Etyen MAHÇUPYAN
Şimdiye dek size sorulmadı, biliyorum alışık değilsiniz, nitekim siz de şimdiye kadar ‘niye bizlere sorulmuyor’ demediniz ama artık küresel dünyanın parçası ve modernlikten az çok nasiplenmiş kişiler olarak bu tür soruların muhatabı olmanız gerektiğinin farkındasınız. Bugüne dek bu tür kararları ‘büyüklere’ bırakmış olduğunuz için belki fazlaca çocuk kalmış ve o büyükler de sizlere çocuk muamelesi yapmaktan çekinmemişti.
Ama artık bu tür konulara sizlerin de dahli olabilir. Ne de olsa vatandaşsınız… Bu ülkenin ve devletin herkesle eşit ortak sahiplerisiniz. ‘Nasıl bir ordu istiyoruz’ sorusunu tüm toplum olarak tartışmanın zamanı gelmiş olabilir ve kim bilir bu tartışma beki de kendimizi daha iyi hissetmemize, kamusal alanın parçası olmamıza, ülkeyi sahiplenmemize yol açar.
Acaba tüm elemanları aynı ve tek bir ideolojiye sahip, sosyolojik olarak olabildiğince homojenleştirilmiş, toplumun ‘ötesinde’ bir tür cemaatsal yapı oluşturmuş, halka önderlik etmek ve gerektiğinde onu hizaya getirmek üzere tasarlanmış, ülke kaynakları üzerinde doğal hak iddia eden, bu kaynakları toplumsal denetime tabi olmadan kendi tasavvuru gereği kullanan ve paylaştıran bir ordu mu isterdiniz?
Yoksa elemanları toplumsal heterojenliği yansıtan ve onu mesleğe taşıyan, ideolojik olarak her farklılığın kendisini bir alt cemaat gibi şekillendirebileceği, farklı iktidarlar altında ancak belirgin iç dönüşümlerle adapte olabilen, bu adaptasyon uğruna her seferinde yeniden kurgulanan, toplumsal dinamiklerin peşinden giderken kendisine nemalanma yolları açan bir ordu mu isterdiniz?
Seçeneklerimiz tabi ki bunlarla sınırlı değil ama şu an için gerçekçilik adına sadece bu iki seçenek varmış gibi düşünelim. Çünkü ‘bu ülkede’ geleneksel olarak (zihniyet yapısı nedeniyle) toplumsal tasavvurumuz bu iki şık arasında gidip geliyor.
Birinci şıkkı Kemalizm altında yaşadık. ‘Milli’ yaftası asılabilecek tüm konularda ordu tek yetkili merciydi. Ülkenin ve toplumsal fikriyatın ideolojik sınırlarını çizdi, kırmızı çizgiler koyarak makbul kimliğin, makbul düşüncenin ve makbul siyasi duruşun tanımını yaparak bunları sahiplendi. Bu bağlamda tarihe el koydu, işine gelmeyen belgeleri arşive kaldırdı, işine gelmeyen olay ve anlatıları yasakladı. Sivil bürokrasi ve özellikle yargı ile neredeyse organik ilişkiler kurdu. Öyle ki sivil iktidarlar kendi yönettikleri bakanlıkların bile kimi tasarrufları üzerinde söz sahibi olamadı. Nihayet bu tedbirlerin işe yaramadığı noktada medya ve üniversiteleri de kullanarak siyaseti manipüle etti, yetmeyince ültimatom verdi, darbe yaptı…
Bütün bunlar kaçınılmaz mıydı diye soracaksak cevap her zaman ‘tabii ki değildi’ olacaktır. Ama gerçekçi bakacaksak şu kuralı akılda tutmakta yarar var: Belirli bir zihniyet altında bazı hareket alanlarının genişletilmesi mümkün ve kolaysa, büyük ihtimalle o hareket alanları söz konusu zihniyet tarafından er geç domine edilecek ve yapılabilecek olanların sınırına kadar gidilecek, en azından gidilmek istenecektir.
