Etyen MAHÇUPYAN
Son yerel seçim sonuçları toplumun psikolojisi açısından anlamlı bir duruma işaret ediyor: CHP’ye karşı hoşgörülü ve ümitli olmak istiyoruz. Yanlışlarına işaret etmek içimizden gelmiyor. Doğru yönde ilerlesin, doğru işler yapsın, en azından gerçekçi bir iktidar alternatifi olsun, ama daha da ötesinde iktidara gelip bizleri bu giderek devlet tahakkümüne sığınan İttihatçı rejimden kurtarsın istiyoruz.
Muhafazakarların bir bölümü CHP’ye olumlu bakma açısından kadim önyargı eşiğini geçmiş durumda. Geriye kalanların önemli bir kısmı ise şu anki iktidarın gidişinin iyiye olmadığını, bir şekilde dizginlenmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Dolayısıyla CHP’ye bakarken kaygılarımızı teskin edecek, geleceğe dair umut verecek ‘işaretler’ arıyoruz. Bunlara tanık oldukça olayın altını çiziyor, önemsiyor, söz konusu olumlu işaretin genel doğrultunun parçası olduğunu savunmak istiyoruz.
Aksi yönde işaretler ortaya çıktığında ise karamsarlığa kapılmamak, ‘hiçbir şeyin değişmediği’ gerçeğiyle yüzleşmemek adına olayı es geçiyoruz. Medyada veya sosyal platformlarda tartışılmıyor, sanki o olay olmamış gibi davranılıyor.
Geçenlerdeki ışık kapatıp açma eylemi gibi… CHP’nin bunca yıldan sonra bile bu eylemin siyasi ve sembolik mesajını hala anlamadığı, toplumun ruh halinin, karmaşıklaşan yapısının, beklentilerinin farkında olmadığı, siyaseti değerlendirirken bağlam analizi yapmakta zorlandığı ortaya çıktığında başımızı öte yana çevirdik. Bu girişimin siyasete ne denli uzak ve çiğ olduğunu yazmadık, konuşmadık.
CHP’yi koruma içgüdüsü ağır bastı. Ama belki de aksini yapmak lazım… Çünkü bu yanlışlar tartışılmadıkça CHP yenilerini yapma istidadı gösteriyor. Toplum bu partinin ‘artık’ olgunlaşmasını beklerken, o çocukça tutumunu bir parti ‘kişiliği’ haline getirip, kimliğinin parçası kılıyor.
Bazı eski genel başkanlarla birlikte Özgür Özel’in yüz yıl sonraki CHP Genel Başkanı’na mektubu ‘çocukluk’ evresinin aşılamamasına iyi bir örnek. Yine üzerinde durulmadı. Kamuoyu bunu önemsenmesi gerekmeyen bir ‘ideolojik latife’ gibi görüp geçti.
Ancak CHP’lilerin psikolojisi ve partinin ‘siyasetten’ ne anladığı açısından hazin bir olaydı. Çünkü “Mustafa Kemal’in çocukları” olmakta ısrar, büyümekte zorlandığınızı, çocuk kaldığınızı, giderek çocukluğa sığınıp kendinizi avuttuğunuzu, siyaseti çocukça bir hayal alemi içinde tasavvur etmeye eğilimli olduğunuzu ima ediyor.
Acaba gelecekteki CHP Genel Başkanı’na mektup yazmanın nesi cazip geldi? Herhalde bunu salt bir ‘hoşluk’ olarak görmediler. Belki kendilerini önemli hissetmeye vesile oldu, belki böylece tarihe geçtiklerini düşündüler. CHP Genel Başkanları olarak siyasete yeterince ‘damga’ vuramadıklarının farkında oldukları için, geleceğe kalacak bir belgede ‘imzaları’ olsun istediler.
Yüz yıl sonrasında bu mektubu okuyacak olan CHP’lilerin gözlerinin yaşaracağını, kalplerinin gururla dolacağını, ‘ne güzel yazmışlar’ diyeceklerini mi sandılar? Olayın sürpriz bir tarafı da yok… Mektubun bir kopyası zaten ‘Bellek Sergisinde’ yer aldığı için yüz yıl sonrasının CHP’lileri metni defalarca görmüş durumda olacaklar. O halde bir kopyanın toprağa gömülmesi niye? Yüz yıl sonra CHP onu törenle topraktan çıkarıp sergideki tıpatıp aynı metnin yanına mı asacak?
(Ama en korkutucu ihtimal şu: Belki de yüz yıl sonrasının CHP yönetimi bu uygulamayı çok beğenip kendileri de yüz yıl sonraya hitaben benzer içerikte bir mektup yazarlar.)
