Eser KARAKAŞ
Kime sorsanız, valinin illerde devleti temsil ettiğini söyler.
Ülkemiz Türkiye’de de bir nedenden bir vali gündeme geldiğinde iktidar da, muhalefet de, valiyi savunmak ya da eleştirmek için, devletin valisi ifadesini kullanırlar.
“Devletin valisi” ifadesini kullananlar acaba bu ifade üzerinde, ezberler dışında, biraz düşünmüşler midir, çok merak ediyorum.
Doğrudur, Haziran 1949 tarihli İl İdaresi Kanunu’nun dokuzuncu maddesi şöyle der:
Madde 9 – Vali, ilde Devletin ve Hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her Bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır.
Şunu unutmayalım, 1949 tarihli bu kanun tek parti döneminin yani bir anlamda parti-devlet anlayışının kanunudur.
Üstelik bir kavramın bir kanunda ifade edilmiş olması o kavramın, ilişkinin doğruluğu anlamına gelmez, sadece bir konjonktürde siyasi iradenin o kavrama yüklemek istediği anlamı gösterir, o kadar.
Valilerin illerde devleti temsil ettikleri ifadesi yanlıştır.
Aşağıda, basit bir yöntemle, valilerin neden devleti temsil etmediklerini, edemeyeceklerini göstermeye çalışacağım.
1949 tarihli kanunun 9. Maddesinde yazdığı gibi, doğrudur, valiler hükümetlerin illerde temsilcisidirler ama asla devleti temsil edemezler.
Devleti ülke sınırları dahilinde Cumhurbaşkanı, ülke dışında da büyükelçiler temsil ederler ve hepsi de budur.
Temsil kavramı bir anlamda bir ademi, yokluğu içerir, Türkiye devletinin olmadığı ortamlarda, mesela Fransa’da büyükelçiler bu adem, yokluk nedeniyle devleti temsil ederler.
Ülke içinde ise Cumhurbaşkanının bile devleti temsil etmesi devletin birliği anlamınadır ve çok büyük ölçüde semboliktir çünkü burada zaten devlet vardır, bir şeyin olduğu yerde onun temsili söz konusu değildir, manasızdır.
Gelelim, daha temelli bir iktisadi mantıkla, valinin neden illerde devleti temsil edemeyeceği meselesine.
1-Devlet demek kamu hizmeti üretimi demektir; devletin her faaliyeti bir kamu hizmeti olmak zorundadır.
Devletin bir faaliyeti bir kamu hizmeti kategorisine tekabül etmiyor ise, bu faaliyet meşru bir devlet faaliyeti değildir.
2-Kamu hizmetini ise, muhtemel ara kademeleri, mesela bölge yönetimleri, soyutluyoruz, merkezi-ulusal(faydanın saçılma ölçeği anlamına) kamu hizmeti ve yerel kamu hizmeti(yine ölçek anlamında) diye ikiye ayırıyoruz.
3-Merkezi-ulusal kamu hizmetini merkezi hükümet, mesela Ankara, yerel kamu hizmetini ise il belediyeleri, mesela Antalya belediyesi üretir.
Antalya Belediyesi ve diğer mahalli idareler artı merkezi hükümet toplamı da devleti verir.
Burada da büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesi gibi ayırımları yine soyutluyoruz, olmaları ya da olmamaları analizin özünü değiştirmez, sadece yerel tek bir idari birimi temel alıyoruz.
4-Merkezi-ulusal kamu hizmeti ve yerel kamu hizmeti toplam kamu hizmetini yani devleti verir.
Burada merkezi hükümet ve yerel yönetim tabirlerini tercih ediyoruz çünkü merkezi hükümet ASLA tek başına devlet değildir, yerel kamu hizmetini yani belediyeleri kapsamayan devlet anlayışı tek kelimeyle saçmadır.
Devlet merkezi hükümet artı yerel yönetimlerden oluşur.
5-Bir ilde, mesela Antalya’da, mesela Diyarbakır’da, mesela Edirne’de, hem merkezi-ulusal kamu hizmeti dağıtılır hem de yerel kamu hizmeti üretilir, bu iki hizmet kategorisi birlikte devleti oluştururlar.
6-Yerel kamu hizmeti üretimini, kişi bazında, seçilmiş belediye başkanı temsil eder.
7-Aynı ilde, Ankara’nın ürettiği merkezi-ulusal kamu hizmetinin ise dağıtımını ilgili bakanlıkların il müdürleri yaparlar.
Mesela, Edirne Milli Eğitim Müdürü Ankara’da temel ilkeleri üretilen eğitim merkezi-ulusal kamu hizmetinin Edirne’de dağıtımını yapar.
Aynı mantığı, yine mesela Sağlık Bakanlığı (Ankara) ve Edirne İl Sağlık Müdürü için yürütebiliriz.
