Ekrem DUMANLI
Günlerden bir gün, adamın biri savcının kapısını çalsa ve “Başbakan Erdoğan paralel yapının başıdır, onunla ilgili elimde çok ciddi bilgiler var.” dese, o savcıya ne yapmak düşer?
Hemen herkes için yapılabilecek bu tür bir ihbar için somut belgeleri talep edip incelemek mi; yoksa “Zaten etrafındaki insanların çeşitli alanlarda gösterdiği faaliyetten dolayı bende de böyle bir his/kanaat vardı; dolayısıyla soruşturma başlatmalıyım.” demek mi? Hangisi hukukîdir? Tabii ki hukukta öncelik somut delilindir. Somut suçun ve ona dair delilin olmadığı yerde ihbarcının hiçbir kıymeti yoktur. Neden mi?
Uç örnek olması hasebiyle Başbakan Erdoğan üzerinden devam edeyim müsaadenizle: Vaktiyle Tayyip Erdoğan ile yol arkadaşlığı yapmış dünya kadar insan var. Bunlardan bir kısmı, onlarca yıl içinde, umduğunu bulamamış, derin bir hayal kırıklığı yaşamış olabilir. Dolayısıyla kızgındır, hırçındır... Bu tip adamlar, intikam almak için kanal kanal dolaşsa, Erdoğan’ı zan altında tutacak laflar etse hukuken esaslı bir mana teşkil eder mi? Ortada somut bir belge olmaksızın yapılan ithamlar, savcılık tarafından ciddiye alınır mı?
Nereden mi geldi aklıma bu hayali kurgu? İzah edeyim: Hafta içinde bir internet sitesinde ilginç bir haber gördüm. İddiaya göre Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar bürosunca bir soruşturma yürütülüyormuş. Latif Erdoğan ve Ahmet Keleş adlı kişiler, bu savcılığın talebi üzerine Ankara TEM’de ifade vermiş. İnternet sitesinde gördüğüm kadarıyla bu kişiler daha önce malum medyaya ne konuşmuşsa orada da aynı hezeyanda bulunmuş. Hatta o kadar coşmuşlar ki (internet sitesinin iddiasına göre) doğru dürüst tanımadıkları halde bazı kişilerden bile bahsetmişler. Absürt bir durum, hukuk dışı bir metot...
Mekanizma yeni değil aslında. Malum medya, ‘eski Türkiye’nin en bayat numarasına sımsıkı sarılarak, “Önce haber yap ki savcılık ihbar kabul etsin; sonra savcı harekete geçince tekrar haber yap ki millet gerçek sansın...” diyerek yalan ve iftiralarına aylardır devam ediyor. Savcıların bu oyuna gelmesi, ‘güdümlü medya’ ile ‘bağımsız yargı’yı suç ortağı haline getirebilir. Bu tarihî hatadan kurtulmanın tek yolu var: Hukukun somut delil üzerinden yürütülmesi. Yani, suç icat edip suçlu belirleme yerine, somut delil var mı ona bakılması...
Beş ay önce Ceza Muhakemesi Kanu-nu’nda (CMK) yapılan değişiklikler nedeniyle delil meselesi daha bir ağırlık kazanmış durumda. Mesela eskiden sıkça başvurulan ‘kuvvetli suç şüphesi’ soruşturma yapabilmek için artık yeterli sayılmıyor. Yapılan değişiklik, savcı ve emniyet birimlerine ‘somut delillere dayalı suç şüphesi’ mecburiyeti getiriyor. O kadar ki bir zamanlar gözaltı kararı için kullanılan ‘suçun işlendiğini düşündürebilecek emareler’ artık yeterli bir sebep olmaktan çıktı; çünkü CMK’daki değişiklik, ‘suçun işlendiğini gösteren somut deliller’i zorunlu hale getirdi...
