Etyen MAHÇUPYAN
Siyasetçiler genellikle toplumu muhatap almaktan hoşlanmazlar. Topluma mesaj verirler, gündem yaratmaya çalışırlar ama kendilerini şeffaflaştırma ihtimali olan karşılaşmalardan kaçınırlar.
Yandaş medya yaratmanın işlevi de budur, çünkü böylece daraltılmış bir kanal üzerinden kitlelere ulaşabilir. Kanalın daralması siyasetçiyi ideolojik açıdan korur ve onu topluma açıyormuş gibi yaparken aslında gizler. Dolayısıyla rakip veya mesafeli medya ortamlarına çıkmak siyasetçiler için stratejik kararlardır. Çünkü siyasetçiyi istemese de şeffaflaşmaya doğru iter...
Karayılan'ın Taraf Gazetesi'ne göndermiş olduğu mektup bir yarı şeffaflaşma adımı. Tek taraflı bir metin... Sadece yazarının yorumuyla yetinmenizi gerektiriyor. Ancak Karayılan'ın üzerinde rahatça konuştuğu ve aynı rahatlığı sergileyemediği alanlar birbirinden ayrımlaşıyor ve görünür hale geliyor. İstemese de, bu mektup Kürt siyasetinin sıkıntılı noktalarını sergiliyor. Söz konusu unsurların üzerinin örtülme çabası ise siyasetçinin eksi hanesine yazılıyor.
Mektup Karayılan'ın sıkıştığı noktanın KCK meselesi olduğunu ortaya koymakta. Bu operasyonun yasal olmakla birlikte, bu yasaların hukuki niteliğinin çok şaibeli olduğu herkes tarafından söyleniyor. Dolayısıyla KCK tutuklamalarına karşı en kolay itiraz, devleti demokratik bir hukuk anlayışına davet etmek olurdu. Ama Karayılan böyle yapmıyor... Doğrudan siyaset üzerinden bir savunma geliştiriyor ve böylece Türkiye'deki hukuk sistemini de eleştirisinin dışında bırakıyor. Acaba neden? Belki hukuk talebinin devletle Kürt siyaseti arasında bir hiyerarşi yaratacağı öngörülüyor. Oysa meseleyi siyaset çerçevesine yerleştirdiğinizde, KCK operasyonları da salt siyasi hale geliyor ve çözümünün siyasette aranması gerektiği ima ediliyor. Diğer bir deyişle belki de Karayılan, hangi hukuk anlayışı olursa olsun, bu operasyonların devam edebileceğini düşünüyor.
Ne var ki, KCK operasyonlarına siyaseten karşı çıkarken Karayılan'ın eli epeyce zayıf. "Bu tutuklananları ne tanırız, ne biliriz, ne de KCK ile ilişkileri vardır" gibi inanılması güç bir açıklama yaptıktan sonra şöyle diyebiliyor: "Onlar sadece sisteme teslim olmayan ve yasal zeminde demokrasi mücadelesi yürüten Kürt siyasetçilerdir." İyi de, madem tanımadığınız bilmediğiniz insanlardı, kim olduklarından, ne yaptıklarından nasıl bu kadar emin oldunuz? İtiraf etmek gerek ki bu apolojetik [savunma yapan] tavır hiçbir siyasetçiye yakışan cinsten değil ve bir sıkışmayı ifade ediyor. KCK'nın ne olduğunu anlatma gayreti içinde Karayılan inanılması zor bir adım daha atıyor ve KCK'nın şu an geçerli olmayan, ilerde "özerklik sistemi kabul edilirse" hayata geçecek olan bir sistem olduğunu öne sürüyor. Buradan hareketle de operasyonlarda tutuklananların "geleceğe dönük tasarlanan bir şeyden hareketle 'siz bunları yapıyorsunuz' diye yargılandıklarını" vurguluyor. Ancak bütün darbeler de aynen böyle oluyor... Bugünün eylem stratejisi, gelecekte kurulacak sisteme uygun olarak şimdiden kotarılıyor. Karayılan herhalde bu benzeşmeyi doğal olarak fark edecek biri. Ama başka bir muhakeme bulamamış gözüküyor.
KCK üyeliği nedeniyle tutuklananlar arasında gerçekten de ilgisiz ve suçsuz birçok kişi olabilir ve kamuoyundaki kanaat de o yönde. Ancak hepsinin birden 'yasal zeminde' olduğu iddia edilince, hem mesele yine hukuk zemininden uzaklaşıyor, hem de siyaseten anlamsızlaşıyor. Karayılan 'demokratik özerklik' ilanına ilişkin de benzer bir görüş sunuyor: Özerkliğin ilanı ile Silvan olayının aynı güne rastlamasını 'tesadüf' olarak niteliyor ve sanki özerklik zaten ilan edilecekmiş de, Silvan katliamı beklenmedik bir şekilde üzerine gelmiş gibi anlatıyor. Oysa özerklik ilanının iki hafta sonraya planlandığını, Silvan olayının o sabah öğrenildiğini ve buna rağmen ilanın öne çekildiğini bizzat Kürt siyasetçilerin sonraki sözlerinden biliyoruz.
Kısacası Karayılan, devletin bütün tasarruflarının bilinçli olduğunu ileri sürerken, Kürt siyasetinin tasarruflarını tesadüflere bağlama eğiliminde ve bu hiç de inandırıcı bir tablo değil. Kürt siyasetinin sorumluluk taşıma konusunda ikircikli olduğu anlaşılıyor. Bunun arkasında tasfiye olma korkusunun yattığı ise görünür bir durum. Ne var ki Karayılan tasfiye korkusu karşısında şiddeti seçeneksiz hale getirmeye fazlasıyla teşne. "Tasfiye olmamak için aldığımız tedbirlere dönük hususları öne çıkararak savaşı tekrardan bizim başlattığımızı iddia etmek ne kadar doğrudur?" diye soruyor... Yani şiddeti bir 'tedbir' olarak algılıyor ve böylece onu bir tercih olmaktan çıkarıp doğallaştırıyor.
Kürt siyasetinin sorumluluktan kaçma tavrı, onu haklı olduğu alanlarda da toplumsal algı açısından zayıf bırakıyor. Karayılan, basının devletten yana bir çizgi izlediğini söylerken de yine kendi sorumluluğundan kaçıyor. Çünkü Silvan öncesinde durum hiç de böyle değildi...
Şiddet bir tercih. Siyasetten kaçmayı sağlayan bir tercih ve Kürt siyaseti hâlâ tercihlerinin sorumluluğunu taşıma olgunluğundan uzak gözüküyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023