DOĞAN ÖZGÜDEN
Bir ay kadar önce “Müzelik kapitalizmin müzesi” başlıklı yazımda, Belçika kapitalizminin mabedi olan Brüksel’deki Borsa binasında 15 Ağustos’ta açılacak olan Kapitalizm Müzesi’nin ilk ziyaretçilerinden biri olacağıma söz vermiştim.
Türkiye’de Tayyip diktasının başlattığı kayyum kıyımına karşı mücadeleleri Avrupa kamuoyuna yansıtma çabaları uzun sıcak yaz günlerinin gündemini allak bullak ettiğinden sözümde tam durup da ilkler arasında yer alamadım.
Hemen gidemeyince de, Fransa’nın Biarritz kentinde bir başka uluslararası kapitalist show’un, G7 zirvesinin sonucunu beklemek farz oldu.
Geçen yıl Kanada’da yapılan G7 zirvesi, sonuç belgesini imzalamayı reddeden ABD başkanı Donald Trump’ın uçakla dönerken ev sahibi Kanada Başbakanı Justin Trudeau’yu aşağılayıcı, Kanada’yı nerdeyse “düşman” olarak niteleyen sözler sarfetmesinden dolayı tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.
Bu seneki Biarritz toplantısında ev sahibi Fransa Devlet Başkanı Macron’un sergilediği diplomatik manevralar, özellikle toplantı sonunda ortak bir sonuç bildirgesi yayınlanmayacağını açıklaması, dünyanın yedi kapitalist ülkesi, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Kanada, İtalya ve Japonya’nın kendi aralarında yeni bir büyük skandal yaşanmasını önledi.
Ancak, Le Monde gazetesinin de çok iyi vurguladığı gibi, 70’li yılların ikinci yarısında dünyaya birlikte hükmetmek için bir araya gelen bu yedi kapitalist ülkenin G7 zirvesi artık kendi içinde birlik sağlamaktan dahi aciz… Zira, 40 yıldan beri dünya çok değişti.
Her şeyden önce, 2. Dünya Savaşı’nı izleyen Soğuk Savaş döneminde kapitalist sisteme evrensel planda meydan okuyan Sovyetler Birliği ve onun liderliğindeki sosyalist sistem artık mevcut değil.
Dünya kapitalizminin ABD güdümlü NATO’su ve AB’sinin karşısında artık ne Varşova Paktı var, ne de COMECON…
G7 kapitalistleri SSCB’nin enkazından kapitalist ekonomiyi benimsemiş bir süper güç olarak çıkan Rusya’yı disiplin altında tutabilmek için 1998’de onu da aralarına alarak G8’leşmişlerdi…Ancak Putin’in Doğu Avrupa ülkelerinin NATO ve AB disiplinine dahil edilmesine karşı çıkması, özellikle de Kırım’ı ilhak etmesi üzerine Rusya 2014’te kapı dışarı edilmiş, zirve yeniden G7’leşmişti.
Aslında, dünyanın “komünist” etiketli ikinci kapitalist gücü Çin’i, nükleer silah ve enerji merkezi Rusya’yı, ekonomik ve askeri açıdan hızla büyüyen dünyanın en büyük nüfusa sahip ikinci ülkesi Hindistan’ı ve dünyanın akciğeri olarak bilinen Amazon ormanlarının sahibi Brezilya’yı kapsamayan bir zirve tüm dünyaya tek başına efendilik edemezdi.
Yine Le Monde’un belirttiği gibi, kendi bünyesinde sürekli kriz yaşayan G7 ortaklarının gittikçe amansızlaşan ticaret savaşları, hızla güçlenen resesyon, korku verici boyutlara ulaşan iklim krizleri, Amazon yangınları, Brexit, güney ülkelerinden Avrupa’ya kitlesel göçler, İran nükleer programı, Pakistan ve Hindistan gibi iki nükleer güç arasındaki Keşmir krizi, Hong Kong isyanı ve de Suriye savaşları gibi sorunlara çözüm bulması mümkün değildi.
Kapitalist sistemin bir de G20 zirvesi var ki, bunda G7 ortakları, Avrupa Birliği Komisyonu ve Avustralya’nın yanısıra Amerika kıtasından Brezilya, Arjantin ve Meksika, Asya’dan Rusya, Çin, Hindistan, Endonezya, Güney Kore, Afrika’dan Güney Afrika, İslam Birliği ülkelerinden de Türkiye ve Suudi Arabistan yer alıyor.
Bu zirve içinde bir bütünlük sağlanması bittabi G7’dekinden daha da zor… Gazeteci öldürtme şaibesi taşıyan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ve müstebit Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tantanayla ağırlandığı G20 Osaka zirvesi de, yukarıda belirttiğimiz sorunlara çözüm getiremeden 29 Haziran’da tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı.
Üzerinden iki ay geçmeden, son G7 zirvesi de daha ilk gününde bir skandalla açıldı… Süper kapitalist liderlerin hiç değilse birkaç aktüel sorun üzerinde ortak tavır almasını sağlamak için Fransa devlet başkanı Macron’un Amazon yangınlarını gündeme sokması üzerine G20’nin önemli ülkelerinden Brezilya’nın faşist cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun ağzını bozarak Fransa Devlet Başkanı’nın eşine dil uzatması bardağı taşıran damlaydı.
Pazar günü, G7’nin artık müzelik olmaya başladığını gösteren son haberler ard arda ekrana düşmeye başlayınca daha önce verdiğim sözü tutmak için bilgisayarı uykuya yatırıp Kapitalizm Müzesi’nin açıldığı Brüksel’in ünlü Borsa Meydanı’na doğru yola koyuldum.
Motorlu taşıt girmesi artık tamamen yasaklanmış olan tarihi La Bourse meydanına vardığımda ister istemez tam 57 yıl önceyi anımsadım. Türkiye’de gazete patronları tarafından kara listeye alındığım için Avusturalya’ya göçmen işçi olarak gitmeye hazırlanırken, dostlarımdan gelen çağrı üzerine, Türkiye İşçi Partisi’nin İzmir örgütlenmesinde yer almak için İngiltere’den alelacele Türkiye’ye dönüyordum.
Uluslararası kapitalizmin Brüksel’i merkez edinerek NATO’suyla, AET’siyle sosyalist sisteme ve de üçüncü dünyaya meydan okuduğu, buna karşı Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde ulusal kurtuluş hareketlerinin ve anti-faşist direnişlerin giderek güçlendiği günlerdi.
1962 yazı… La Grande Place’ta, siyasal sürgünlüğü sırasında Karl Marx’ın sık sık gelip birasını ya da kahvesini yudumlarken Komünist Manifesto’yu yazdığı ünlü Le Cygne (Kuğu) Kahvesi’ni ziyaret etmiştim. Türkiye’de o yıllarda 141-142 terörü sürdüğünden eserlerini bulup okumak mümkün değildi… İngiltere’de bulunduğum kısa sürede Manifesto’yu ve Marx’ın baş yapıtı Kapital’in bir özetini yarım yamalak İngilizcemle okuyup bir şeyler öğrenmeye çalışmıştım.
Kuğu kahvesinden sonra hemen meydanın arkasında yükselen Belçika kapitalizminin kalesi Borsa Sarayı’nı uzaktan da olsa görmeliydim. Binaya yaklaştığımda gördüğüm manzara beni şaşkına döndürmüştü. Binanın önündeki merdiven basamaklarında üslenmiş gruplar bağıra çağıra sol yayınlar satmaktaydı. Tam bir tezat… Arka planda kapitalistlerin tapınağı sayılabilecek Borsa Sarayı, önünde de kapitalizmin mezarını kazmaya yeminli komünist militanlar…
Ne ki bu komünist militanların hepsi aynı çizgide değildi, hattâ aralarında derin görüş ayrılıkları vardı. 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgaline karşı direnişin başını çektikleri ve yiğitçe mücadele ettikleri için toplumda büyük itibar kazanan, hattâ savaş sonrası ilk hükümete ortak olan Belçika komünistleri, Sovyet-Çin ideolojik çatışması patlak verdiğinden beri kendi aralarında didişmeye koyulmuşlardı.
