Etyen MAHÇUPYAN
Görüntüde Bahçeli’nin başlattığı ve Erdoğan’ın hemen sahiplenip desteklediği Kürt ‘açılımı’, meselenin demokratik çözümünü isteyenlerce ‘ihtiyatlı bir coşku’ ile karşılandı. Ufkunun ne denli geniş olduğunu bilemesek de bunun ciddi bir adım olduğu ve ciddiye alınması gerektiği açık.
Başarı iktidarı ‘anlamayı’ gerektiriyor. İktidarın anlam dünyasındaki meseleler ve değerler hiyerarşisini göz ardı edersek boş hayallere kapılmak mümkün. Öte yandan bu girişimi kategorik olarak reddetmenin de siyasi vebali fazla.
Dolayısıyla konuya yaklaşırken, güncelin heyecanına kapılıp gitmemek ve daha geniş bir çerçevede değerlendirme yapabilmek adına, iki temel noktanın altını çizmek istiyorum.
*
Birincisi bu ‘açılımda’ dış konjonktürün ne denli belirleyici olduğuna ilişkin. İsrail’in tüm bölgeyi etkileyen operasyonları, İran’ın güç ve prestij kaybı, Rusya’nın mesafeli kalma zorunluluğu ve Amerika’nın ‘işlerin olgunlaşmasını bekleyen’ tavrı söz konusu olunca, Orta Doğu bir anda çok aktörlü ve egemenlik boşlukları içeren bir bölgeye dönüştü. Bu durumun iktidarı bir Kürt ‘açılımına’ sevk etmiş olması muhtemel, ama ‘açılım’dan ne anladığımıza bağlı.
Eğer Orta Doğu’daki ortam iktidarda bir ‘korku’ yaratmışsa dış konjonktürü ‘açılımın’ nedeni olarak görebiliriz. İşlerin kontrolden çıkabileceğini, Türkiye’nin Suriye’deki pazarlık gücünün devam etmeyebileceğini, Kürt hareketinin siyasi manevra alanının artabileceğini, bu dinamiğin yurt içi Kürt hareketine de yansıyabileceğini düşünmüşlerse bir an önce bir ‘açılım’ yaparak işin mecrasını değiştirmek istemiş olabilirler.
Eğer durum bu ise, dış konjonktür ‘açılımın’ nedenidir ama aynı nedenle de buradan meselenin demokratik çözümü yönünde pek bir şey çıkmaz. Çünkü iktidarın önceliği korkularının izale edilebileceği bir ortamı yaratmak olacaktır. Bunu kendince yeterli oranda yaptığında ortada bir ‘açılım’ kalmayacağından emin olabiliriz.
Ancak Erdoğan’ın “İsrail’in topraklarımızda gözü var” gibi mantığı ve gerçekleri zorlayan bir cümle kullanmış olmasını da (sonrasında kapalı Meclis oturumu yapıldığına göre) ciddiye almak lazım. Burada gerçek bir ‘korku’ olamayacağına göre, mesele bir ‘hayal kaybı riski’ olabilir.
İttihatçı vizyonun belirgin ayaklarından biri, (ille fiziksel olmasa da en azından nüfuz anlamında) ülkenin yayılmacı potansiyelini ve her durumda başka ülkelerdeki sorunlara müdahale edebilme gücünü yükseltmek. Belki İsrail’in bölge stratejisi giderek bu hayalin önünde bir engel teşkil ediyor.
Ne var ki böyle bir etken ‘açılımı’ tetiklemiş olsa bile, Kürt meselesinde ‘demokratik çözüm’ arayışına girecek kadar etkili olamaz. Çünkü bir yanda sadece bir ‘hayal’, bir potansiyel var. Oysa diğer yanda geri adımı olmayacak bir ilkesel reform söz konusu.