Bugün Kemalizm devlet aklına yeniden hakim olsa ve orduyu ‘reforme’ etme girişiminde bulunsa, çok muhtemelen yine aynı hedeflere sahip olacak ve aynı yöntemleri uygulamaya heves edecektir. Ne var ki dünya (gerçeklik) bir yandan değişmekte olduğu için, böyle bir gelişmenin devletle toplum arasında geçmişte görülmemiş bir sürtüşme, gerilim ve giderek çatışma üretebileceğini öngörmek durumundayız.
Velhasıl, özellikle 28 Şubat sürecinde ordunun yaşadığı fiyaskodan, yirmi küsur yıllık AK Parti iktidarından ve Gülencilerin kimi Kemalist unsurları da yanlarında tutarak yaptıkları darbe girişiminden sonra, ordunun birinci seçenekte anlatıldığı üzere dizayn edilmesi artık sadece tehlikeli değil, gerçekçi de gözükmüyor.
Böylece kalıyoruz ikinci seçeneğe… Bu aslında İttihatçıların 1912 sonrası geliştirdiği melez modelin günümüze uyarlanmış hali. Yani topluma önderlik etmeye devam, hatta onu keyfi hale getirmeye, idealize etmeye eğilimli bir bakış, ancak aynı zamanda toplumun ‘ötesinde’ değil ‘içinde(n)’ bir yaklaşım. Müslümanlığın askerliğin psikolojik zeminini oluşturması, Türklüğün buna uygun bir ideolojik ve modern zırh gibi oturtulması, halkla arasında kendi içinde akışkan, kaygan, sınırları (belki kasten) iyi çizilmemiş bir aidiyet ilişkisi… Çoğulculuğu veri alan ancak çoğunluk üzerinden bu çoğulculuğun ‘handikaplarını’ aşan bir cemaatçi kurumlaşma örneği.
Böyle bir ordu yapılanmasında toplumda var olan ayrışma, bölünme ve çatışmaların ordunun içine nüfuz etmesi beklenir. Nitekim öyle de oluyor. Teğmenler ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyor, siyasi iktidar ve devlet ortağı sert mukabelede bulunuyor, soruşturma açılıyor, birileri istifa ediyor…
Ama mesele ortadan yok olmuyor. Çünkü bu sadece bir disiplin ihlali değil. Ordunun yeni halindeki kimlikleşmenin parçalı bir sosyolojiye ve dolayısıyla ideolojik bakışa alan açması nedeniyle yaşanıyor. Söz konusu protestolar yapılmasa bile, söz konusu hassasiyetler mevcut olmaya devam edecek. Bu durum farklı alt cemaat yapılanmaları için orduyu müsait ve cazip kılacak. Bir süre sonra ideolojik olarak yönetilmesi mümkün olmayan, dalgalar halinde subay tasfiye etmek zorunda kalan, dolayısıyla mesleğin sürekliliğini ve gelişmesini sağlayacak dinamiklerden yoksun bir ordumuz olacak.
Kemalizm öncesi belki bu modelin ayakta kalması mümkündü. Ama aradan bir Kemalist dönem ve eksiği gediğiyle yüz yıllık bir modernleşme deneyimi geçti. Dolayısıyla ikinci seçeneğin de hem tehlikeli olduğunun hem de gerçekçi olmadığının altını çizmek gerek.
Böylece okuyucunun (yani vatandaşın) gerçekten ilgilenmesi ve düşünmesi gereken bir noktaya geldik: Elimizde zihniyet yapımızın elverdiği ve teşvik ettiği, kolaycılık adına bugüne dek kullandığımız, ancak her ikisi de toplumsal dengelerin ihyası, barış ve birlikte yaşama açısından son derece tehlikeli, üstelik zorlayarak kalıcı kılınması pek mümkün olmayan iki ordu modeli var.