Borsa Sarayı’nın merdivenlerinde komünist militanlarla yaptığım sohbette de laf dönüp dolaşıp bu ideolojik farklılıklara gelmişti. İlgimden ötürü beni de Türkiye Komünist Partisi ya da benzeri bir siyasal örgüt üyesi zannetmiş olacaklar ki, soruyorlardı:
- Ee, sizde de bu farklılaşmalar var mı?
- Ne farklılaşması, diyordum. Bizim ülkede komünistlik de suç, sosyalistlik de, solculuk da... Bizim mücadelemiz, yasakları kaldırma mücadelesi.
Pazar günü Borsa binasınının merdivenlerini tırmanırken karşıma çıkan, Belçika’nın iki ana dilinde, Fransızca ve Flamanca yazılmış Musée du C/Kapitalisme Museum (Kapitalizm Müzesi) yazısı bu kez bana geçmişten bir başka sayfayı anımsatıyordu.
Akşam’ın genel yayın müdürü iken kurduğumuz Kitap Kulübü’nde, 1967 yılında, benim de iki kitabım ardarda yayınlanmıştı. Birincisi Faşizm üzerine, diğeri Kapitalizm üzerine idi…
Vietnam Savaşı’nın ABD kapitalizmi tarafından daha da azdırıldığı, Kamboçya’ya, Laos’a saldırıldığı, Latin Amerika’da darbe üstüne darbeler tezgahlandığı, Türkiye’de ise ABD emperyalizmine teslimiyetin Demirel iktidarı tarafından daha da yoğunlaştırıldığı, Ordu komutanlarının OYAK aracılığıyla kapitalist sınıfa entegre edildiği günlerdi…
Kitabın sonunda şöyle diyordum: “Kapitalist sistem sadece verimsiz, israflı, akla aykırı ve adaletsz olmakla kalmıyor, o aynı zamanda tam bir çöküntü halinde… Savaşın büyük sayıda insan kaybına mal olmasına ve muazzam ekonomik kayıplara yol açmasına rağmen, kapitalist devletler, yine de, savaş`a giden yolu tutmaktan geri durmuyorlar. İnsanlığın toptan yok olması ihtimali bir gerçek olarak ortada iken, yine de savaşın biri son bulur bulmaz bir yenisine hazırlanmaya başlıyorlar…“
Gençliğinde kapitalizm karşıtı kitap yazmış, önceki yıllarda Londra’da Marx’ın anıt-mezarını, Moskova, Sofya ve Belçika’da devrim müzelerini gezmiş bir sol gazeteci olarak Kapitalizm Müzesi’ni gezecek olmak beni biraz da heyecanlandırmıştı.
Borsa Sarayı’nın kapısından içeriye adım atar atmaz önce diğer ziyaretçiler gibi bir üst aramasından geçirildim. Ardından bir zamanlar simsarların çığlıklarında, bilgisayar ekranlarında her iş günü milyarlarca Euro’nun, Dolar’ın raksettiği gizemli büyük salona daldım. Borsa tamamen dijitalize edileceği için eskiye ait ne varsa hepsi kaldırılmış, salon bomboş… Sadece bazı duvarlarda ve geçici vitrinlerde kapitalizmin işleyişini anlatan bir dizi pano ve dijital görseller… Kapitalist üretim biçiminin doğuşu, dönüşümleri, yönettiği sektörler, işletme teknikleri, sosyal ve ekolojik sorunlar konusundaki farklı tutumlar istatistik bilgilerle ayrıntılı anlatılmış… Bizim yıkılması gereken bir sistem olarak baktığımız kapitalizm, içinde tarihsel olarak yaratıcılık ve üretkenlik taşıyan bir sistem olarak sunuluyor.
