Etyen MAHÇUPYAN
İstanbullu Katolik bir ailede doğdum. Katolik Ermeniler Ortodokslara nazaran kendilerini daha Avrupai, kültürlü, görgülü, ‘gelişmiş’ addederlerdi. 19. Yüzyıl ortalarından itibaren Fransız okullarının tedrisatından yararlanmış, Anadolu’nun batısına yerleşmiş, hali vakti yerinde sayılacak kentli ailelerdi.
Ufak yaşlarımdan itibaren bu ‘doğallaşmış’ kendini beğenmişlik beni sinirlendirmeye başladı. Fikirsel bir karşı argümanım yoktu ama duygusal olarak bu kibirli halden uzak durmaya meylettim. Katolik cemaati içinden akraba ve dostların çocuklarına pek yanaşmadım.
Gençlik yıllarımda da nispeten az sayıda Ermeni arkadaşım oldu. Ancak Ermeni kimliğini taşımak durumunda olduğum ölçüde cemaatin genel hissiyatıyla da tanıştım. Soykırım meselesi benim için bile ancak yirmili yaşlarımda rastlaştığım bir hadisedir. Sonradan öğrendiğime göre Sıvas/Yozgat yöresinden gelen ve Ortodoks olan babaannemler 1915 olaylarında aile fertlerinin çoğunu kaybetmiş, İstanbul’da bulunan bazı dayılar da kendileri evden ayrılıp bir daha dönmemiş. Kimse biz çocuklara bunları anlatmadı… Aileler çocuklarını korumak ve muhtemelen bu ülkede yaşamalarını kolaylaştırmak üzere geçmişi yok saymışlardı.
Konu ile ilk karşılaşmalarımda tamamen bilgisizdim ve karşımda ‘bilirmiş’ gibi konuşan Ermeniler buldum. Ne var ki ‘bilmenin’ nasıl bir şey olduğu hakkında fikrim giderek derinleştiği için, o Ermenilerin de pek bilmeden, kişisel hikâyeleri genelleştirerek ve esas olarak duygu temelli bir söylem tutturduklarını görüyordum.
Soykırıma sarılmak Ermeni olmanın koşulu gibi görülüyordu ve bu itici durum beni çoğu zaman tepkiselliğe sürükledi. Ne var ki yaş otuzlara geldiğinde artık epeyce okumuş, neyin bilimsel çalışma neyin palavra ve hamaset olduğunu ayırt edebilecek duruma gelmiştim. Her iki tarafta da yer alan milliyetçi anlatıları, süslemeleri, duygu sömürülerini bir yana koyduğumda ortada apaçık, pek gizlisi saklısı olmayan bir tarihsel süreç vardı…
Bugün söz konusu dönemi, yaşananların serencamını ve nedenini anlamak için yabancı dile ihtiyaç yok. Türkiyeli çok sayıda ciddi tarihçinin kitap ve makaleleri fazlasıyla yeterli… Burada dar bir çerçeve ile yetinebiliriz…
Tanzimat’la birlikte Osmanlı devleti modern dünyaya adaptasyon açısından sıkışmaya başlamış, önce devlet yapılanmasında, ardından devlet/toplum ilişkisinde reform yapmaya zorlanmıştı. Devlet ve ülke için ‘devam etmek’ ancak değişerek mümkündü. Ne var ki bu değişim eşitlik üzerinde temellenmiş bir vatandaşlık anlayışını ima ediyordu. Oysa Osmanlı yüzyıllardır Sünni Müslüman cemaatin en tepede yer aldığı bir cemaatler hiyerarşisiydi. Kimliklerin devlet nezdinde eşit olması Sünni cemaatin kabullenmekte zorlandığı bir durumdu.
Buna karşılık gayrımüslimler Batı’daki hak ve özgürlük anlayışının Osmanlı’da da geçerli olmasını bekliyorlardı. Aynı zamanda milliyetçiliğin yükseldiği, her etnisitenin kendine ait yurdunun olmasının bir hak olduğu fikrinin hızla yaygınlaştığı bir dönemdi. Basitçe söylersek, eşitlik yönünde reformu beceremeyen veya istemeyen ülkelerde ikinci sınıf statüsüne sahip, ya da öyle hisseden vatandaşların milliyetçileşmesi hayatın doğal akışıydı.