Çözüm yeni bir zihniyet arayışının toplumsal hareketlenme ve etkileme ile devlete de sirayet etmesidir. Kolay değil. Çünkü bizler otoriter (birinci seçenek) ve ataerkil (ikinci seçenek) zihniyetlere sahibiz. Bu topluma adapte olabilmek için doğumdan itibaren bu iki zihniyetin normları ve kalıpları ile şekilleniyor, onları öğreniyor ve de onları becerdiğimizde kendimizi ‘iyi’ (başarılı) hissediyoruz.
Ama artık birçoğumuz şöyle bir ordu hayaline de uzak değiliz umarım… Toplumun farklı sosyolojik gruplarından elemanlarla oluşmuş, sivil siyaset karşısında şeffaf ve hesap verir konumunda olup aynı zamanda kurumsal kültür açısından kendi özerk alanına sahip, bu özerk alanı ideolojik baskıdan uzak tutarak mesleki gelişme kriterleri üzerinde konumlandıran, hiyerarşi mesafeleri kısalmış, kararların birden fazla rütbe seviyesi barındıran bir paylaşma mekanizması içinde alınabildiği, fikirsel alış verişin hiyerarşilerce baskı altında tutulmadığı, farklı bakışların özendirildiği, mesleki liyakatin belirleyici olduğu bir ordu…
Yani demokrat zihniyette bir ordu. Askerliğin demokratlıkla bağdaşmadığını öne sürenler çıkabilir. Nedeni bunu söyleyenlerin otoriter ve ataerkil zihniyette olmaları. Demokrat zihniyete doğru adım attığımızda nasıl aileyi farklı bir perspektif içinde algılamaya başlıyorsak, orduyu da öyle değerlendirmeye başlarız.
Nihayette mesele (basitleştirilerek) bir subayın üstünün söylediğini ona güvenerek ve inanarak yapmasıysa, şunu düşünelim: Acaba bir ast hangi üst subayına güvenir, inanır ve peşinden gider? Onu rütbesi ile ezen veya keyfiliğe dayanan bir ilişkiyi ona dayatan subayın mı?
Ast üstün güvenini birlikte deneyimlenen karar mekanizmaları süzgecinde kazanmışsa ve aynı süreçte üstün de kendisine güvendiğini deneyimlemişse, bu ilişkinin askerlik mesleğinin her türlü sınavında daha başarılı olacağı açıktır
(Batı orduları bu yönde çok yol kat etti. Beklendiği üzere kara kuvvetleri halen biraz daha geri kalsa da… İyi bir başlangıç için meraklısı örneğin 1980’lerin başında ABD Hava Taktik Kuvvetlerinin başındaki Wilbur Creech’in sosyal psikoloji ve zihniyet literatürü açısından ilham verici uygulamalarına bakabilir.)
Sözü uzatmaya gerek yok. Bu ülkede ordu (ama giderek devletin tümü) orta vadede ayakta kalması zor, toplumla ilişki kurmakta zorlanacağı, kendi içinde parçalanma tehlikesi içeren bir dinamiğe adım atmış gözüküyor. Geçmişimizde ve geleneğimizde ‘kurtarıcı’ ya da ‘şifa verici’ bir birikimimiz yok. Ne ideolojilerimiz buna uygun ne de hakim kültürümüz.
Ama umut verici ‘kıvılcımlar’ var. Toplumun her kesimde karşılaştığımız sağduyu, her gelen neslin özgürlük tanımında izlenen kapsam genişlemesi… Bu küçük etkenlerin birey ve aile hayatına geriye dönüşü olmayan şekilde adım adım damga vurması.
Diyorum ki, belki bir sivil inisiyatifin de vaktidir. Sorumluluk sahibi vatandaşlar arasından kendilerini ‘sorumlu’ hissedenlerin, toplumsal çeşitliliği içeren bir kurumsallaşma çerçevesinde bu ülkede devleti ve orduyu tartışmaya açmaları, ‘nasıl bir ordu (devlet) istiyoruz’ sorusunu aleni olarak sormaları ve kendi cevaplarını genişleyen bir toplumsal zemin üzerinde geliştirmeleri için…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023