Ekrem DUMANLI
Geçen hafta düzenlenen bir panelde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, insanın içini sızlatan bir itirafta bulunmuş:
“Birçok gazete kurşun geçirmez camlardan, baskın ve yangın kapılarının denetlenmesine kadar ciddi önlenmeler alıyor bu günlerde. Türkiye'de basın özgürlüğünün olmazsa olmazlarından biri kurşun geçirmez camlar ve yangın merdivenleridir.”
Durum aynen budur. Hatta daha da vahimdir. Biz gazeteciler (özellikle yönetici ve köşe yazarları) can güvenliğinden mahrum yaşıyoruz uzun zamandır. Medya kuruluşlarının tüzel kişiliğine yöneltilen saldırı ve baskınların haddi hesabı yok. Gazete binaları taşla, sopayla basılıyor; devletin savcılarından tık çıkmıyor; ancak haberlerinden ve yazılarından dolayı gazetecilere soruşturmalar başlatılıyor, davalar açılıyor. Sosyal medyadaki eleştirel ve muhalif her mesaj için insanlar mahkeme kapılarında süründürülüyor.
Sadece gazetecilikten değil, insanlıktan bile nasibini almamış bir kısım nevzuhur kişiler, gazetecileri alenen ölümle tehdit ediyor. Üstelik bu saldırgan tavrı devletin gücüne dayandırıyorlar. Açıkça yapılan ölüm tehditleri, taşlı sopalı baskınlar, ne tuhaftır ki, savcıların ilgi alanına girmiyor. İkinci Hürriyet baskınından sonra Başbakan Davutoğlu, İçişleri Bakanı'na talimat verdiğini, basın kuruluşlarının korunması için gereken tedbirlerin alınması gerektiğini söylemişti. Başbakan'ın talimatını yerine getiriyorlar mı? Keşke! Hiçbir dönemde haydutluk sırtını “devlet”e bu kadar dayamamıştı. Artık her şey, malum kişilerin direktifleri doğrultusunda yapılan baskınlar, sindirmeler, korkutmalar çerçevesinde yürütülüyor.
Her şeye rağmen bilinmesi gerekiyor ki gazeteciler, mesleğini yapmaya devam edecek. Asıl üzücü olan da şudur: Türkiye her gün askerini polisini şehit verirken ve onca feci hadise faili meçhul kalırken devletin polisi, savcısı, hâkimi aslî işini bırakıp gazetecilere, yazarlara “terörist” muamelesi yapıyor. Gazeteciler de yargının huzuruna çıkar; ancak uydurma iddialarla değil. Yazdıkları yazıdan, yaptıkları haberden hiç değil!
Uzun zamandan beri bu ülkeyi yönetenler, papağan haline getirdiği malum medyayı ve elini kolunu bağladığı yargıyı tepe tepe kullanmaktan çekinmiyor. Bu yüzden toplumun tamamına karşı sistematik bir sindirme, bezdirme uygulanıyor. Özellikle medya ve iş dünyasına yapılan hukuksuz operasyonlar bu ülkeyi oksijensiz bıraktı.
Türkiye ekonomisinin yüzakı, Anadolu kaplanlarının öncü kuruluşlarından Boydak'a polis baskını yapıldı. Melikşah Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Memduh Boydak ve 6 işadamı gözaltına alındı. Tam bir hukuksuzluk, tam bir fiyasko! Nitekim iş çevrelerinden çok net ve sert eleştiriler geldi. TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi de olan Memduh Bey için TÜSİAD tarihi bir çıkış yaptı. TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısı öncesinde gazetecilerin de davet edildiği resepsiyona katıldım. TÜSİAD üyelerinin ‘tahammülümüz kalmadı' isyanına bizzat şahit oldum. Tıpkı basın camiası gibi iş dünyası da Türkiye'nin gidişatından fevkalade rahatsız. Uydurma sebeplerle herkese dava açıldığına, toplumun tamamının kıskaç altına alındığına inanıyorlar. Nitekim basına kapalı istişare toplantısında dile getirilen bazı sözler kulis-haber olarak gazetelerde yer aldı. Bakın bir üye ne diyor. “TÜSİAD'ın bir imajı var. Bunun için üye oldum ve gurur duyuyorum. Sesimiz daha gür çıksın. Bu baskılar hepimize zarar verecek. Duvara dayandık. Artık korkmayalım. Demokrasiye, özgürlüğümüze sahip çıkalım. Artık idam cezası da yok ya!”
