Cengiz AKTAR
Yazıya oturduğumda Kürd Siyasî Hareketine ve altı milyon seçmenine alenen ilân edilmiş topyekûn savaşın yeni bir evresine geçildiği haberi geldi. Aralarında eşbaşkan Pervin Buldan’ın da bulunduğu dokuz HDP’li vekil hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması amacıyla fezleke düzenlendiği, Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında verilen hapis cezasının Yargıtayca onanmasıyla vekilliğinin düşme aşamasına geldiği, savcılığın Dirayet Taşdemir hakkında soruşturma başlattığı anlaşıldı.
Hedefteki on bir vekilin çalışmaları ve konumları göz önünde bulundurulduğunda bu, anamuhalefete vurulan büyük bir darbedir. HDP’nin kapatılması çok simgesel bir hamle olacaksa da sözkonusu on vekilin kovulması neredeyse partiyi kapatmakla eşdeğer.
Hamle, rejimin içerde dışarda yıllardır sürdürdüğü savaş politikalarının parçası. Prusyalı askerî kuramcı von Clausewitz’in “savaş siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir” gözleminin altüst olduğu bir dönem yaşıyor Türkiye. Artık savaş mı siyasetin başka araçlarla sürdürülmesi yoksa siyaset mi savaşın başka yollarla sürdürülmesi, belli değil.
Belli olan, içerde dışarda yaygın bir askerîleşme, kılcallara işlemiş bir kötülük ve alabildiğince kuşatma. Savaşın istisna olmaktan çıktığı, olağanlaştığı, gündelikleştiği, süreklilik kazandığı, hatta kural hâline geldiği bir düzen.
İki sene önce “Artık hep ölüm konuşuyor farkında mısınız?” başlıklı bir yazıda şunları gözlemlemişim: “Sade kendisi değil, bilumum avanesi, medyası hepsi ölüm türküleri söylüyor. Recep Tayyip Erdoğan ufku ve fikriyatının memlekete vaadettiği bekâ, cihat, fütûhat, şehâdet, idam. Yani kefen, tabut, kan, ter, gözyaşı. Yani kavga, husumet, tehdit, korku, nefret, sindirme, itham, hakaret. Yani yoksulluk, fakirlik, sefâlet. Kürdlere ezelden beri vaadedilen ve uygulanan artık bütün memleketi kuşatıyor.
Ölümle yatıp ölümle kalkan tahayyülü sadece Türkiye’ye değil karşısına aldığı herkese, her ülkeye dayatmaya heveskâr.
Açıktır ki reisin ve rejimin memlekete sunabileceği başka bir şey kalmadı. Siyaset harfiyen bu ruh haliyle şekilleniyor. Ölüm vaadinin karşılığında cennet vaadi bonus.
Bir siyasetin ve bir hikâyenin tükenmişliği ancak bu kadar faş olur: Tükenmişlik ve ölüm. Reisin ölüm dansları, kendisinin ve rejimin ruh hâlini yansıtmakla kalmıyor, memleketi tepeden tırnağa kuşatan ve belirleyen tükenmişliği de anlatıyor. Son tahlilde, kendi bekâ sorunu ile memleketin bekâ sorunu tamamen iç içe geçmiş durumda. Aralarında birebir neden-sonuç ilişkisi olduğu gibi reis ile rejimin tükenmişliği memleketin tükenmişliğinin arayüzü.
Hatırımızda olsun, bu toprakların ölen hafızası olmasa da öldüren hafızası fevkalade güçlüdür. Hani şu öldürenin yanına hep kâr kalan, Ermeni Soykırımından bu yana…”
***
Kamerunlu filozof Achille Mbembe’nin “nekropolitika” olarak adlandırdığı, bizim coğrafyada biraz muktedirin alttakiler üzerindeki ölüm-kalım hakkını çağrıştıran kuramın uygulamada olduğu bir memleket Türkiye.
Muktedirin elindeki silâh ve savaşçı konsantrasyonu, temerküzü had safhada. Ülke değil rejimin emrinde 355.000 muvazzafıyla TSK, 350.000 emniyet görevlisi, 30.000 bekçi, Global Firepower’ın 160.000 olarak verdiği özel savunma şirketlerindeki paramiliter güçler. Bunlara ilâveten reisin hususî koruma ordusu, 55.000 civarında korucu, 100.000 mertebesinde olduğu varsayılan başıbozuk cihatçı ordusu ve hepsi rejim taraftarı olmasa da ellerinde, çoğunluğu ruhsatsız yirmi beş milyon bireysel bulunan erkek ordusu…
Tamamen sadakat temelinde oluşan ve oluşturulan bu “ordular” ziyadesiyle geçişken, birbirlerinin yerini kolaylıkla alabilen yapıda. Operasyon alanlarında, Suriye’deki işgâl bölgelerinde görüldüğü gibi yurtiçi ile yurtdışı arasında fark yok. Ne ideolojik ne teknik anlamda… Suriye’de komandoların bozkurt işaretlerini hatırlayın. Yeni kararnameyle askere ait silâh ve teçhizatın polise devredilebilecek olması ise geçişkenliğin betondan tescili.
Savaşla, silâhla, ölümle yatıp kalkan bir memleketin iç ve dış bütün faaliyetleri ister istemez askerîleşir. Şu diplomasinin hâline bakın. Dış meselelerde Akar en az Erdoğan ve Çavuşoğlu kadar konuşuyor. Türkiye, gayet duyulur, gizlisi saklısı olmayan bir savaş diliyle konuşuyor dünyaya. Kıbrıs, Yunanistan, Ermenistan, Libya, Suriye, Irak Ankara’nın operasyonlarına doğrudan maruz kalan ülkeler. Bunların altında “haddini bil grubu” ülkeler var. ABD, Fransa bu grupta.
Askerî diplomasiye koşut askerî sanayi faaliyetinde Türkiye gözle görülür bir silâhlanma hamlesi içerisinde, büyük sanayi şirketlerinin çoğu bu millî hamlenin ortağı.
Halka yapılan gündelik muamele askerî. Terörist yaftasıyla yürüyen büyük gözaltı topluma göz açtırmıyor. Okullarda tedrisat tek dil, tek din, tek bayrak, tek reis şiarıyla ziyadesiyle askerî nizama uygun. Yollar tank gibi çalışan hafriyat ve beton mikserlerine emanet, doğa ise tıpkı seferberlik kanunu gibi çalışan Maden Kanuna esir.
Bu çok boyutlu devasa tahkimatla başa çıkmak hiç kolay değil. Anamuhalefet HDP ve seçmeni dışında kalan parlamenter ve toplumsal muhalefetin şunu kavramasında, belki ilerisi için fayda olabilir.
Dışarıdaki askerî harekâtlar, güç gösterileri içeriyi de tahkim ediyor. Aynı şekilde içerideki askerî, totaliter dil ve uygulama aynen dışarıya ihraç ediliyor. Türkiye’nin savaşları daima “içli dışlı”; bunda imparatorluk bakiyesi çözülmemiş, yüzleşilmemiş sorunların payı büyük.
Rejimle millîlik yarışına girmiş olmaktan hükmen mağlup muhalif cepheler dışarıdaki harekâtları destekledikçe, içerdekilere kör-sağır-dilsiz kaldıkça ve bütün savaşlara açıkça karşı çıkmadıkça rejimin ateşine odun taşımaya devam edecek ve rejimin ömrünü uzatacaktır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020