Daha mürekkebi bile kurumamış yasalar somut delil üzerine bu kadar vurgu yaparken ve uluslararası hukuk normları ‘delil’i esasa alırken birtakım muhteris kişilerin güya itirafları üzerine soruşturma açılamaz. Açılırsa suç işlenmiş olunur. Belki de bu yüzden bazı gazetelere konu edilen ‘soruşturmalar’ın resmiyette izine rastlanamıyor. UYAP’ta kaydı olmayan dosyalar ne demek? “Müvekkilim hakkında bir soruşturma var mı?” şeklinde yapılan yazılı başvurulara “Hayır, hiçbir soruşturma söz konusu değildir.” denmesine rağmen gizliden gizliye insanların ifadesinin alınması ne manaya geliyor? Başka ya da benzer adlarla kayıt yapıp soruşturmaları ilgili kişilerden kaçırmak, insanları tanık sıfatıyla çağırıp onlara dosyalarını vermemek gibi hukuk dışı uygulamalar da kanunen suçtur...
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in soru önergesiyle Meclis’e taşıdığı ama susarak savuşturulmaya çalışılan “Cemaat’e tuzak” planının gerçek olduğu belgeleriyle ortaya çıktı. Savcı Serdar Coşkun’un yürüttüğü soruşturma kapsamında EGM, bütün emniyet müdürlüklerine “Cemaat’i araştırın, delil bulun” diye yazı göndermiş. Dün bazı internet sitelerinin yayınladığı, bugün de bizim manşete taşıdığımız haber gösteriyor ki, hem anayasa çiğnenmektedir hem darbe dönemlerinde bile görülmeyecek şekilde hukuksuz işlemler yapılmaktadır.
Bir Emniyet Genel Müdür Yardımcısı tarafından yürütüldüğü söylenen ve tamamen hukuksuzluk üzerine bina edilen “Cemaat’e tuzak kurma çalışması” Emniyet Teşkilatı’nı da büyük bir sıkıntıya sokacak mahiyettedir. Kanunlara riayet özelliği ile tanınan Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar’ın da bu gidişattan rahatsız olmaması düşünülemez; zira İstihbarat Daire Başkanlığı, KOM Dairesi ve Terörle Mücadele Şubesi’nden seçilmiş kadronun kurduğu kozmik dairenin bugün yaptığı ile, geçmişte Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) yaptığı arasında hiçbir fark yoktur. Çok geniş bir alanda yapılan fişlemeleri BÇG de gizleyememişti; bugünküler de gizleyemez. Kanun dışı yollarla kurgulanan ve suç icat edebilmek için kullanılan o kozmik yapının bazı ‘özerk kuruluşlar’dan aldığı bilgilerle yaptığı fişlemeler de hukuka aykırıdır. Bir gün bu ülke normalleştiğinde hiçbir bürokrat hukuk karşısında bugün yapılan zulmün hesabını veremez.
Herhangi bir sosyal grubu ya da siyasî yapıyı gayr-ı memnunların delilsiz dedikodularıyla baskı altında tutmak, vatandaşa zulmetmek demektir. Hukuku böyle çirkin bir mecraya iterseniz, kanunları çiğnemiş olursunuz. Hukuksuz emri veren de, o emre itaat eden de suç işlemiş olur. Bir kitleye reva görülen hukuk dışı bir yol yarın herkes için aynı tehlikeyi işaretler ve o korkunç mecra bir gün herkesin başına bela olabilir. Hatalar zinciri öyle bir savrulmaya dönüşür ve öyle bir gün gelir ki eski özel kalem müdürünüzden bakanınıza kadar herkes (kırgınlık ve kızgınlıkla) benzer bir isnatta bulunup karşınıza dikilir ve ‘somut delil’ göstermeksizin en ağır suçlamaları art arda sıralar, onca yaptığınız ‘hayırlı’ işi ‘çete şeması’ diye savcılara teslim eder. En iyisi mi herkes hakka riayet etsin, hukuktan ayrılmasın.
Sen onu bir de mazluma sor
Cumhurbaşkanlığına aday olduğu gün Başbakan Erdoğan’ın şöyle bir cümle sarf ettiğini gazeteci Nazlı Ilıcak’ın Twitter’daki mesajından öğrendim. Demiş ki Başbakan: “Allah bizi zulüm ve adaletsizlikten muhafaza eylesin.” Bu satırları okuyunca insanın dudaklarına acı bir tebessüm gelip oturuyor. Yürekten ‘Amin’ deme ve Allah’tan herkes için istikamet talebinde bulunmanın yanında insan, “Yahu acaba Sayın Başbakan, bu ülkede yaşanan zulümlerden habersiz midir?” demeden de edemiyor. Nitekim Sayın Ilıcak da tereddüte kapılmış ve şöyle bir mesaj göndermiş takipçilerine: “Acaba ne yaptığının farkında mı değil? Yoksa biz fark etmeyelim mi istiyor?”
Bir yerde zulüm olup olmadığını anlamak için mazlumlara kulak vermek gerekir; zulüm safında yer alanlara değil. Çünkü zulüm yolunda mevzilenen hiçbir kimse, “Biz zalimiz” demez. Dememiştir de. Zalimler hep haklı olduğunu, karşıdaki kişilerin bu zulmü hak ettiğini, yapılanın az bile olduğunu, daha korkunç şeyler yapılması gerektiğini vs. düşünür. Hiçbir suçu olmadığı ve suçun şahsiliği esas alınması gerektiği halde hedef tahtasına konan, horlanan, hakarete maruz bırakılan, okuluna, yurduna, dershanesine, işyerine ayrımcılık yapılan insanların sabırla dolu iniltisini duymayan, zulmü nereden bilecek? Zulüm olup olmadığı cafcaflı nutuk çekenlerin yaldızlı laflarına bakılarak anlaşılmaz; onu mazlumların yaralı sinelerine sormak lazım. Ve titremek lazım ki Allah mazlumların âhını yerde bırakmaz; hemi vallahi hemi billahi…
Sizin mahalleye Ramazan hiç uğramıyor mu?
Sahuruyla, iftarıyla, teravihiyle muazzam bir zaman dilimindeyiz. Bu mevsimde insanlar melekleşir, kalpler yumuşar, vicdanlar Allah’a yönelir. Rahmet kapıları bu yüzden Ramazan ayında ardına kadar açılır. Zengin fakire karışır, kırık kalpler tamir edilir, insanlar günahtan sakınır ve Rabb’e yaklaşır...
Üzülerek görmekteyim ki malum medyada görev yapan bazı arkadaşlar ne Ramazan dinliyor ne oruç. Yalan yanlış iddialar, iftira ve hakaret dolu beyanlar, gıybet ve ihtiras kokan laflar. Üstelik bunları televizyon ekranlarından, gazete sütunlarından yapıyorlar. Ve her gün ısrarla irtikâp ediyorlar dinin günah saydığı o fiilleri. Gıybet günah değil mi, yalan haram değil mi, iftira vebal değil mi? Hangi akıl ve mantıkla milyonlarca Müslüman’a hakaret edebiliyorlar; anlayabilmiş değilim. Kimsenin de anlaması mümkün değil. Ölçü Kur’an ve sünnetse yukarda saydığım ve her gün binlerce kez işlenen günaha mümin bir insan nasıl tevessül edebilir?
Sanırım şöyle anlamsız bir mazeretin arkasına sığınıyor birileri: “Harp hiledir, dolayısıyla her şey mubahtır.” Bu, sırat-ı müstakimi esas alan hiçbir müminin kabul edebileceği bir yol değil. Neden mi? Harp hiledir sözü, ‘yalan söyleyin, iftira edin, hakaretten kaçınmayın’ gibi Kur’an dışı ve sünnete aykırı bir manaya gelmez. Vaki midir ki Hazreti Peygamber (sas) herhangi bir harpte, haşa, yalan söylemiş, gıybet etmiş, iftira kampanyası düzenlemiş olsun. Kaldı ki harp marp de yok ortada. Hayır, mübarek günde milyonlarca müminin gıybetini yapıp onların hakkına tecavüz eden her bir fert, üstelik bunu milyonların huzurunda yaparak günahı alenen ifa eden her fert, o insanlardan tek tek helallik dilemek zorundadır. Ve öbür âlemde bunun hesabını vermek imkânsızdır...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015