Büyük kısmı Doğu Anadolu’da yerleşik Ermeni cemaati de öncelikle haksız, gayrı adil uygulamaların bitmesini ve daha geniş bir perspektifte eşit vatandaş olacakları bir düzeni talep etmeye başladı. Çektikleri sıkıntıları 1870’lerden itibaren neredeyse yirmi yıl boyunca sayısız dilekçe ile Saray’a ilettiler ama sorunlar devam etti. Bu ortam yabancı devletlerin meseleye taraf olma isteklerini artırdı ve bazı Ermeni siyasi/kültürel oluşumlar da bunu savunmaya başladı.
Devlet taleplere tepkisiz kaldıkça Ermeni toplumu içinde milliyetçilik güçlenip partileşti. Ancak ayrılıkçı fikirler henüz yoktu… Nitekim en milliyetçi parti olan Taşnaksutyun, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile işbirliği içinde rejimin özgürleşmesi, reformların yapılması, Fransız Devrimi’nden gelen ideallerin yerleşmesi için mücadele etti…
Öte yandan aynı süre içinde baskılar Doğu’da Ermeni çetelerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Karşılarında Türk ve Kürt çetelerini buldular. Karşılıklı köy basmalarda her iki taraftan binlerce insan öldü. Dengesiz olmakla birlikte ‘simetrik’ bir durumdu. Ama sonraki aşamada simetri bozuldu, çünkü devlet işi ele aldı.
1895-96 yıllarında birçok vilayette on binlerce Ermeni evlerinde, sokaklarda, iş yerlerinde öldürüldü. 1909’da henüz 2. Meşrutiyet kutlamalarından bir yıl sonra Adana’da Ermeniler üzerindeki baskılar silahlı çatışmaya dönüştüğünde, devlet Ermenileri silahsızlandırdı ve ardından en az otuz bin Ermeni bir ‘kampanya’ şeklinde öldürüldü.
Bu süreçte (son ana kadar) devlet defalarca reform sözü verdi, bu yönde adım atacakmış gibi davrandı ama arkasını getirmedi. Genel gidişat giderek yıkılma ve parçalanma korkularını beslemekteydi. Çok kısa bir süre içinde İmparatorluk toprakları ve nüfusunun önemli kısmı kaybedilmişti. Araplardan Arnavutlara herkes ayrılma ve kendi ülkesini kurma peşindeydi. Giderek Anadolu’ya sıkışılıyordu ama Anadolu nüfus olarak ‘sıkıntılı’ bir yerdi. Dünya Savaşı öncesindeki nüfus sayımına ve dini kurumların kayıtlarına göre (yuvarlak rakamlarla) 10,5 milyon insanın 2,7 milyonu Rum, 1,7 milyonu Ermeni, en az yarım milyonu Yahudi, Süryani, Keldani gibi diğer gayrımüslimlerdi.
Kürtlerin de 1,5 milyon civarında olduğu düşünülürse, Türk ve Müslümanlar hem en büyük cemaat hem de toplam içinde bir azınlıktı… Kürtlerle Müslümanlık temelinde birlikte olma ve gayrımüslimlerden bir biçimde kurtulma fikri, Balkan Savaşı atmosferinde devlet içinde hızla yaygınlaştı.
İttihatçılar Dünya Savaşı koşullarından da yararlanarak sistemli bir temizlik stratejisi izlediler. Önce Rumlar İç Anadolu’ya ardından sınır ötesine sürüldü, 1914 ortalarında Süryaniler tehcir edildi ve o yılın sonuna doğru da Ermenilerle ilgili ilk adımlar atıldı. 1915’in ilk birkaç ayında niyet belli olmuştu.