Her gün yeni bir zulme, haksızlığa imza atarak nereye kadar! İster anlayın ister anlamazdan gelin; insanlar siyasetin zulüm aracına dönüşmesinden bıktı, usandı. Hem kendinizi paraladınız; hem ülke insanını hırpaladınız. Dönüp sorun kendinize: Nereye kadar! Ne çabuk unuttunuz o şahane cümleyi: Zulm ile âbad olanın sonu berbat olur…
Partiler kapatılacak galiba
İktidar partisinin geçirdiği her merhalede Hayrettin Karaman'ın verdiği fetvaları fark etti kamuoyu. O fetvalar tartışıldı, konuşuldu; hak verenler de oldu, eleştirenler de; ancak en sonunda anlaşıldı ki AK Parti zirvesi Hoca'nın fetvaları doğrultusunda bir yol haritası çiziyor.
Yeni ve keskin bir fetva veren Hoca'ya göre: “Partiler, Batılı demokrasi uygulamasının başımıza bela ettiği kuruluşlardır. İslamî demokraside (veya düzende) fertlerin ve cemaatlerin -farklılığın caiz olduğu çerçeve içinde- farklı içtihatları, projeleri, teklifleri, talepleri, programları olabilir, ancak bütün vatandaşlar din bağı veya sözleşme sebebiyle maddi ve manevi değerlerin korunmasında ittifak edecekleri, ümmete ve vatana zarar verecek bir davranışta bulunamayacakları için bu manada farklılık da tefrika sebebi olamayacaktır. Siyasi alanda fertler ve gruplar bir şahsın ve kadronun iktidara gelmesini, bir programın uygulanmasını isteyebilir, bunun için dürüstlük ve edep çerçevesinde tanıtımlar yapabilirler. Bir şahıs ve kadrosu iktidara gelince iktidar bütün ümmete ait olur, tenkit ve denetim hakkı baki kalmak üzere ümmet bir bütün olarak hareket eder.”
Yani? “Batılı demokrasinin başımıza bela ettiği partiler”e de onların modern demokrasilerdeki muhalif denetimine de gerek yok diyor Hoca. Umarım bu görüş, yeni bir aşamanın habercisi değildir; zira önerilen şey, bir çeşit rejim değişikliğidir. Ayrıca Hoca'nın yorumuyla takdim edilen modelin gerçekten “İslamî” olup olmadığı da tartışmalıdır. Zira kişisel bir yorumdur bu.
Aslında teklif edilen rejimi bazı İslam ülkelerinden tanıyoruz. Bazı Müslüman ülkelerde en tepedeki adamlara ruhanî bir makam verilir, onların günah ve hatadan masun olduğu düşünülür, sistemi eleştiren herkes tâgî (azgın) ve bâgî (asi) ilan edilir ve en ağır şekilde bu “isyankârlar”a ceza kesilir. Bu malum sistemlerde parlamento da, vekillik de vs. formaliteden öte bir anlam taşımaz. Aslolan her şeyi didik didik kontrol eden istihbaratın vereceği raporlar ve tepedekilerin buyruklarıdır. Güya meşveret yapılır; ama masum ve mev'ud kişi dilediği kararı verir. Bu malum ülkelerdeki temel hak ve özgürlüklerin kısıtlı; yolsuzluk ve hırsızlığın yaygın olması da işin cabası…
İnsan hakları, ileri demokrasi, AB kriterleri gibi en temel ve evrensel siyaset değerlerini kullanarak (İslam'a aykırı olmadığını da söyleyerek) iktidara yürümüş bir partinin varıp ulaştığı yer Ortadoğu ülkelerinin faşizan yönetim biçimi olmamalı. Son dönemdeki söylemlerde Ortadoğu diktatoryasını çağrıştıran bir sistem özentisi görülüyor. Fetvayı alıp yüreğini rahatlatanların yolsuzluk-hırsızlık konusunda nasıl pervasız davrandıklarını da gördük…
Ortadoğu'daki keyfi ve lâ yüs'el başkanlık sisteminin paçalarından yolsuzluk, yoksulluk, korku ve kan damlıyor. Bu veya buna benzer bir sistemi önermek için insanın hayat gerçeğinden kendi kendini tecrit edip bir fanusun içine sıkışıp kalması, evrensel değerlerden uzaklaşması gerekir. Umarım cinnet mustatili o boyutlara ulaşmamıştır daha…
Köşe yazılarından terör suçu çıkarmak
Son yıllarda gazetecilere açılan davalar Türkiye'yi dünyaya rezil ediyor. Avrupa'dan, Amerika'dan yapılan resmî açıklamalar ve uluslararası basın kuruluşlarının yoğun tepkisi boşuna değil; çünkü gazeteciler hakkında yazı ve yorumlarından dolayı dava açmak çağ dışı bir uygulama.