Bu arada hatırlatalım, eğitim ve sağlığın merkezi kamu hizmeti olmaları Allah’ın ya da teorinin emri değildir ama ülkemizde bu hizmetler şimdilik böyle telakki edilmektedirler, aşırı merkeziyetçi bir devlet anlayışının ürünüdür ama bugün konumuz bu değil.
8-Edirne Valisi de Edirne’de, Ankara’nın ürettiği ve İl Müdürlerinin bu ilde dağıtımını yaptıkları hizmetlerin il bazında koordinasyonunu yapmaktadır ve bu anlamda mükemmelen Ankara’nın yani hükümetin temsilciliğini yapmaktadır.
Vali il bazında Ankara’da üretilen ve illerde dağıtılan merkezi-ulusal (ölçek anlamında) kamu hizmetinin koordinatörüdür, yerel kamu hizmetinin üretimi ve dağıtımı yani devletin öbür ayağı olan belediye ile ilişkisi yoktur ya da etkin bir bürokraside, demokratik bir hukuk devletinde olmamalıdır..
9-Ankara hükümeti devlet demek değildir, kamu hizmeti üretimi, devletin kamu hizmeti üretimi demek olduğu mantığı ile, devlet yani merkezi artı yerel kamu hizmeti üretim demektir.
10-Yerel kamu hizmetini ise seçilmiş belediyeler üretir ve devlet kavramını tamamlarlar; belediyeler çalışanları da zaten devlet memurlarıdır.
11-Bu açıdan bakıldığında valilerin belediye başkanları üzerinde bir üstünlüğü, bir vesayet yetkisi de yoktur, daha doğrusu olmamalıdır, zira kamu hizmetleri arasında bir hiyerarşi tanımlanamaz, merkezi üretilen kamu hizmeti yerel kamu hizmetinden daha öncelikli değildir, yapılabilecek en büyük hata kamu hizmetleri arasında bir önem hiyerarşisi tanımlamaktır ama bizim hukuk sistemimizde, yanlış bir devlet anlayışı nedeniyle, maalesef, bu vesayetilişkisi anayasal olarakvardır.
Bu on bir maddede durabilirim, devam da edebilirim, detaylandırabilirim ama bu kadarı bana yeterli gözüküyor.
Türkiye’de bir alışkanlık var, gelenek demeye dilim varmıyor, birileri bir zamanlar bir nedenden bir yanlış ifade kullanıyorlar, “valinin devleti temsil ettiği” gibi, arkadan gelenler de, sorgulama alışkanlığımız olmadığı için, bu yanlışı, yanlışları, siyasi düzeyde, akademik düzeyde kuşaklar boyu sürdürüp gidiyorlar.
Bir anımla bitirmek isterim bu biraz teknik yazıyı.
Seneler önce Fransa’da Lyon kentinin o muhteşem belediye sarayını geziyoruz, dönemin belediye başkanının (galiba ünlü iktisatçı, eski Başbakan RaymondBarre idi) danışmanı emekli bir amiral gezdiriyor bizi.
Büyük salonda çok büyük bir tablo var, amiral-danışman tabloyu anlatıyor, benim de gözüm tablonun altında yazan bir yazıya takılıyor; yazıda “Fransa devletinin Lyon Belediyesine hediyesidir” yazıyor.
Amiral-danışmana, yukarıda size sunduğum mantık çerçevesinde, “Lyon Belediyesi devletin bir parçası değil mi?” diye soruyorum ve yazıyı gösteriyorum, devletin kendi kendine hediye vermesi ne demektir diyorum.
Amiral-danışman biraz şaşırıyor, muhtemelen de biraz kızıyor ve mutlaka beni devletin ne demek olduğunu bilmeyen bir cahil olarak görüyor.
Bu yazının doğrusu “Merkezi hükümetin (Paris), Lyon Belediyesine hediyesidir” diye yazması değil midir?
Çünkü, Fransa Devleti demek merkezi hükümet (Paris) ve belediyeler (Paris Belediyesi de dahil) demektir.
Fransa’da da, bizde de merkez kendini daima devlet zannediyor, ilginç bir paralellik.
Merkez ile belediyeler arasında Fransa’da bölgeler gibi başka kategoriler de var ama bu yazıda bunları soyutlamak istedim.
Birileri size bir gün yine “Vali devleti temsil eder” derse iki defa düşünün lütfen.
Rahmetli Çetin Altan “Vali Diyarbakır’da devleti temsil ediyorsa, orda devlet yok mu?” derdi.
Türkiye çok ama çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor, şimdi ancak temel hakları tartışabiliyoruz.
Bu kara günler geçtiğinde muhtemelen tekrar temel hukuksal, anayasal tanım meselelerine dönebileceğiz, dönmek zorundayız çünkü esas sorunlar oralarda.
Bu yazım o günler için bir deneme yazısı sadece.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
18.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025