Ergun BABAHAN

Teslimiyetçi diplomasi
29.06.2016
1841

 Sokaktaki adam Gazze'de ablukanın kalktığına ve Rusya'nın Türkiye karşısında geri adım attığına inanabilir ama uluslararası kamuoyu ve siyaset yapıcıları ise bol bol atıp tutan, köşeye sıkıştığında her türlü tavizi vermeye, özrü dilemeye hazır bir siyasal İslamcı iktidarla karşı karşıya oldukları gerçeğini çok iyi biliyor. Bu adamların karşısında sağlam duran her güçlü ülke istediği sonucu alır. Bu kadar net.

Çünkü diplomasi ilkeler ve imkanlar siyasetidir. Son gelişmeler ve içeride yaşadıklarımız gösterdi ki, bu adamların ilkesi yok, imkanları ise son derece kısıtlı.

Bölgeye, hatta Birleşmiş Milletlere ayar verme iddiasındaki AKP zihniyetinin kendisini bir dünya gücü gördüğü ayna kırıldı, tuz buz oldu. Geriye kendisini aslan zanneden bir kedi kaldı. Dışarıdaki herkes kediyi görüyor ama içeriye medya güçleri ve sansür sayesinde kendilerini aslan olarak pazarlamaya devam edecekler.

AKP'nin İsrail'i Mısır, Suriye ve Filistin üzerinden kuşatıp hizaya getirme projesi çuvalladı. Bu üç coğrafyada da İhvancıları iktidara getirme hayali suya düştü. Sonunda uluslararası saygınlığı kendilerinden çok yüksek olmayan Netanyahu yönetimiyle onların belirlediği koşullarda anlaşmak zorunda kaldı. Erdoğan nasıl ambalajlarsa ambalajlasın 2016 Haziran'ı kendisi için ve iktidarı için kara bir ay olmuştur. Evet, Türkiye artık bölgede yalnız değildir ama itibarlı hiç değildir.

Her platformda dile getirilen Gazze ablukası olanca ağırlığıyla devam etmektedir. Bırakın uluslararası medyayı, bağımsız İsrail medyasını okuyan herkes bu gerçeği görür. Erdoğan, onca atıp tutmasına rağmen, sadece iktidarını değil, kendi siyasi geçmişini de belirleyen en önemli şarttan sırf İsrail ile arayı düzeltmek, Amerika'daki Yahudi lobisinin desteğini, başta Cemaat'e karşı faaliyetlerde olmak üzere arkasına almak için vazgeçmiştir.

Rusya ile ilişkilerde gelinen durum daha vahimdir. Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili ilk açıklamayı savaş çığlıkları içinde yapan Saray, Putin'in sert ve kararlı tutumu karşısında direnememiş ve teslim olmuştur. Bu dış politikanın tek adı vardır, teslimiyetçilik. Rusya'dan özür dilenmesi, Putin'e “Beni affedin” diye mektup yazılması doğrudur. Yanlış olan, özre kadar olan kof meydan okumalardır. Muhtarlara konuşmayla diplomasi yapıp coşan Erdoğan, Putin'in istediğ koşullara razı olmuştur ve emin olun ki, bu sadece pişmanlık ve özür mektubundan ibaret değildir.

Koca bir Dışişleri Bakanlığı ve geleneğini yok sayan, uzman diplomatları monşer diye aşağılayan bu siyasi İslamcı iktidar, Cumhuriyet tarihinin en utanç dolu diplomasi tarihini yazmayı başarmıştır. Beğenmedikleri Ecevit bile Kıbrıs'ın işgalinden sonra gelen dış baskılara karşı bunlardan daha omurgalı ve sağlam durmayı başarmıştı.

Neden böyle oluyor?

Çünkü cahiller. Hem de zır cahiller. Malezya'dan veya bir başka ülkede üçüncü sınıf bir üniversiteden alınan diplomalar bu cehaleti ortadan kaldırmıyor. Siyasi İslamcı gelenekle geldikleri noktada duvara toslayıp rezil olunca çareyi Ulusalcı akla teslim olmakta buldular. Dış politikada ipler tamamen Ergenekon zihniyetinin eline geçmiştir. Suriye'den Rusya'ya kadar olan tüm ilişkiler silsilesinde bundan sonra bu ekibin izlerini göreceğiz. Yakında “kardeşim Esad” diye bir mektuba tanıklık edersek şaşırmamamız gerekir.

Karşımızda en az havuzdaki paralı kalemleri kadar ilkeli olan bir Saray zihniyeti vardır. İktidarını sürdürmek için her adımı atmaya, her tavizi vermeye açık olduğu ortadadır. Bunlara karşı sağlam duran herkes kazanır. Bu gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Halk belki unutur ama tarih unutmaz. Tarihe nasıl geçecekleri ise herkesin malumu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar