Cihan AKTAŞ
Kış Bahçesi, okuduğum ilk Güray Süngü romanı, bu bakımdan Süngü’nün yazarlığı hakkında toptan bir değerlendirme yapmaya izin vermese de, satırlar akıp giderken yazarının romancı kumaşına sahip olduğunu bildirdi bana. Sıkılmadan okuduğum, cümlelerinin altını sıklıkla çizdiğim, zaman zaman birOğuz Atay/ Kafka labirentine atıldığım hissine kapıldığım, bazen romanın başkahramanı olan Aziz Çalışkan’ın bir yazara özgü muhasebeleri ya da hayat tarzına ilişkin ayrıntıları daha kısa tutmasını dilediğim, ikinci başkahraman sayılabilecek “Harun”u bağımsız bir romanın kahramanı olabilecek kadar dikkate değer bulduğum, her şekilde kitabın sayfaları akıp giderken pek çok kez yazarının romancı olarak yeteneğinin hakkını teslim ettiğim bir roman, Kış Bahçesi.
Kitabı okuyup da rafa kaldıralı bir mevsim geçti. Bunca aradan sonra zihnim romana geri döndüğünde aklıma gelen başlıklardan biri, “geri alınamayan geçmiş” oluyor. Günün birinde ansızın alınan bir kararla sırf alışkanlık eseri sürdürülen bir hayata son verip de mazinin hafifliğine, eski arkadaşların bağlılığına, çocukluk neşesine dönmek mümkün müdür? İlk aşkın işaretlerine yakınlaşmaya çalışarak hayatını yeni baştan kurabilir mi, emeklilik çağında yol alan kahraman?
Harun örneği üzerinden Süngü, ilk aşka ulaşmanın imkânsızlığını hem metaforik bir örneklikle, hem de somut olarak anlatıyor, dördüncü romanı olan Kış Bahçesi’nde.
Aklımda kalan bir diğer tema, ana kahramanın yazar olması hasebiyle sık sık karşımıza çıkan yazının kurtarıcılığına duyulan nahif inanç.
Yazmayı iş edinmiş kişi kelimelerle ilişkisi sarpa sarınca onca biriktirdiği, gözü gibi sakındığı imgeler ve konular silikleşirken, bir yandan da kendini boş, bomboş hissetmeye başladığında, yazamama çölü içinde kendine nasıl bir anlam yükleyebilir? Bir türlü yarım bıraktığı eserine geri dönemeyen ve ilham beklemekte olan Aziz, yazarlığının güzel hatıralarıyla avunurken kendisine adeta aşkla bağlı olduğunu hissettiren okuru genç kızın verdiği cesaretle bugünden geçmişe akacak ve çocukluğuyla, ilk gençliğiyle bir hesaplaşma yaşayacak.
Hayatları garip bir şekilde kesişecek olan yan hikâyenin kahramanı (veya sadece Aziz’in bir karakteri) olan Harun ise, işi gücü yazarlık olan Aziz’in aksine okumaya çok geç uyanmış bir adam. Sanki bu nedenle de ısmarlama bir hayatı sürdürmeye yazgılı gibiyken, kırk yaşında başlayan kitap okurluğuyla birlikte yalnızlığının farkına vararak bütün hayatını, öylesine güç bela sürdürdüğü evliliğini ve umursamadığı işini paranteze alıp, ilkokul günlerinin mutlu arkadaşlığı içinde saklı duran Hülya’ya duyduğu aşka tutunmaya çalışıyor.
Fakat yazar bize ille de mutlu bir son hazırlayacak diye ummayalım. Bizi şaşırtacağını bekleyebiliriz, ama bu da çok ihtişamlı bir şekilde olmayacak, neyse ki...
René Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat’te kibirlilerin mutsuzluğundan söz eder: Kibirliler çoğu zaman ilkesiz dalkavuklar tarafından pohpohlanmış şımarık çocuklardır Girard’a göre. Ve mutsuzdurlar, çünkü “on yıl boyunca her gün, başkalarından daha mutlu olmaları gerektiği” söylenmiştir onlara.
Süngü’nün kahramanları o kibirli insanlardan değiller. Fakat mutsuzluk onların da problemi olmamış mıdır? “...Zira hiç kimse hayatından memnun değildir, her şeyin daha iyisini hak etmektedir ve bu düşünce insanı asabi ve mutsuz kılar, tahammül yetisini köreltir.” (sf. 246) Sevgi ve güven eksikliği yaşayan Harun, kötü gidişata teslim olmamanın yolunu geçmişte arıyor ki bu da kimine göre geç bir uyanışsa, kimisine pekâlâ bir tür kaçış olarak görünebilir.
Birkaç yıl önce BİSAV’da bir konuşmam sırasında katılımcılarla tartışmıştık roman ve sinemada mutlu son arama talebini... Salondaki bir öğrencinin üzerinde düşünülmüş cümlelerle şöyle bir açıklama yaptığını not etmiştim: “Bir hikâyede ya da filmde klişe bir mutlu sondan kaçınmak, hayatın yeni ve farklı açılımlarına yönelik bir taleple de ilgili.”
Her zaman açık uçlu olsun hikâye, bunu istediğimiz için de, bir kavuşma sahnesinin gülüş seslerinde donakalan sonu yeterli ve geliştirici bulmayız.
Güray Süngü romanı mutlu son umuduyla yeni başlangıçların yollarına düşen kahramanların hayat muhasebeleriyle ince ince dokunmuş bir bakıma. Aziz Çalışkan’ın romanı hayata tercih ettiğine emin olmanın huzurunu yakaladığı sırada, kapıyı boşu boşuna çalacak olan kır saçlı bir umarsızlıkla geçmişten çağrılan sevgiliden başkası olmayacaktır, hayattan vazgeçmiş Harun için, Kış Bahçesi’nde.
twitter.com/chn_aktas
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016