Etyen MAHÇUPYAN
Siyaseten olgunlaşmamış, toplum olmayı becerememiş bir ülkede Kürt meselesini aşmak bir yönüyle kolay. Halkın zaten kimliksel meselelerde seyirci kaldığı bu dünyada, devletin ve ilgili aktörlerin yeterli iradeyi sergilemesi barışı getirebilir. Türkiye’de PKK ile olan mücadele sonuçta on binlerce kişinin hayatına mal oldu… Ama PKK’nın karşısında paramiliter Türk milliyetçileri çıkmadı. ‘Türk tarafı’ meseleyi devletin sağduyusuna ve takdirine bıraktı. Bu bir avantaj… Ama barış gelse bile gerçek bir toplum olma yolunda daha çok yolumuz olduğunun da işareti.
Toplum olamamanın muhakkak ki tarihsel ve zihniyete dair nedenleri var. Ama onları yok sayacak halimiz de yok. Belirli bir geçmişe karşın ama aynı zamanda o geçmişle birlikte kendimize yeniden bakmak durumundayız. Çözüm süreci bu açıdan kendimizi olgunlaştırmanın aracı haline gelebilir. Süreç sadece bir siyasi çatışmanın çözülmesini, silahların susmasını, barışın gelmesini ifade etmiyor. Aynı anda kendi üzerimize düşünme ve konuşmanın yolunu açmaya ve ortak ahlaki zeminin derinleşmesine vesile. Demokrasi iktidara gelebilmenin veya azınlık taleplerini kuşatmanın aracı olarak alındığında epeyce sığ bir rejim. Demokrasinin toplumu derinleştirerek üretme kapasitesi olmalı ve bu da ahlaki meselelerde tüm halkı kucaklayan tartışma zeminlerinin oluşması demek. Çözüm süreci tarafları ahlaki sorgulamaya açık tutan konuların gündeme gelmesine ve sorumluluk bilinciyle taşınmasına vesile olabilirse, demokrasi yolunda asıl katkıyı sağlamış olacak...
Bu bağlamda ele alınması gereken sorulardan biri Kürt siyasetini muhatap alıyor. Haklı olanın hakkını isterken gayrı ilkesel ve fırsatçı bir tavır sergilemesi durumunda taleplerinin meşruiyeti gücünü ve anlamını koruyabilir mi? Diğer bir deyişle Kürt siyasetinin bugün yürüttüğü siyaset, geçmişte Kürt halkının yaşamış olduğu haksızlığın ardına gizlenebilir mi? Geçmişe sığınıp bugün yapılan her şeyi aklamak ve mazur göstermek mümkün müdür? Eğer değilse bunun sınırı nedir?
Öte yandan bir başka soru da devleti, hükümeti ve kendisini Türk olarak tanımlayanları muhatap alıyor: Hak gasp etmiş olan taraf bugün meşruiyetçi bir yola girdi diye geçmişte yapılan haksızlık ortadan kalkar mı? Bugün iktidarın çözümü destekliyor olması Kürt halkının yaşamış olduklarını unutmalarını isteme hakkını bizlere verir mi? Hükümetin çözümü hedeflerken sadece bugünü değil, geçmişi de bir sorun olarak görüp ‘çözmesi’ gerekmez mi? Eğer gerekirse bunun sınırı nedir?
Eğer bu iki soruyu birlikte tartışabilirsek demokrat yaklaşımları davet etmek ve ortak ahlaki zemin inşasına katkıda bulunmak mümkün olabilir… Her iki sorunun içindeki ‘sınır’ kavramı aslında demokrasi dediğimiz sistemin de ruhunu temsil ediyor. Demokrasiyi bir karşılıklı talepler ve sınırlamalar mekanizması olarak görme kolaycılığından sıyrılmak gerek. Demokratlık kendimizi öteki ile birlikte yaşayabilme şansımızı korumak için sınırlamamız demek… Eğer bunu karşılıklı olarak yapabilirsek, çözüm süreci ile birlikte sadece Kürt meselesinde değil, diğer tüm meselelerimizde de büyük bir adım atmış olacağız.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
aynur tokmakci
Mersinde yaşıyorum ve günlerdir yaşadığımız tedirginlik berbat birşey.Aynen söylediğiniz gibi mal ve can endişesi ile beraber, gerginlik uykusuzluk...İnanın kentin merkezinde yaşayan biri olarak yıllardır bu kentte yaşananlarda böyle hissetmedik.Bu da olayların çevre duyarlılığı ile ilgili boyutunun devede kulak olduğunu göstermektedir.Kentimizde Silifkeye kadar olan alanda birinci sınıf tarım alanlarına ve güzelim kumsallara yapılan devasa binaların yapımında bu çevreci meslek odalarının nerelerde olduğunu halkın umursamadığını sananlar yine avuç yalamaya hazırlanıyorlar...Halk herşeyi izliyor . En önemli şeyin huzur ve güven olduğunu bu insanlar ne zaman anlayacak acaba..