Büyük bir panoda şunları okuyorum: ”Kapitalizmin ne manifestosu ne de siyasi partisi vardır. Kapitalist toplum hiç kimse tarafından örgütlenmedi. Kapitalizm aslında serbest piyasa ve özel mülkiyet düzeninde kâr birikimi sağlamayı amaçlayan bir mekanizmadır.”
Gerçekten de dünyanın her yerinde sosyalist parti, komünist parti, hristiyan parti, liberal parti, milliyetçi parti gibi partiler ismen mevcut, ama “kapitalist parti” diye bir partinin varlığını ben de hiç duymadım. Gerçi bu isimde bir parti mevcut değil ama, liberal, hristiyan ya da milliyetçi partilerin, dahası “sosyal demokrasi”, “ortanın solu” ya da “yönetimci sosyalizm” adı altında emekçi oylarına talip partilerin kapitalist sisteme nasıl hizmet verdiklerinin yıllardır Belçika’da da, Türkiye’de de tanığıyım.
Tam da G7 ve G20 zirvelerinde yer alan dünyanın en büyük kapitalist ülkelerinin nasıl boğazlaştıklarının tartışıldığı bu dönemde dikkatimi çeken bir başka pano kapitalizmin çeşitlendirilmesi üzerine...
Tabloya göre yeryüzünde beş çeşit kapitalizm mevcut… Bu kapitalizmler sosyal korumanın en düşük olduğu Serbest Piyasa Kapitalizmi’nden en yüksek olduğu Sosyal Demokrat Kapitalizm’e doğru ülke adları da vurgulanarak şöyle sıralanmış:
SERBEST PİYASA KAPİTALİZMİ
(Avustralya, Kanada, ABD, İngiltere)
AVRUPA KITASI KAPİTALİZMİ
(Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, İrlanda, Norveç, Hollanda, İsviçre)
ASYA KAPİTALİZMİ
(Güney Kore, Japonya)
AKDENİZ KAPİTALİZMİ
(İspanya, Yunanistan, İtalya, Portekiz)
SOSYAL DEMOKRAT KAPİTALİZM
(Danimarka, Finlandiya, İsveç)
İyi hoş da, bu kadar iddialı bir müzede, G20 kapitalistleri arasında yer alan Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin, Meksika, Endonezya, Güney Afrika, Türkiye ve Suudi Arabistan’a ne hikmetse yer verilmemiş.
Hele hele bir komünist partisi tarafından yönetilmekle beraber kapitalizmin tüm kurallarını ustalıkla uygulayan ve uluslararası ticarette giderek dünyanın ABD’den sonraki ikinci devi haline gelen Çin bu sıralamada neden yok?
Kafama takılan bir soru daha… Listede yer verilmiş olsaydı, G20 üyesi Tayyip Türkiyesi hangi kapitalizm kategorisinde yer alırdı? Belki de İSLAM KAPİTALİZMİ diye altıncı bir kategori açmak, sadece Türkiye’yi değil, veliaht prens Muhammed bin Selman’ın Suudi Arabistan’ını oraya yerleştirmek gerekecekti.
Sorulara yanıt bulamadan görkemli Borsa Sarayı’nın merdivenlerinden ağır ağır indim, basamaklarda 57 yıl önce bağıra çağıra komünist yayınlar satan militanları düşünerek… Ve de, daha önce de yazdığım gibi, G7’siyle, G20’siyle kapitalizmin artık gerçekten müzelik olduğuna daha fazla inanarak… Tayyip’in İslamcı kapitalizmi de dahil…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024