Sadece dışarıda tepki görmüyor hukuksuz işlemler. Türk medyası da kaygılı. Son dönemdeki en önemli gelişmelerden biri hiç şüphesiz, Türkiye medyası içinde dayanışmanın artması. Görüldü ki medyaya baskı(n), fikir ve ifade özgürlüğüne apaçık bir müdahaledir ve dur durak bilmiyor.
Son olarak Bugün Gazetesi yazarı Gültekin Avcı'nın cuma namazına giderken gözaltına alındığını öğrendi kamuoyu. Selam-Tevhid örgütü hakkında 7 köşe yazısından yola çıkarak “darbe” suçlaması yapılıyor. Bugün Gazetesi'nin cumartesi nüshasında manşet aynen şöyle: Köşe yazısına darbe suçlaması. Bilgi doğruysa durum çok vahim! Bahsi geçen örgütle ilgili 2002, 2006, 2014'te verilmiş Yargıtay kararı bulunmakta. Bu tür konularda yazı yazmak suç ise bütün Türk medyası suç işliyor demektir. Yandaşlar, daha ortada olmayan, hakkında iddia-müdafaa-hüküm-temyiz süreçleri bitmemiş kişiler hakkında akla hayale gelmedik yazılar yazıp suç işlerken onlara dokunmayan yargı, yazarların dünya görüşüne göre seçicilik yapıyor ve bazı insanları suçlu gösteriyorsa ortada bariz bir hukuk faciası var demektir. Bu bariz hataya savcılar, hâkimler neden ortak oluyor; anlamak mümkün değil.
Köşe yazılarını alt alta sıralayarak açılan her dava, basına yapılan sansürdür, baskıdır. Haber ve yorumları vesile edilerek açılan soruşturmalara karşı Türkiye içinden ve uluslararası camiadan yükselen tepkiler boşuna değil. Ne yazık ki siyasi ihtirasların yargıyı esir aldığına dair somut hadiselerle oluşan imaj, bu ülkeye ciddi zarar veriyor. Hiç kimsenin hukuk dışına çıkma hakkı yok; özellikle de hâkim ve savcıların…
İtizar
Sevgili Zaman okuru,
Nasıl bir kuşatma altında olduğumuzu uzun uzun anlatmamıza sanırım gerek yok. Her türlü zulüm senin gözlerinin önünde cereyan ediyor. Yazdıklarımızın, konuştuklarımızın üzerine heyula gibi çökmeye kalkışanlar bir de ekonomik zorluk çekmemizi istiyor. Bu amaca yönelik sinsi planlar yapıyor, her gün yeni bir projeyi devreye sokuyor.
Bir de genel ticari şartların çetin bir dönemece rastlaması söz konusu. Mesela bir yıl içinde yaşanan ve yüzde 50'ye varan dolar artışı başlı başına nasıl bir yükün altına girdiğimizin göstergesi. Ticari gerçekleri alt alta sıraladığımızda gazetemizi yarından (salı) itibaren 1 TL'ye çıkartma zarureti doğdu. Bunu anlayışla karşılayacağınızı ümit ediyoruz; zira bu gazetenin kendi ayakları üzerinde durması ve özgürlüğün yıkılmaz kalesi olarak yayın hayatına devam etmesi gerekiyor…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015