözden çıkarılacak taraf Rusya olacağından bunun, enva-i çeşit bağımlılık dolayısıyla hatırı sayılır bedelleri olabilir.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020