Ekrem DUMANLI
Müslüman kitlelere ilk kez kimler tarafından ‘paralel' dendiğini biliyor musunuz? Açıkçası bilmiyordum. Geçenlerde cesur bir dostun elinde gördüğüm “Şeytan'ın Oyunu” (Devil's Game) adlı kitapta uzunca bir dipnota rastladım.
İlk kez 2005'te neşredilen kitapta Komünist Sovyet rejimi tarafından kullanılan ‘paralel İslam' üzerinde duruluyor ve yazar, konuyu bazı kaynaklara havale ediyor. Bu kaynaklardan biri “Sovyet Devletine İslam Tehdidi” adını taşıyor. 1983'te kaleme alınan eser, Alexandre Bennigsen ve Marie Broxup imzasını taşıyor. Bu iki eserde rastladığım ‘paralel İslam' tabirinin izini sürünce gördüm ki komünist sistem kendi dayattığı ‘resmî İslam' dışındaki Müslümanlara ‘paralel' yaftasını yapıştırmış. Ta 1978'de bir dergide yayımlanan makalesinde yazar, Komünist Rusya'da bir ‘resmî İslam' bir de ‘paralel İslam' olduğunu ifade ediyor. Yani, Sovyet yapımı bir kavram var karşımızda: Paralel İslam. Müsaadenizle bu kavramın ne zaman, nasıl ve ne maksatla uydurulduğuna bir göz atalım.
1917 Ekim devriminin hemen ardından (3 Aralık 1917) komünistler bir bildiri yayınlıyor. “Rusya ve Doğu'daki Emekçilere Çağrı” başlıklı bildiride Komünist rejim, Müslümanların kimliklerini tanıdığını, inanç ve geleneklerinin güvence altında olduğunu deklare ediyor. Çarlık rejiminin aksine bir tutum bu. Ne var ki yeni rejimin asıl derdinin inanç özgürlüğü olmadığı, devrim sonrası ortaya çıkacak kaosu bertaraf etmek istediği anlaşılıyor. Nitekim 1920'den sonra dinler üzerine baskılar artmış, Sovyet rejimi insanları dinden uzaklaştırabilmek için her türlü zulmü ‘halklara' reva görmüştür. 1928'den sonra Rusya'daki Müslümanlara karşı baskı dayanılmaz boyutlara ulaşmış, camiler kapatılmış, Müslümanların okulları yasaklanmış, din adamları hakkında soruşturmalar açılmış, pek çoğu gözaltına alınmış, İslam'ı topyekûn ortadan kaldırmak için devlet bütün imkânlarıyla seferber edilmiştir. Dinin baskıyla yok edilemeyeceğinin anlaşılması uzun sürmedi. İnsanlar yazılı dinî kaynaklara ulaşamıyordu ve her geçen gün daha da bilgisiz hale geliyordu; fakat gelenek ve görenek kodlarında yer edinmiş kimliğini unutmuyordu. Düğünler, sünnet merasimleri, cenazelerin defni gibi birtakım hayata dair pratikler insanların kültürel kimliğini diri tutuyordu. Bunun üzerine Moskova 1941 ve 42'de Diyanet İşleri Müftülüğü kurdu. Taşkent, Buhara, Baynas ve Ufa'da inşa edilen Diyanet, rejimin belli bir çerçevede İslam anlayışına müsaade etmesi içindi. Sovyet rejimi aleyhine konuşmayacağı düşünülen hocalar bulundu ve müftü atamaları yapıldı.
Görünen o ki, insanları dinden tamamen uzaklaştıramayan Moskova, Soğuk Savaş'ın ruhuna da uygun bir formülle kendine bir çıkış yolu arıyordu. Rus Ortodoks kiliselerini de kapatan o günkü sistem kendini Hıristiyanlık konusunda kısmen başarılı buluyordu; ama söz konusu İslamiyet olunca şartlar değişiyordu. Sebebi malum: İslam bir ruhbanlık sistemi üzerine bina edilmemişti, dinin yaşaması için kurumsal yapılar şart değildi ve İslam her aşamada halkın içindeydi. Yani, camilerini kapatsanız, imamlarını tutuklasanız bile İslam, halkın arasında yaşamaya devam ediyordu. İşte bu sosyal gerçeğe binaen rejim yeni bir strateji geliştirdi. İslam'ı resmi makamlar vasıtasıyla temsil etme, onu da hükümet politikaları doğrultusunda güdümleme...
