Etyen MAHÇUPYAN
Bahçeli’nin ‘silaha veda daveti’ ile başlayan Kürt ‘açılımının’ nedeni baştan itibaren merak konusu oldu ve aydın dünyası bu hamlenin Suriye ile bağlantılı olduğu konusunda hızla hemfikir hale geldi. Bu yorumun dışında kalan birkaç kişi de bir süre sonra farklı tezi, yani bu ‘açılımın’ esas olarak Türkiye ile ilgili olduğu görüşünü beyan etmekten vazgeçti. Benim vazgeçme sebebim genel aydın tavrıyla ilgili umutsuzluğa kapılmamdı. Bu meseleyle ilgili aydınların ‘düşünmemeyi’ tercih etmeleri ve ‘yüreklerinin yolunu’ izlemekle yetinmeleri heves kırıcıydı.
Halen devam eden genel tavır, ‘açılımın’ Suriye ile ilgili olduğunu söyleyip geçmek şeklinde. Başlarda birçok yorumcu Suriye’deki büyük değişimin öğelerini sıralıyor (Esad’ın gitmesi, Rusya ve İran’ın yerelde zayıflaması) ve herhangi bir nedensellik bağı kurmadan, iktidarın hamlesini buna bağlıyordu. Sonrasında HTŞ ülkeye hakim olmasına rağmen hüküm değişmedi: ‘Açılımın’ nedeni Suriye idi…
Bu kanaatte buluşanların ortak bir yönü var ve nedenselliği atlayarak olaya ‘neden’ atfetmenin zemini de galiba bu ortak yön: Söz konusu aydınlar Kürtlerin hak ve özgürlüklerini kazanması konusunda duyarlılar. Bu duyarlılık Rojava’daki oluşumun güçlü kalması, hatta daha da güçlenmesi isteğini uyandırıyor ve analizler bu arzuyu tatmin eden bir yöne kayıyor.
Nitekim ‘açılım’ için ille Suriye kaynaklı bir neden sunmak zorunda kalanlar nihayette şu tezi öne sürdüler: Esad gittikten ve Rusya ile İran bölgeden çekildikten sonra Suriye’de bir boşluk doğdu, YPG/SDG’nin güçlenme ve özerkliğe yönelme ihtimali arttı, Türkiye bu ihtimalden çekindiği, kendisini tehdit altında gördüğü için silah bırakma teklifi yaptı.
Oysa muhakeme mantıklı varsayılsa bile, önerme aşırı zayıftı. Birincisi, Türkiye devletinin (bütün askeri üstünlüğüne karşın) zayıf olduğunu, SDG ile savaşmaktan korktuğunu ve ‘çaresizce’ silahsızlanma teklif ettiğini öne sürmüş oluyordu ki, iktidarla ilgili bu kadar naif olunması şaşırtıcıydı. İkincisi, eğer gerçekten de YPG bu denli güçlüyse, özerkliğe yürüyorsa, Türkiye’nin silah bırakma teklifine gülüp geçmez miydi? Bu durumda ortada bir ‘süreç’ değil, olsa olsa Türkiye’nin acizliğini ortaya koyan (dolayısıyla söz konusu aydınların ciddiye almaması gereken) bir çaresizlik hamlesi ile karşı karşıya olurduk. Ne var ki bu analizi yapmalarına rağmen, aydınlar iktidarı ciddiye aldılar ve kendi tutumlarında bir garabet görmediler.
Ancak mesele daha da sıkıntılı, çünkü ‘açılımın’ Suriye nedeniyle olduğu muhakemesi de mantıklı değildi: Birincisi, Esad gitmesi ve İran’ın etkisinin azalması YPG’yi zayıflattı. Rojava yönetiminin gücü Esad ile yapılmış anlaşmalara dayanmaktaydı ve dolaylı olarak rejimin onayını almıştı. Esad iktidardan düşünce bu meşruiyet zemini ortadan kalktı. İkinci olarak, Esad ve İran’ın bıraktığı boşluk anında ve doğal (meşru) olarak Sünni Arap gruplarca dolduruldu. Nihayet üç, söz konusu Sünni Arap gruplar içinde ÖSO ile zaten organik bütünleşme içinde olan ve bir süredir HTŞ ile de yakınlaşmış olan Türkiye’nin gücü arttı. Hele Rusya’nın denklemin çeperine itildiği, ABD’nin ise fazla müdahil olmak istemediği bir ortamda, silahlı kuvvetleri güçlü ve Müslüman bir ülkenin Suriye’de bir anda ‘aşırı’ güçlü hale geleceği aşikardı.
Derken HTŞ birkaç gün içinde Şam’a girdi, müesses nizamı yıktı, yeni bir devletleşme sürecine girdi ve kendisini hızla Batı dünyasına kabul ettirdi. Bunun tek anlamı Türkiye’nin elinin daha da yükselmiş olduğu, buna karşılık YPG’nin nehrin akıntısına göre yol alma mecburiyetiydi.
Ama gelişmeler orada soluklanmadı… HTŞ yönetimi merkezi devlet dışında hiçbir grupta silah bulunmayacağı kararını tebliğ etti, tüm özerkleşmiş unsurlar devlet sistemine entegre olmaya davet edildi ve nitekim YPG ile HTŞ süreçte ve üretilecek rejimin mahiyetinde anlaştılar.
Bu gelişme trafiğinde Türkiye ön aldı, Suriye’deki yeni dinamiğin hazırlayıcısı oldu, Esat’ın gitmesi için ağırlık koydu ve Suriye’deki yeni rejimin nitelikleri konusunda etkili olmayı sürdürüyor. Diğer deyişle, Rusya ve İran’ın olmadığı bir ortamda Esad rejiminin çökmesinin asıl Türkiye’ye yarayacağını ve YPG’nin pasif durumda kalacağını bu iktidar zaten öngörüyordu.
Kısacası iktidarın (devletin) bakışıyla, Suriye’deki dönüşüm Türkiye için bir tehdit değil fırsattı…
Şimdi gelelim, bütün bu değişim dönüşümle iktidarın Kürt ‘açılımının’ ilişkisine: Birçok kişi için şaşırtıcı olabilir ama neredeyse hiçbir ilişki, hele hele nedensellik ilişkisi yok! Bütün bunlar PKK silah bıraksa da bırakmasa da, Öcalan çağrısında Suriye’den bahsetse de bahsetmese de, (daha geriye gidelim) Bahçeli silahsızlanma davetini yapsa da yapmasa da muhtemelen gerçekleşecekti. Çünkü Suriye’nin apayrı, kendine has bir dinamiği var ve Türkiye’den neşet edecek hiçbir ‘sözün’ bunu değiştirecek gücü yok.
Bu bağlamda Öcalan’ın mesajının YPG’yi kapsayıp kapsamadığı boş bir tartışma. Bu konuda söyleyebileceğimiz tek şey devlet ile Öcalan’ın bir biçimde anlaşarak, çağrıda Suriye veya YPG kelimesinin kullanılmamış olması. Ancak bir anlık düşünme bile bunun ne denli makul bir tercih olduğunu gösteriyor: Suriye’de belirsizlik varken, geleceğin ne getireceğini biliyormuş gibi davranılması abes olurdu. Ayrıca çağrıda YPG’nin silah bırakmasının zikredilmesi belki de YPG’yi HTŞ karşısında nispeten zayıf düşürebilirdi.
Sebep ne olursa olsun, belli ki YPG’nin hareket ve pazarlık alanına dokunulmak istenmedi ve nitekim YPG de ağırlığını koruyarak Suriye devletiyle anlaştı. Çünkü eli zayıflamıştı ve bu anlaşmayı yapmadığı takdirde muhtemelen gelecekte hiçbir meşru hak talebinde bulunamayacaktı.
Tekrar altını çizmek istiyorum: Yaşananlar ve onun öncesindeki en az bir yıllık dönem gösteriyor ki iktidarın silah bırakma davetinin Suriye ile herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunmuyor. Türkiye güçlü ve nispeten rakipsiz olduğu bir konjonktür yakaladı, bu gücünü daha da artıracak şekilde kullandı ve Rojava’daki oluşumun siyasi bağlamda sahneden çekilmesini sağladı. Ve de bu sonuç PKK silah bırakmasa bile, Öcalan çağrısında YPG dememiş olsa bile gerçekleşti!
Yazının buraya kadarki kısmını ‘gürültünün temizlenmesi’ babından görün… Şimdi soruya geri dönmenin (bir kez daha) zamanı: Acaba bu iktidar niçin silah bırakmayı hedefleyen bir Kürt ‘açılımı’ yaptı?
Cümlenin bir öznesi var: İktidar. Onun bir eylemini anlamaya çalışıyoruz. O halde ilk yapılacak şey bizzat söz konusu öznenin, yani iktidarın bu ‘açılıma’ nasıl bir anlam atfettiğinin irdelenmesi olmalı. İşin ilginç yanı iktidar bu konuda hiç de çekingen davranmıyor, her fırsatta kendi niteliğini, bakışını, vizyonunu, ideolojisini ve zihniyetini tekrar ve tekrar kamuoyuna anlatıyor.
Örneğin bir Kürt ‘açılımı’ yaşanırken aynı anda DEM Parti belediyelerine kayyum atanmasının (iktidarın anlam dünyasında) niçin ‘çelişkili’ olmadığını söyleyip duruyorlar. Ne var ki nasıl ‘açılımın’ nedenini ille Suriye’de arama dürtüsüne yenik düşülüyorsa, bu iki uygulamanın da ‘kendi içinde çelişkili’ olduğu tezine yaslanma kolaycılığına kaçılıyor.
Oysa anlama faaliyetinin ‘altın’ kuralı şu: Karşınızdaki kişide ‘çelişki’ görüyorsanız ve o kişi söz konusu (sizin çelişkili gördüğünüz) eylem ya da fikri tekrarlıyorsa, çok muhtemelen o kişiyi anlamıyorsunuz demektir.
İktidarın anlam dünyasını irdelemek üzere onlarca örneğe geri dönmek yerine, Bahçeli’nin geçen hafta sonu yaptığı yazılı açıklamaya bakalım.
Metnin önemli bölümü PKK’ya yönelikti ve özetle şunu söylüyordu: Terör Türkiye’ye ihanettir; ‘ateşkes’ ilanı boş laftır çünkü ahlaki, hukuki ve meşru zemini yoktur; melez kimlik ve anayasa değişikliği gibi siyasi talepler gayrı meşrudur; örgüt mensuplarının geleceğini devletin eline bırakmalıdır; örgüt kendisini feshetmediği takdirde bedelini öder… (Diğer deyişle iktidarın ‘açılım’ anlayışı bu! Bizlerin zihninde var olabilecek bir başka ‘açılım’ değil.)
Ancak Bahçeli’nin açıklamasında iktidarın anlam dünyasını anlamaya ve Kürt ‘açılımının’ hangi zemine oturduğunu idrak etmeye yarayacak önemli bir bölüm daha var. Şöyle deniyor: “İkinci Dünya Savaşı sonrasında tecelli eden hakim ve havi uluslararası sistem ölümcül darbelerle tasfiyenin eşiğindedir… Türk ve Türkiye Yüzyılı, dünya sallanırken milli güvencenin yüzyılı, bin yıllık kardeşlik hukukunun yüz akı, doğudan batıya, kuzeyden güneye muazzez milletimizin gönül akını ve gövde gösterisidir.”
Acaba bu bölüm, PKK’nın silah bırakması gibi ‘pratik’ gündeme ilişkin yapılan bir açıklamaya niçin girmiş? Çünkü daha önce de iktidarın tüm metinlerinde iz sürebileceğimiz üzere, asıl ‘büyük’ mesaj bu! PKK’nın silah bırakması tarihsel ufkun eşiğinde, koparıp atılacak bir ayrık otu sadece.
Bahçeli (ve dolayısıyla devlet) eski dünyanın çöktüğünü, yeni dünyanın yeni bir ‘hiyerarşi’ ima ettiğini, Türkiye’nin önem ve göreceli gücünün gelecekte (kaçınılmaz olarak) artacağını, söz konusu hiyerarşide yerinin yükseleceğini ve bunların yeni fırsatlar getireceğini söylüyor. Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın (büyük harfle!) büyük bir milli yürüyüşün, devlet etrafında tecelli etmiş manevi iradenin ‘kendisini realize etmesini’ sağlayacağını öne sürüyor.
Diğer deyişle (aynen Müslümanlar gibi) bu topraklardaki Kürtleri de Türk devleti ve Türklük şemsiyesi altına girmeye, onunla birlikte ‘yükselmeye’ davet ediyor. Yaralı ve tatmin olamamış bir benliği tedavi olmaya, yücelmeye çağırıyor. Bunun için yapılması gereken Kürtlerin siyasi taleplerinden vazgeçmesi, Kürt meselesinin ‘siyasi’ bir mesele olmaktan çıkması ve Kürtlerin şu anki (İttihatçı) rejimin makbul vatandaşları olmaktan kıvanç duymaları.
Ve bu ideale ulaşmanın önündeki ilk ve en kritik engel de açıktır ki PKK’nın varlığı ve silahlı mücadelesi. Çünkü bu ‘varlık’ devam ettiği sürece Kürt meselesi de bir ‘siyasi’ mesele olmaya devam edecek, rejimin toplumu ‘millileştirme’ süreci aksayacak, Türkiye’nin bölgesindeki fırsatları kullanarak dünya skalasında ‘sınıf atlaması’ gecikecek, hatta belki de engellenecek.
İktidarın daveti silahların gömülmesi ve örgütün feshi olsa da, asıl hedef Kürtlerin siyasetinin rejimin siyaset algısına tabi olması, ona uyum sağlaması, bu meselenin Türkiye’nin ‘yürüyüşünün’ önünde bir engel olmaktan çıkması.
Suriye’de ne olursa olsun, nasıl bir gelişme yaşanırsa yaşansın…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları





























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024