Ermeni erkekler askere alındı, silahsızlandırıldı ve farklı usullerle ‘etkisiz’ kılındı. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar ise hayatta kalıp kalmayacakları önemsenmeden ölüm yolculuklarına çıkarıldı. Hükümet operasyonu ilçe ilçe nüfus kontrolleri ile takip etti. Tehcir emrini uygulamayan ya da savsaklayan yerel idareciler görevden alındı, bazıları öldürüldü.
Sonuçta yüz binlerce insan Amerika’ya, Avrupa’ya, Orta Doğu ülkelerine ve Rusya’ya kaçarak hayatını kurtardı. Yaklaşık üç yüz bin kadar insan Anadolu’da kalmasına karşın ölümden kurtuldu. Bunlar genellikle ülkenin batısında yaşayanlar ve Katolik cemaati mensuplarıydı. Avrupa devletlerinin baskısından korkulduğu için bu kesim tehcirin dışında tutulmuştu. Yaklaşık altı yüz bin kişi ise doğrudan ve dolaylı şekilde öldü, öldürüldü…
Tehciri bir ‘tedbir’ olarak organize edenlerin ille de ‘öldürmek’ niyetini taşımadığı ileri sürülebilir. Nihayette devletin amacı insanların bir an önce ve hızla ‘buralardan’ gitmesi, Anadolu’nun bütünüyle Müslüman hale gelmesiydi. Ne var ki bazı insanları ‘kurtulunması gereken’ nesnelere indirgediğinizde, öldürülmeleri de doğallaşır, sıradanlaşır, hatta övünç malzemesi haline gelebilir.
Öte yandan ‘Ermenilerin mal varlıklarına ne olduğu’ sorusu olayın pek de masum olmadığını gösteriyor. İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri ve yerel eşraf ‘malın’ önemli kısmını bölüştü. Emir komuta dışına çıkarak ganimetin bir bölümünü uhdelerine geçirenleri de ‘tehciri suistimal ettikleri’ gerekçesiyle yargıladılar ve hatta bazılarını astılar.
1925-28 arası çıkarılan üç kanun ‘mal’ meselesinin o noktada bitmediğini hatırlatıyor… Bunların ilki yurt dışında olan Ermenilere dönüş için kısa bir zaman aralığı tanıdı, ikincisi dönmeyenleri vatandaşlıktan çıkardı, üçüncüsü de vatandaş olmayanların malına devletin el koymasını mümkün kıldı…
Yine de eğer ‘soykırım’ diye bir sözcük olmasaydı belki Türkiye halkı ve devleti, herkesin bildiği, detaylarıyla anlattığı ve yaşanırken dünyanın bütün gazete ve dergilerinde aylarca makale ve resimlerle yer almış bir olayı reddetme dürtüsüne kapılmaz, yaşanmış gerçekleri kabul edecek kadar özgüvenli davranabilirdi. Ne var ki ‘soykırım’ ağır bir sözcük… Kimliği lekelediği düşünülen, taşınması zor bir yük.
Ancak belki de asıl sorun bu… Bugün Myanmar’da, Çin’de soykırım uygulanıyor. Geçmişte Avusturalya’da, Almanya’da, Güney Afrika’da, Rusya’da, Bosna’da ve daha birçok yerde yaşandı. Aslında sıradan bir olay. İnsanın kültürel olarak engellenmesinde yarar olan doğal eğilimlerinden biri…
Yüzyılın ilk çeyreğinde İttihatçı yöneticiler, onların uzantısı Teşkilat-ı Mahsusacılar ve yerelde en gaddar uygulamaları yapan yöneticiler de insandı. Nitekim 1917 sonrası intikam için dönen Ermeni birliklerinin yaptıkları vahşet ve katliam da aynı çerçeveye oturuyor. Bugün dünyada ve Türkiye’de halen bu tıynette çok insan var ve koşullar uygun olduğunda benzeri yöntemleri kullanmaları şaşırtıcı değil. Diğer deyişle insanlar ve insanlık adına utanç verici olsa da yapılan ‘işin’ kendisi maalesef sıradan…
Öte yandan bu meselenin ‘ad verme’ açısından kritik bir yönü var: Soykırım doğrudan gözlemlere dayanan bir olgu değil. Pencereden baktığımızda sokakta insanların öldürüldüğünü, toplu halde linç edildiklerini görebiliriz. Ama buna ‘soykırım’ demek için gördüklerimizi bir bağlama oturtmamız gerekir. Dolayısıyla herhangi bir olayı ‘soykırım’ yapan nitelik, o olayın hangi bağlam içinde tanımlandığıdır. Basitçe söylersek ‘soykırım’ bir olaya (olaylar dizisine) bizim sonradan verdiğimiz bir tanım.