Dahası, acaba yüz yıl sonra CHP diye bir parti var olacak mı? Düşünün ki geçmişte bile bir süre ortadan kalkmıştı. Diyelim ki bu isimde bir parti olacak… Acaba nasıl bir ideolojiye ve zihniyete sahip olacak? O da kendisini şimdiki gibi ‘değişmeyen ilkeler doğrultusunda’ mı tanımlıyor olacak? Bu ‘değişmeyen’ yaklaşım, sürekli ‘değiştiği’ iddia edilen gerçeklikle yüz yıl boyu nasıl baş edecek?
Görülüyor ki CHP’nin bugünkü sahipleri gelecekte de ‘aynı ideolojik ilkelere’ sahip, gerçekliği ancak bu ‘değişmeyen ideolojik ilkeler’ çerçevesinde ele alabilen bir parti hayal ediyor. Bu kimliksel sınırlamanın bugün partinin gerçekliğe adaptasyonu açısından sıkıntı yaratacağını bekleriz ve nitekim öyle de oluyor.
Yazılan mektubun içeriği söz konusu ‘ideolojik dumur’ halini iyi yansıtıyor. Hadi böyle bir mektup fikri doğdu, bari geçmiş ve bugüne nesnel ve eleştirel bakabilseydi. Bugünü bir muhasebe ve ‘yeni sayfa’ açma anı olarak tanımlasa, geleceği bu yeniden inşanın sınavı olarak irdeleyebilseydi.
Oysa metnin içeriği tam bir hayal kırıklığı. Alıntı yaparak yazıyı uzatmayacağım. İçerilen mesajlar şöyle: 1) CHP Mustafa Kemal’in eseri, (aynen Cumhuriyet gibi) ilelebet yaşayacak emanetidir. 2) CHP Sivas Kongresi’nden bu yana kurucu nitelikteki bir sürekliliğin parçasıdır. 3) Bu süreçte Mustafa Kemal değişmez rehberimizdir ve görevimiz onun işaret ettiği hedeflere ulaşmaktır. 4) Yenilik ve değişimleri ancak kurucu değerlere (bizim ‘devrimciliğimize’) uygun oldukları takdirde benimsiyoruz. 5) Şu ana kadar medeniyet hedeflerine ulaşamadık ama mücadelemiz sürüyor.
Son madde lafın gereği olarak oraya konmuş gözüküyor. Dolayısıyla biri psikolojik diğeri ideolojik iki temel önerme var:
Psikolojik önerme ilk iki maddede. Anlaşılan o ki CHP’liler kendilerini bir büyük tarihsel misyonun, sürekliliğin parçası olarak görüyor ve bunu kuruluşa bağlayarak partilerini (dolayısıyla kendilerini) ölümsüzleştirmek istiyorlar. Buna inanmanın insana kendini iyi hissettireceği açık. Muhtemelen zamanın kendinizden yana olduğunu, önünde sonunda bu mücadeleden galip çıkacağınızı, dolayısıyla bugünkü yanlışlarınızın çok da belirleyici olmadığını düşünüyorsunuz. Böylece ‘siyaset yapmadan’ ya da basmakalıp siyasi itirazlarla günü geçirmenin yükü azalıyor. Siyasete ‘tepeden’ bakıyor, ona doğru gitmektense siyasetin size ‘gelmesini’ bekliyorsunuz.
İdeolojik önerme ise sonraki iki maddede. Yine anlaşılan o ki CHP’liler Mustafa Kemal’in yüz yıl önceki koşullarda ve (bugünden bakıldığında pek de makbul olmayan) otoriter zihniyet çerçevesinde üretmiş olduğu toplumsal, kültürel, entelektüel hedefleri ve de onlara ulaşma yöntemlerini bir tabu gibi algılamaya devam etmekle kalmıyor, ona heves edip bu tutumlarından gurur duyuyorlar. Sanki gerçekliği kavramaya çalışıp onunla yüzleşmektense, Mustafa Kemal’in kendilerine verdiği değerlere bağlı kalıp münzevileşmeye razılar.
Çocukken bazı idollere sahip olmamız yadırgatıcı değil. Ancak büyümek ve olgunlaşmak bu idollerle araya mesafe koymayı, onlardan uzaklaşmayı, kendi ayaklarımız üzerinde durmayı ima eder. Kimin ‘askerleri’ ya da ‘çocukları’ olduğumuzun önemi yok… Herhangi birinin ‘askerleri’ ya da ‘çocukları’ isek hala büyümemişiz demektir.
Ne yazık ki ülke yönetimi bir yandan küresel dengelerin, diğer yandan toplum ve doğrudan devletin yönetilmesi demek ve bu iş çocuklara verilemez.
CHP bugünün algısı içinde ‘sempatik’ bir çocuk… Ama hala bir çocuk. Büyümek için önünde kısa bir süre var. Yüz yıl sonrasının parti başkanına değil, bugünün insanlarına ve onların dünyasına hitap eden bir mektup kaleme almaları için…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024