Strateji ‘resmi İslam' üzerine kurulunca bir başka problemle karşı karşıya kaldı ‘komünist'ler: Halkın arasında İslam'a duyulan ihtiyacı sivil bir kısım inisiyatifler karşılıyordu. Halktan hiçbir beklentisi olmayan bu kişilerin çeşitli tarikatlar ile anılması ve onlara bazı suçlamalar yapılması bir itibarsızlaştırmaya yol açsa da sonuçta toplum manevî ihtiyacını hayatın tabii akışı içinde karşılamaya gayret ediyordu. İşte bu noktada ‘paralel İslam' tabirinin kullanıldığını görmekteyiz. Yani, devletin atadığı kişilerce temsil edilmeyen, devlet politikası doğrultusunda dinî telkinde bulunmayan Müslümanlara paralel deniyordu. ‘Paralel İslam'ın (gayr-ı resmî İslam'ın) tehlikeli olduğuna inanan ve herkesi de buna inandırmaya çalışan o köhne komünist zihniyet, uzun seneler hem İslam'ı hem de diğer dinleri baskı altında tuttu. Sonuç?..
Bir gün o baskıcı sistem temelden çöküverdi. Komünist rejim hak ile yeksan olunca insanların gizliden gizliye yaşadığı dinî hayat tekrar canlanıverdi. Kiliseler açıldı, camiler inşa edildi ve ‘dinsiz bir rejim'in nasıl bir hata olduğuna herkes şahitlik etti. Şimdi Rusya'da insanlar dilediği inancı seçiyor, onun gereklerini yerine getirebiliyor. Yıllar sonra net bir şekilde görülüyor ki, o resmî dayatmanın başarı sandığı görüntülerde bile aldatıcı unsurlar bulunmakta. Mesela devlet eliyle dinî makamlara getirilen kişilerin önemli bir kısmı zevahiri kurtarmak için komünist sisteme övgüler dizse bile, kalpleri hatta bazı icraatları hiç de rejimin istediği eksende olmamış...
Su, eninde sonunda aslî mecrasını buluyor ve oraya akıyor; onu çeşitli baskılarla ana yatağından koparmak insan fıtratına ters bir yolda yürümeye benziyor. Devlet eliyle din dayatması olmaz. Sivil gayretlerin samimi hizmetleri için sarf edilen ‘paralel' lafı, komünist zihniyetin bir yansımasıdır. Nasıl o gayr-ı tabii ve baskıcı rejim tükenip gitmişse bugün ya da yarın aynı mantıkla yapılmak istenen toplum mühendisliği de çökecektir. İnanmayan komünistlere sorsun...
Okullar ateşe verilirken
Çözüm sürecine zarar gelmesin diye herkes susuyor, görmezden, duymazdan geliyor; ama bir yandan da tahribat büyük oluyor. PKK, 23 okul yaktı geçen hafta. Genelkurmay'ın açıklamasına göre PKK mahkeme kurdu, insanları yargılıyor. Onca eylem devam ederken devleti temsil eden kişiler tek bir kelime bile sarf edemiyor. Tamam, çözüm süreci hatırına katlanıyorlar diyelim; o zaman başkalarına karşı neden bu kadar aşırı sert ve öteleştirici bir tavır sergileniyor? Mesela Sayın Erdoğan TÜSİAD'a gitti, hemen her kesime, en çok da oradaki hâzirûna, tehditler savurdu. Yine “paralel” dedi, “ananas”tan bahsetti, “rafine” benzetmeleri yaptı, “Gezicilik”le suçladı, bir bankayı batırmaya yönelik kriminal laflar sarf etti. Ya PKK eylemleri?.. Tık yok.