Belirli bir tanıma sahip olduğumuz için ve o tanımdan hareketle herhangi bir olaya ‘soykırım’ diyor ya da demiyoruz… Nitekim elimizde tarihçilerin ve diğer disiplinlerin katkısıyla oluşan böyle bir tanım var.
Buna göre herhangi bir olayın ‘soykırım’ sayılması için dört koşul bulunuyor: 1) Eylem mağdur olan grubun kimliği hedef alınarak yapılacak; 2) Kişilere değil gruba yönelik olacak; 3) Belirli bir merkezden yönetilecek; 4) Eylemin ardında, kasıtlı davranışı açıklayan belirgin bir niyet ya da ideoloji olacak.
1915 olayları da Ermeni kimliği hedef alınarak, kişi ayırt etmeden tüm topluma yönelik olarak yapıldı. İttihatçı devletin Dahiliye Vekaleti’nce yürütüldü, koordine edildi ve denetlendi. Ve de Anadolu’nun ‘Türk ve Müslümanlaştırılması’ stratejisinin parçasıydı. Diğer deyişle tanımın ilk üç maddesi açısından ortada bir tartışma yok.
Türkiye de 1915 Tehciri’nin soykırım tanımının 4. Maddesine uymadığı tezine sarıldı. Niyetin bu olmadığı, yönetimin insanların başına bunca kötülüğün geleceğini öngörmediği ileri sürüldü. Ama ilk kafilenin başına gelen görüldükten sonra diğerlerinin artık bile bile o yola sürüklendiği açık. Ayrıca insanların hayatta kalma koşullarının olmadığı Der-Zor çölüne sürülmesi de niyet ya da kasıtla ilgili yeterli ipucu vermekte… Nihayet binlerce insanın henüz kafileler yola çıktıktan hemen sonra topluca öldürüldüklerine dair çok sayıda ve hemen her bölgede tanıklıklar var.
Dolayısıyla eldeki tanım bu olduğu sürece 1915 olaylarına ‘soykırım’ dememek mümkün değil. Ortada karanlıkta kalmış, belge eksiği ya da belirsizliği olan bir durum yok. Devlet bu tür argümanları kendi halkını ikna etmek ya da kandırmak üzere bir resmi politikaya dönüştürmüş gözüküyor.
Ancak yaşanmakta olan garabet bununla sınırlı değil. Türkiye Ocak 1951’de yürürlüğe giren ‘Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’yi de imzalamış durumda. Sözleşme doğal olarak o tarihten sonraki soykırımlarla ilgili, ama hangi eylemlerin soykırım tanımına dahil addedileceği konusunda genel teamülü gösteriyor.
Madde 2 şöyle… “Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur: a) Gruba mensup olanların öldürülmesi; b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi; c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek; d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak; e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek.”
Diğer deyişle kimseyi öldürmesek bile, çocukları annelerinden zorla aldığımızda, ailelerin çocuk yapmasını engellediğimizde, ölebileceklerini bilerek insanların yaşam şartlarını değiştirdiğimizde ‘soykırım’ yapmış oluyoruz. 1915 yılında bu Sözleşme yoktu… Ama öyle şeyler yaşandı ki 1950’ye gelindiğinde sorumluluk duygusu insanların böylesine geniş bir tanımlamada buluşmasını sağladı. Söz konusu sorumluluk duygusu sadece Nazi deneyiminden hareketle değil, öncesine de gönderme yaparak oluşmuştu.