Nitekim karşımızda Kürt meselesini demokratik bir zemine oturtmak isteyen ve bir türlü uygun ‘fırsatı’ yakalayamayan bir iktidar yok! Bunu isteseler, sürece başlamak için ille uygun dış konjonktür beklemezlerdi. Bırakalım ki, böyle bir isteklerinin hiç olmadığını 2016’da bu yana net bir şekilde biliyoruz.
Dolayısıyla eğer ‘açılım’ ciddi bir yöne gidecekse, dış konjonktür ancak bir katalizör işlevine sahiptir. Asıl neden yeni rejimin yerleşmesine hizmet edecek şekilde, Kürtleri de ‘makbul vatandaş’ kıvamına getirecek bir ‘fırsatın’ doğmasıdır. Bunun bir tür ‘kandırmaca’ olduğunu düşünmüyorum. İktidar nezdinde bu bir tarihsel imkan. Kürt meselesini ‘siyasi’ bağlamdan çıkartabilecek, Kürtleri İttihatçı (Kemalizm’e nazaran kimlik açısından çok daha kapsayıcı) bir kimliksel sentezin içine alma girişimi.
Dış konjonktür her zaman geçici, dengesiz ve güvenilmezdir. Yirmi yıl önceki Orta Doğu’yu hatırlamak yeterli. Bundan yirmi sene sonrakini ise herhalde hayal bile etmek zor. Oysa Kürt talepleri ve sonrasında bu devletin ‘kurucu kimlik’ meselesi toplamda iki yüz yılı aşkındır ortalıkta. Düşünün… Onca bölünme parçalanma, toprak kayıpları, üzerine gelen kuruluş macerası, önü ve arkasında iki dünya savaşı, nihayet soğuk savaş sonrası, tek ve çok kutupluluk vesaire… Bütün bu süreçte Kürt meselesi ana vasıflarıyla hiç değişmeden aynen duruyor!
Şimdi İsrail dengeleri bozar mı, ya da İran zayıflıyor mu veya bölgesel hayallerimiz sönebilir mi diye, devletin bu meseledeki temel duruşunun, vizyonunun ve önceliklerinin değişmiş olabileceğini varsaymak fazlasıyla naif.
Devlet için değişmeyen esastır. Bu devletin de önceliği daima kuruluş paradigmasının temelinde yatan kabullerin değişmemesi, değiştirilememesi ve hatta ‘değiştirilmesi teklif dahi edilememesidir’.
Dış konjonktür bir katalizör işlevi görebilir ve iktidar da bu tarihsel momenti Kürt ‘açılımı’ için fırsat olarak değerlendirebilir. Ancak hedef temel paradigmanın ‘içinde’ aranacaktır. Dolayısıyla bu ‘açılımın’ gittiği yere kadar gideceğini ve devlet nezdinde istenmeyen yollara sapma istidadı gösterdiğinde önünün kesileceğini öngörmekte, dış konjonktüre fazla bel bağlamamakta yarar var.
*
Meseleyi daha geniş çerçevede ele alabilmek adına değinmek istediğim ikinci husus, konuyu Bahçeli’nin başlatmasına verilen önem. Ben de bunun önemli olduğunu düşünüyorum ama Bahçeli’nin genelde sıralanan özellikleri nedeniyle değil.
Söz konusu ‘açılım’ belli ki düşünülüp taşınılmış, çok muhtemelen belirli bir stratejiye oturtulmuş, hangi yöne evrilirse ne yapılacağına ilişkin ön muhakeme süreçlerinden geçmiş bir hamle. Gerçekçi olacaksak bu ne Bahçeli’nin ne de Erdoğan’ın projesi. Onları da kapsayan ancak daha geniş konsensüsü yansıtan bir devlet politikası ile karşı karşıyayız.
Siyaset konjonktürel imkanları kullanarak, kendisine fırsatlar yaratarak ilerliyor. Bu pragmatizmden hareketle ideoloji okuması yapmak doğru netice vermeyebilir. Örneğin Bahçeli siyasette etkili olma uğruna bugüne dek hep fazlasıyla pragmatik oldu. Tutarlılık diye bir derdi hiç olmadı. Aynı şeyi Erdoğan için de söyleyebiliriz. Ancak her ikisinin de zor sarsılan ideolojik tutumları var. Söz konusu tespit, özne ‘devlet’ olduğunda daha da istikrarlı, tutarlı ve dirençli bir ideolojiye gönderme yapıyor.
Bugün önümüze çıkan ‘açılım’ bir ideolojik yenilenmeyi değil, aynı bildik ideolojik zemin üzerinde bir siyaset yenilenmesinin pragmatizmini ima ediyor. Dolayısıyla ‘açılımı’ ideolojik (hele zihniyete dair) bir değişim olarak okumak hayal kırıklığını davet etmek olur.
Bu tespiti açmak üzere Bahçeli’nin ‘terör bitmiştir’ sözünü alalım. Bu sözün doğru olmadığı apaçık. Nitekim Orta Doğu’ya ve oradan hareketle Türkiye içinde potansiyel PKK eylemlerini irdeleyen neredeyse herkes, şiddetin bitmek bir yana daha da yükselme, giderek kontrolden çıkma ihtimalinin arttığına dikkat çekiyor.
Demek ki Bahçeli’nin sözünü iki şekilde okuyabiliriz: ‘Terörü bitti varsaymaya hazırız’ ya da ‘terörle hiçbir yere varamayacağınızı görmüş olmalısınız’ şeklinde. İkisi de karşı tarafı konuşmaya davet ediyor ve bu iki okumanın birlikteliği ‘açılımın’ bir iyi niyet ya da demokratik aydınlanma sonucu değil, hesaplanmış bir gerçekçiliğe dayandığını söylüyor.
Bahçeli, Erdoğan ya da Devletin bizleri ‘şaşırttığı’ tespitlerine değinerek bitireyim. Siyaseti ideoloji ile karıştırırsak şaşırabiliriz. Aksi halde şaşıracak bir durum yok. İdeoloji hala yerinde (hatta daha sağlam) duruyor.
Öte yandan unutmayalım ki egemenler ancak yönetilenleri siyaset düzleminde şaşırttıkları ölçüde egemen kalabilirler! Hangi keyfi kararın hangimizi nasıl ve ne kadar etkileyeceğini bilmediğimiz ve bu durumu kabullendiğimiz sürece onlar bizim egemenimizdir. Egemenin tutarlı olma yükümlülüğü yoktur. Tutarlı olurlarsa bir süre sonra tamamen bürokrasiye indirgenirler. Rasyonel analizin çerçevesine sıkıştıkça da karizmaları çizilir, yönetilenler nezdinde kişiliklerinin zedelendiğini hissederler.
Siyaset bağlamında tutarsızlık, egemenin tehdit gücünü, sürpriz yeteneğini ayakta tutar. Biz yönetilenler de gözümüzü oraya diker, çözümü oradan bekleriz. Devletin ulaşamadığımız üst katlarında, arka odalarında bir büyük aklın olduğuna, gerçek bilginin orada yoğunlaştığına inanmak isteriz.
Kürt ‘açılımı’ da gördüğüm kadarıyla birçoğumuzu fazla ‘sevindirik’ olmaya davet ediyor. Haklı olarak bu ‘açılımdan’ demokratik bir sonuç elde etmeyi çok istiyoruz. Ama aynı ‘açılımın’ üretilme, lanse edilme ve siyasallaştırılma sürecinin çok muhtemelen egemenin yönetilenler üzerindeki hegemonik etkisini artıracağını, farkında olunmazsa egemene olan bağımlılığın derinleşebileceğini de görmek lazım.
Çare genelde muhalefetin ve aydınların gerçekçi olabilmesi ve farklı toplumsal kesimleri sabırla ‘açılım’ dinamiğinin içinde tutması. Kürt ‘açılımı’ muhtemelen ancak o durumda topluma yönelik farklı bir vatandaşlık ‘açılımı’ ile bütünleşebilir ve böylece kalıcı olma ihtimali güçlenir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023