Herkesi keskin bir dil kullanarak yerden yere vururken silahlı eylem yapan bir gruba karşı gıkınız çıkmıyorsa topluma kötü bir mesaj veriliyor demektir. İnsanlar sorar: “Demokrasi içinde kalarak hak talep etmeye kulaklarınız sağır mı?” Dahası kötü bir soru da gelir akla: “Adamlardan korkunuz ne? Silahlı olmaları mı?”
49 rehineden ders çıkarmak
IŞİD tarafından esir alınan 49 kişi, çok şükür serbest bırakıldı. Böylece Türkiye derin bir nefes aldı. 101 gün boyunca endişeli bekleyiş sürmüş, Musul Konsolosumuz ve yanındaki kişilerin bir an önce serbest bırakılması için dualar edilmişti. Endişe büyüktü; çünkü IŞİD, insanların kellesini kesiyor, o vahşi ritüeli kaydediyor, sonra da sosyal paylaşım sitelerinden o acımasız görüntüleri yayıyordu. Sadece videolu infazlar değildi ürkünç olan. Geçtikleri her yerde kan döküyordu örgüt ve kendini “İslam Devleti” sayıyordu. Kendi kendine halifelik ilan eden kişilerin yeryüzünde İslam imajına ne kadar zarar verdiği aşikârdı.
Her neyse... 49 insanımızın sağ salim ülkemize dönmesi, sevindirici bir gelişme. Bu dönüş hikâyesine kim nasıl sahip çıkarsa çıksın; sevincimizi değiştirmeyecek. Şükürler olsun, burunları bile kanamadan eve döndüler. Bu saatten sonra Cumhurbaşkanı'nın “operasyonla kurtarıldı” demesinin de, Başbakan'ın “temaslar neticesinde serbest bırakıldılar” demesinin de pek önemi kalmıyor. Hatta serbest kalınmasında MİT mi daha etkin rol oynadı yoksa CIA mi, buna da çok kafa yormaya gerek yok. 49 can hepsinden önemli.
Bir de bu ülkenin geleceği! Madem, “Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır” diye bir atasözümüz var; o bilgece söylenen söze kulak vermenin tam zamanı. Şayet 49 rehine meselesinden asıl çıkarılması gereken ders çıkarılamazsa çok daha kötü hadiseler yaşanabilir. Üzülerek belirtmeliyim ki, silahlı bir kısım örgütlerle Türkiye arasında bir bağlantı olduğuna dair kuvvetli şüpheler belirdi. El Nusra, El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin Türkiye'den kadro; hatta silah temin ettiğine dair çok ciddi suçlamalar yapıldı Türkiye'ye. Daha da öteye geçilerek IŞİD ile petrol satışından dolayı girilmiş ekonomik ilişkilerden bahsedildi. Bu ithamların hepsi de çok ağır. Dünyaca ünlü ve saygın gazetelerde yer alan bu iddialara çok sert dille tepki gösterildi; ancak o gazeteler o iddiaların arkasında durmaya devam ediyor. Bu arada Amerikan resmî makamları da bu iddiaların bir kısmına destek çıktı. Mesela ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, petrol satışları ile ilgili iddiayı teyit eden bir açıklama yaptı. Ne hikmetse Amerikan basınına gösterilen şiddetli tepki Amerikalı Bakan'dan esirgendi...
Her ne sebepten olursa olsun, elinde silah bulunan örgütlerle ilişki kurulması, onlardan bir şeyler beklenmesi yanlış; çünkü radikal örgütlerin namluyu kime ne zaman doğrultacağını kestirmek imkânsız. Üstelik konjonktürel meşruiyet peşinde koşan bu örgütler arkalarında hep enkaz bırakıyor. Mesela Afganistan işgali bitti ama Afganistan ve Pakistan'da sular bir türlü durulmuyor. IŞİD sempatizanlarının yarın Türkiye'ye ve bölgeye nasıl zarar vereceğini kestirmek mümkün değil. Keşke onca yaşanan hadiseden ders çıkarılabilse. O zaman 49 vatandaşımızın eve dönüşüne daha çok sevinme hakkımız olurdu...
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015