Ergun BABAHAN

OSMANLI'YI BÖLEN SKYES-PİCOT'UN GERÇEK MİMARI RUS SAZONOV'DUR
21.02.2016
1925

  Abdullah Gül cumhurbaşkanı, ben Sabah'ın genel yayın yönetmeniydim. Dışişleri Konutu’nda sohbet ederken konu Avrupa Birliği, Amerika ve Rusya’ya geldi. Abdullah Gül, sorum üzerine bir süre durdu ve ‘‘Rusya’ya yanaşalım diyenler, oradan ne gibi sorunlar çıkacağının farkında değil. Bilmeden konuşuyorlar’’ mealinde bir yorum yaptı.

Uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı yapmış, o gün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, devleti, tarihi bilen birinin yaklaşımı böyleydi. ‘‘Avrupa Birliği olmazsa, Şangay Beşlisi’ne gireriz’’ diyenler, Putin ile her buluşmasında bu konuyu gündeme getirenler şimdi Rusya ile savaş endişesi yaşıyor. Dün NATO’ya küfredenler, bugün ‘‘Burası NATO havası’’ diyerek NATO’dan medet umar hale geldi.

İşin çivisi öyle çıktı ki, ‘‘Eyy Amerika’’ diye iç kamu oyunda prim yapacak söylem tutturanlar, Obama ile yaptıkları telefon görüşmesini bile çarpıtıp ‘‘Amerika’yı dize getirdik’’ mesajı vermeye çabalıyor.

Dünyayı Türkiye sınırlarından ibaret sananlar, Amerika’yı bir gün stratejik ortak, bir gün düşman ilan edenler, Ankara bombasının arkasında Amerika’nın olduğunu iddia edecek kadar ileri gidenler, toplumda anti-Batıcı, anti-Amerikan bir duyguyu güçlendirdiklerini, bunun uzun vadede başta Amerika olmak üzere Batı ile ilişkilerde çok büyük bir sıkıntı yaratacağını göremiyorlar.

PEW, toplumların Amerika hakkındaki duygu ve düşüncelerini boşuna araştırmıyor. Ortada bir gerçek var, sadece yöneticileriyle ittifak ilişkisi içinde oldukları ülkelerle uzun vadeli sağlıklı ilişkiler kurmaları kolay olmuyor. Mutlaka zaman içinde arıza çıkıyor. Bu nedenle, giderek anti-Amerikan bir toplum olan Türkiye ile araları açılıyor, Kürtlerle yakınlaşıyor.

Bu coğrafya Kürtleri arasına en az 100 yıl sürecek bir Amerikan sempatisi doğarken Türkler, ‘stratejik ortağımız’ dedikleri bu ülkeye giderek düşmanlaştırılıyor. Hem de cumhurbaşkanı, başbakan ve ellerinde tuttukları medya üzerinden. Bunu okuyan, analiz eden ve sonuçlarını değerlendiren insanlar var. Sonuçları da çok açık ortada.

Rusya meselesine dönersek, aslında İngiliz-Fransız yapımı sandığımız Skyes-Picot gizli anlaşmasının mimarı Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Sazonov’dur. Avrupa’nın ‘hasta adamı’ denilen Osmanlı’yı o tarihe kadar Abdülhamid’in diplomatik manevralarından çok, büyük güçlerin ganimet paylaşımı üzerinde anlaşamamaları ayakta tutmuştur.

8 Mart 1916 tarihinde Rus güçleri Rize’yi işgal etmiştir. Bu gelişmenin hemen ardından Rus Dışişleri Bakanı Sazonov, İngiltere’nin bölge uzmanı olarak atanmış Mark Skyes ile Fransız Georges Picot’u Petrograd’a toplantıya davet eder. Rusya artık Osmanlı meselesine tüm ağırlığını koymuş bir ülke olarak miras paylaşımına hazırdır.

1915’te sahadaki durum nedeniyle eli zayıf olan Sazonoz, Güneydoğu Anadolu’dan Kuzey’e kadar bir alanı işgal etmiş bir ülkenin temsilcisi olarak kural koyacak noktadır. Çanakkale Savaşı’na hiç bir katkıda bulunmamış bir ülke olmasına rağmen, başlangıçtaki pazarlıklarda İstanbul ve Boğazların kendilerine verilmesini talep etmiş bir ülke olarak şimdi çok daha güçlü durumdadır.

Skyes ve Picot ise Petrograd’a varmadan önce aralarında üç-aşağı beş yukarı bir anlaşmaya varmış, kırmızı İngiliz bölgesi ile mavi Fransız bölgesinin sınırlarını çizmişlerdir. Anlaşmaya göre, İngiltere Arabistan, Filistin ve Mezopotamya’nın çoğunu alacak, Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay illerini içine alan Kilikya bölgesi, Suriye ile Türk Ermenistan’ı ve Kürdistan’ını kapsayan yerler Fransızlara bırakılacaktır.

