Etyen MAHÇUPYAN
Yılın son günlerinde Gülen cemaatinin ‘tarihi deklarasyon’ başlığıyla yayımladığı bir imza metni tam sayfa halinde bazı gazetelerimizi süsledi. Tanıtımında şöyle deniyordu: “Kamuoyunda medya ve demokrasiye darbe olarak değerlendirilen 14 Aralık operasyonu, başta gazeteci, yazar ve akademisyenler olmak üzere toplumun bütün kesimlerini ayağa kaldırdı.”
Aydın duyarlılığı bir toplumun demokrasiye yaklaşmasında, demokrasi olmasında çok önemlidir. Ülkenin gidişatında doğru yoldan herhangi bir sapma olduğunda, aydınların özgür iradeleriyle bir araya gelmeleri kıymetli bir tavır. Hele bu aydınlar kimliksel ve ideolojik olarak bir çeşitlilik arz ediyorsa kıymet daha da artar. Bu durum demokrasinin üzerindeki tehlikenin araçsal değil, ilkesel bir zeminde ele alındığını gösterir. Ama bu birlikteliği asıl taçlandıran muhakkak ki söz konusu aydınların ‘kendileri’ olarak bir araya gelmeleri, herhangi bir siyasetin veya kavganın parçası olmadan özgür iradeleriyle toplumun karşısına çıkmalarıdır. Bunu kanıtlayacak delillerden biri söylemse, diğeri de ‘itirazın finansmanıdır’. Çünkü kamuoyuna ‘yeterince’ ulaşmak bazen para gerektirebiliyor. Ya da sizden yararlanmayı umduğu için sesinizi parasız duyurabilecek medya kanallarına ihtiyaç gösteriyor.
Aydınlar deklarasyonunun sekiz gazetede birden tam sayfa yayınlanması muhakkak ki kendileri açısından bir başarı. Ancak bunu duyurunun siyasi kullanım değerinden bağımsız ele almak mümkün değil. Nitekim bildiriyi imzalayan 90 kişinin 20 tanesinin Gülen cemaati mensubu veya yazarı olması söz konusu siyasi kullanımı ortaya koyuyor. Öyle ki “duyarlı aydınlar hasbelkader bir araya gelmiş” deme şansınız kalmıyor…
Metne gelirsek, başlığın çok ‘yerinde’ bir seçim olduğu açık: Demokrasiye darbe... Nitekim Gülen medyasının sunumunda da tüm Türkiye kamuoyunun 14 Aralık’ı ‘medyaya ve demokrasiye darbe’ olarak algılayıp ‘ayağa kalktığı’ söyleniyordu. Ne var ki eğer gerçekten de böyle olsaydı aydınlar bu deklarasyonu sahiplenen geniş bir kitle bulabilirler ve Cemaat’in desteğine de gerek kalmazdı.
Aydınlar şöyle demişler: “Türkiye demokrasisi için çok geç olmadan, AKP hükümetini bu girdiği tehlikeli yoldan dönmeye davet ediyoruz... Her geçen gün daha da otoriterleşen AKP hükümeti yüzlerce gazeteci ve köşe yazarını uyguladığı baskılarla işlerinden attırmış, kamu gücünü kullanarak birçok gazete ve televizyonların, kendisine taraftar sermaye sahiplerine devredilmesini sağlamıştır. Son olarak 14 Aralık 2014'te Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV yöneticileri başta olmak üzere gazeteciler, televizyon yapımcıları ve dizi oyuncuları 'terör örgütü' üyesi oldukları ve devletin egemenliğini ele geçirmeye çalıştıkları gerekçesiyle gözaltına alınmış ve bir kısmı da tutuklanmıştır. İktidar tarafından yeniden kurgulanan ceza yasaları ve yargı organları devreye sokularak eleştirel medya tamamen susturulmak istenmekte, gazetecilik bir meslek olarak bitirilmeye çalışılmaktadır.”
Görülüyor ki aydınlarımız Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu ama AKP yüzünden bu niteliğini kaybettiğini düşünüyor. Bu tespit muhtemelen metni okuyanların gülümsemesine ve zihinlerinde ‘aydın’ kategorisini yeniden kurgulamasına yol açmıştır. Aydınların hükümetin her geçen gün otoriterleştiğini ve ‘yüzlerce’ gazeteci ve köşe yazarının işten attırıldığını söylemeleri de iyi olmuş. Okuyucunun gülümsemesini hayretle karışık bir acıma duygusuna dönüştürecektir… İmzacılar Tahşiye dosyası nedeniyle açılan soruşturmanın kaçınılmaz biçimde Gülen medyasına dokunmasına da tepki göstermişler. Ne var ki okuyucu zaten aksi halde böyle bir metnin ortaya çıkmayacağını bilecek olgunlukta… Nihayet gazeteciliğin bir meslek olarak bitirilmeye çalışıldığının da altını çizmişler. Artık bu noktada okuyucunun gülümsemeyi sürdürmesi o kadar kolay değil. Çünkü aydınların böylesine ‘ayakları havada’ yaşadığı bir toplumda demokrasinin inşası gerçekten de bir sorun.
Umarız listedeki Cemaat dışı aydınlar bir an durup bu kamuoyu çıkışının siyasi anlamı üzerinde de düşünürler. Bunun bir stratejik işbirliği olduğunu görürler. Metinde yazılanların Türkiye’yi anlamakta ne denli sığ kaldığını, bu sığlığın bir psikolojik tercih haline geldiğini, kendilerini giderek marjinalize edeceğini de kavrarlar. İlkesel itirazın onları temiz bırakmadığını, ilkesel sandıkları tutumun kendi katkılarıyla araçsallaştığını, bizzat kendilerini kullanılabilir bir malzeme olarak yeniden işlevselleştirdiğini idrak ederler.
Tavsiyem bu metnin bir an önce yabancı dillere çevrilerek dış basında yayımlanması. Çünkü aranan kamuoyu artık buralarda bulunmuyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023