Kısacası Türkiye herkesin bildiği, işaret ettiği, konuşup yazdığı, neredeyse standartlaşmış bir referans olayı reddeden bir konumda. Üstelik soykırım tanımını kabullenerek ve Sözleşme’ye de imza vererek. Bunun fazlasıyla şizofrenik bir durum olduğu, Türkiye’yi ve Türkleri dünya nezdinde küçülttüğü açık. Soykırımın kabul edilmemesi için harcanan lobi paraları ve tarihçi görüşü ‘satın alma’ faaliyetleri ise fazlasıyla utanç verici… Türkiye kendi tarihiyle, kendi yaptıklarıyla yüzleşemeyen, kendisine yapılanlar üzerinden bir mağduriyet ile cengâver bir fetihçiliği birleştirmenin çelişkilerini bile kavrayamayan, olgunlaşmamış, ergenliği aşamamış bir psikolojinin esiri olarak algılanıyor.
Bu zihinsel durum içe kapanmayı, devlete ve devletçiliğe bağımlılığı, hamasi ve zemini boş bir milliyetçiliği, sahte bir geçmiş ve hayalci bir gelecek ihtiyacını pekiştirip, onun ana malzemesi olarak işlev görüyor.
Türkiye’nin kendi sıradanlığını kabullenmesi ve kendisini insanlığın parçası kılan bu özelliğini sahiplenmesi gerekiyor. İnsanlık ancak gayret göstererek iyiye ve doğruya gidebilir… Kendi haline bırakıldığında kendisine yönelik kötücül yönlerini dizginlemek zordur, çünkü bunlar da onun doğal özellikleri… İyi ve doğruyu kendi fıtratının tezahürü sanan yaklaşımlar sağlıksızlık üretir ve Türkiye de uzun sayılacak bir süredir bu sağlıksızlığın pençesinde. Kendine çıplak gözle bakamamak, bundan korkmak, nesnelliğin kimlik kaybına neden olacağından ürkmek her halkı ‘çocuk’ bırakır, onu ‘babaya’ mahkûm eder ve kişiliğini elinden alır.
Türkiye’nin soykırım meselesinden etkilenmeyecek bir noktaya gelmesi, bu meseleyi aşması ‘büyümesini’ gerektiriyor. Ama bu silahla, fabrikayla, yol ve köprüyle olmuyor… Zihnin içinde ‘büyümek’, kendini ve benzerlerini anlamak gerekiyor.
Nitekim bunu yapmadan ne kendini ne de benzerlerini sevmek de mümkün değil. Bugün Türkiye onca hamasetin de gösterdiği üzere sevgisiz bir ülke. Başkalarıyla birlikte yaşamayı içine sindirememiş, insan olmanın basitliğinin keyfine varamamış, güç ve statü peşinde vicdanlarını ucuza satmaya hazır olanların çığ gibi arttığı bir ülke…
Biden bu yıl ‘soykırım’ demiş… Bence çok iyi olmuş. Türkiye’nin zihinsel prangalarından kurtulması için bir şans. Ancak nasıl tepki verileceğine bağlı… Özgürleşmek de mümkün, hastalanıp zihnen yozlaşmak da.
Çocukluğumda yakın çevremdeki içselleşmiş bilgiçliğe, hamasete isyan etmiştim. Gençliğim Ermeni toplumunun benzer özelliklerine sinirlenip tepki vermekle geçti. Zaman içinde ben de daha anlayışlı oldum, ama Ermenilerin olumlu yönde değiştiğini, çok daha geniş bir bakış geliştirdiklerini, ‘insan’ olmayı ve ötekileri ‘insan’ görmeyi hazmettiklerini gördüm.
Aynı şey bu toprakların Türk Müslüman insanlarına niye nasip olmasın? Ne de olsa havası ve suyuyla, zayıflık ve güzellikleriyle aynı küçük dünyayı paylaşıyoruz…
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023