Sazonov, İngiltere yönetiminin Rus sınırına dayanan bu bölge için Fransızların arkasında durmayacağını çok iyi bilmektedir. Bunda bir çıkarı yoktur. İngiltere sadece Fransa’nın İngiliz ve Rus bölgeleri arasında bir tampon bölgeyi yönetmesini desteklemektedir.

Sazonov 11 Mart 1916’da İngiltere Büyükelçisi George Buchanan ve Skyes ile yaptığı özel toplantıda, Fransızlara ayrılan Türkiye Kürdistanı ve Ermenistanı, Azerbaycan ve Karadeniz bölgesinin Rusya’ya verilmesinde ısrar eder. Skyes kabul eder.

Toplantılar sürerken Sazonov, Rus komutanlardan masada çizdiği Anadolu sınırlarını sahada gerçekleştirmesini talep eder. Rus deniz kuvvetleri henüz işgal edilmemiş Trabzon ile birlikte Sinop’u da almak istemektedir. Sinop’un alınması Ruslara Sivastopal-İstanbul-Sinop hattında stratejik bir üstünlük sağlayarak ileride Bulgaristan veya Romanya üzerinden gelebilecek bir tehdidin önünü kesecektir. Ama Sazonov savaş sonrası Türkiyesi’nin bir yere konulması gerektiğine işaret ederek bu talebi kabul etmez.

İngiltere’nin desteğini alan kurnaz Rus Dışişleri Bakanı, Franzsızların önüne nihai haritayı koyar: Rusya, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis ile Trabzon’un Batısı’na kadar düşecek bir bölgeyi topraklarına katacaktır. Trabzon zaten on gün içinde Rusların eline geçecektir. Daha güneyde Sazonov, Kürdistan eyaletini talep etmektedir.

Ruslar, Trabzon-Ankara arasında Sivas üzerinden geçecek bir demiryolu hattının planını hazırlamıştır bile. Franszıların payına teselli armağanı olarak Sivas, Harput ve Diyarbakır düşmektedir.

İngiltere, Fransa’yı bırakmıştır ve Fransızlar’ın Anadolu hiç bir gücü yoktur. Skyes’ın teklifi kabul etmekten başka çaresi yoktur. tarihe Skyes-Picot anlaşması olarak geçecek olan orijinali Sazonov-Skyes-Picot Anlaşması olan gizli anlaşma Rusya’nın başkentinde kotarılmıştır.

Rusya’nın bir güç olarak tarih sahnesine çıktığı günden bu yana bu topraklar ve Boğazlarla sıkıntısı olmuştur. Sıcak denizlere ulaşmasının önünde engel gördüğü İstanbul’la ilgili hayalleri hep sürmüştür.

Ticari anlaşmalar, kişisel ilişkilerle sürdürülebileceği düşünülen yakınlaşmanın temeli çürüktü. İki ülkenin bölgeye ilişkin amaç ve planları çatışıyordu. İlk işaret Antalya’daki NATO toplantısında Putin’den geldi ama Ankara ya anlamadı ya da anlamak işine gelmedi.

Hafızası bugün Türkiye’yi yönetenlerden daha güçlü olan Moskova yönetimi, Suriye üzerinden çıkacak bir krizde Rus Devrimi sonrası yaptığı yanlışı düzeltecek bir fırsat görüyor. Ankara da Birinci Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi, tek müttefik olarak mülteci krizinden bunalmış Almanya’yı buluyor.

Rusya ile papaz olduğu yetmezmiş gibi Amerika ile arasını açıyor, güvenini sarsıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini yöneticilerinin tarih, diplomasi bilmezliği ve gerçeklerden kopukluğu yüzünden yaşıyor.

Sorunun kaynağı ne Rusya, ne Suriye… Sorunun kaynağı Kürt Sorunu’nu demokratik yöntemlerle çözemediği için kendi şehirlerini bombalamak zorunda kalan Ankara. Gerçeklikten bu kopuş, tek adama teslimiyetin bizi yüzyılın başındaki koşullara götürmesi kaçınılmaz hale gelebilir.

Kaynak: The Ottoman Endgame, Sean McMeekin

Daha önce Koç, Bilkent ve Yale Üniversiteleri’nde hocalık yapan McMeekin şu anda Bard College’da. Bir kuyumcu ustası titizliğiyle kaleme aldığı kitabı umarım bir an önce türkçeye çevrilir. İngilizce bilenlere şiddetle tavsiye ediyorum.

İyi pazarlar…

ERGUN BABAHAN / HABERDAR 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar