Ceren KENAR
Hillary Clinton’ın, “Suriye Ulusal Konseyi (SUK) artık Suriye muhalefetinin yegâne temsilcisi değildir” cümlesi ile özetlenebilecek açıklaması ile Suriye muhalefetinin kaderinde yeni bir sayfa açılıyor desek yeridir.
Suriye Ulusal Konseyi bir dizi toplantının akabinde 23 Ağustos 2011 yılında İstanbul’da kuruldu. Amacını “Suriye halkının taleplerini temsil etmek” olarak benimseyen kurum, Suriye muhalefetini destekleyen birçok ülke tarafından Suriye halkının temsilcisi olarak kabul edildi. Ancak geçen bir yılı aşkın sürede bu kurum birçok eleştirinin odak noktası hâline geldi. Suriye bünyesindeki azınlıkları Kürtler, Aleviler, Dürzîler ve Hıristiyanlar yeterince temsil edemediği, bölünmüş ve dağınık bir yapı arz ettiği, vizyoner bir liderlik geliştiremediği, sahada hakimiyet gösteren muhalif gruplar üzerinde hâkimiyet ve kontrol geliştiremediği, ve yeterince şeffaf olmadığına yönelik tenkitler hem diğer muhalif unsurlar tarafından hem de Suriye muhalefetine soğuk bakan çevreler tarafından sıklıkla dile getirildi.
Ancak Clinton’ın son açıklaması kurumun meşruiyetine vurulan ölümcül bir darbe oldu.
Amerikan hükümetinin bir süredir SUK’a mesafeli olduğu sır değil. Konseye yakın kaynaklar bu ayrışmanın konseyin Kahire’deki toplantısı sırasında Amerika’nın eski Şam Büyükelçisi olan Robert Ford’un “dayatmalarına” karşı çıkılması akabinde gerçekleştiğini söylüyorlar. Bu yaz Türkiye’yi ziyaretinde Clinton, SUK üyesi siyasetçiler yerine, Suriye muhalefeti adına bir kaç genç aktivist ile görüşmüştü. Bu, konsey ile Amerikan hükümeti arasındaki mesafenin açıldığına dair ilk kamusal mesajdı.
Clinton’ın son açıklamasında konseye dair getirdiği eleştiriler daha önce duymadığımız ithamlar değil. Ancak eğri oturup, doğru konuşalım, Amerikan Dışişleri’nin bu açıklamayı bu şekilde yapmış olması hakkaniyetsizdir ve şık olmamıştır.
Suriye muhalefeti ile örneğin Libya muhalefeti arasında çıkışları açısından pek de fark yoktu. Libya muhalefeti Suriye muhalefetinden kalifiye, aktif ve etkin kişilerden oluşmuyordu. Veya Libya muhalefeti içindeki görüş ayrılıkları Suriye muhalefetinden az değildi.
Ancak bu iki muhalif harekete verilen uluslararası destek bu iki muhalefetin farklı gelişen kaderini tayin etti. Libya müdahalesinden önce Kaddafi sonrası etkin bir yönetim görmek isteyen Batı koalisyonu, Libya muhalefetini organize etti ve birleşmeye zorladı. Suriye konusunda ise aynı tavrı almayan ve işleri sürüncemede bırakmayı tercih eden Batı ittifakı muhalefete, “bildiğiniz gibi devam edin” mesajı verdi. Böylesi bir ortamda, hâlihazırda zaten yıllardır devam eden bir dikta rejimi yüzünden tecrübesiz ve siyasi beceri konusunda her biri bir Henry Kissinger olmayan Suriye muhalefetinin daha iyi bir performans göstermesini beklemek en iyimser tabirler naiflik olacaktı.
Amerika bugüne kadar muhalefete maddi, siyasi ve askerî desteğini son derece düşük tuttu. Şimdi gelinen noktada muhalefetin başarısızlığından bahsedeceksek, bunda Amerika’nın sorumluluğunu ve ihmalini gözardı etmek ne gerçekçi ne de hakkaniyetli bir yaklaşım olacaktır.
Amerika’nın desteklediği yeni plan Suriye Ulusal Konseyi’nin bir kısmının da dâhil olacağı, ancak sahadan aktivistlerin ve bazı bireysel siyasetçileri de kapsayacak yeni bir şemsiye örgüt kurmak. Nasılını hâlen Doha’da devam eden muhalifler toplantısı sonrasında göreceğiz. Nedenine dair ise rivayet çok.
Bazı analizlere göre bu hamle Amerika’nın Suriye meselesine daha yoğun müdahil olacağıyönünde bir işaret. Ancak bundan önce kendi kontrolü altında bir muhalif yapı oluşturmak istediğini Amerika bu analizlere göre beyan etmiş durumda. Hem muhalefete nizam vermek ve daha kurumsal yapıya kavuşturmak, hem de Amerika’nın “kötü” muhalefet olarak telakki ettiği “aşırı” uçları tırpanlamak hedefleniyor. Bu “aşırı” unsurların içinde Müslüman Kardeşler var mı sorusu muamma. Ancak Amerika’nın Suriye içinde böylesi destek bulan bir hareketi tasfiye etme düşüncesi varsa da bunun pratikte gerçekleşmesi zor. Zaten Amerikan hükümetinin Suriye siyaseti konusunda yetkin kişiler böyle bir niyetin olmadığını, aşırı uçlardan kastedilenin sahada aktif olan El Kaide destekli unsurlar olduğunu söylüyor. Her koşulda Amerika’nın seküler muhalefeti güçlendirmeyi hedeflediği ise açık. Bunu yaparken Müslüman Kardeşler’i baltalamaya çalışmak Amerika için ne uygulanabilir, ne de akıllıca bir manevra olacaktır.
Bununla beraber başka spekülasyonlar da yok değil. İsrail’in Amerika’yı böylesi bir adım atmaya ve muhalefet konusunda daha etkin olmaya teşvik ettiği, Rusya ile geçiş hükümeti konusundaki görüşmelerin somut sonuçlar vermeye başladığı dolayısıyla geçiş hükümetinde rol oynayacak kişilerin siyasete ısındırıldığı yönünde iddialar da mevcut.
Bu hafta sona erecek Doha toplantısı akabinde yeni girişimin detayları daha net ortaya çıkacak. Suriye’de durum meydandayken ve bu kanlı denge hüküm sürmeye devam ederken muhalefeti güçlendirme potansiyeli taşıyan hiçbir girişimin üzerinde düşünülmeden ve denenmeden reddedilme lüksü yok...
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017