Fehmi KORU
İki olay birden: Avrupa Parlamentosu’nun (AP) zaaflarını ileri sürerek Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkisinin dondurulmasını oylaması… Merkez Bankası’nın (MB) aldığı piyasaları yatıştırıcı karara rağmen doların değerinin dur durak bilmeyen yükselişi…
Oysa şimdi Fenerbahçe’yi, ‘cep herkülü’ Miroslav Stoch’un ve Simon Kjær’in jeneriklik gollerini yazmak vardı.
Elimiz mahkûm, AP ve MB’yi yazacağız.
Avrupa dost mu, düşman mı? DNA’mız ne diyor..
Avrupa ile ilişkilerimiz evvel eski sorunludur bizim. Topraklarımızda gözleri olduğuna inanmışız.. bunu engelleyici bir çare olarak yakınlaşmaya çalışmış, padişahımızı (Sultan Abdülaziz) ve veliahtları (Murat, Abdülhamid ve Yusuf İzzeddin’i) Fransa, İngiltere ve Avusturya’ya ziyarete göndermişiz..
Yine de gelmiş ve bizi Anadolu’ya hapsetmişler..
DNA’mıza kazınmıştır bu tarih bilgisi bizim.
İlişkilerimizde yukarıdaki DNA özetinde de yer alan iki yaklaşım hep görülmüştür: Bazen yaklaşarak, aramızı iyi tutmaya çalışarak, onların içinde yer aldığı kurumlara üyelik peşinde koşarak.. Bazen de, ne yaparsak yapalım hiddetlerini gidemeyeceğimizi düşünüp, onların anladığı dil olduğu inancıyla meydan okuyarak…
AK Parti’nin artık 15 yıla dayanan iktidarı içerisinde bu iki yaklaşımı da gördük: Daha önceki iktidarların yolunu kapadığı AB üyeliğinin yapı taşlarını döşeyerek 17 Aralık 2004’te ‘tam üyelik müzakerelerine geçme’ iradesini gösteren AK Partili hükümetti… Şimdi de ‘Şanghay 5’lisi’ ile güç dağılımı peşinde koşup AB’ye ve liderlerine meydan okuyan da yine AK Parti hükümeti…
Aslında aynı partinin iktidarında farklı tavır sergilenme görüntüsü olmasa daha kolay kabul edilebilecek iken, vaktiyle farklı şimdi daha farklı davranışı benzer kişilerden görmeleri Avrupalıları şaşırtıyor…
Bir: DNA’mızda kazılı olanı bilseler şaşırmazlardı; orada yazılanlar her zaman depreşip üste çıkabiliyor çünkü…
İki: AK Parti’nin 2002 ile 2011 arasında farklı şimdi ise daha farklı bir yapıya sahip oluğunu zaman zaman unutmasalar yine şaşırmazlardı.
Şimdi DNA’nın fena halde etkilediği bir yapı hâkim AK Parti’ye ve bu sebeple kendimize Avrupa dışında müttefikler arıyoruz.
Osmanlı da “Bizi bölecekler” hissinin hâkim olduğu bir dönemde, Çin’e ve Japonya’ya kadar temsilciler göndererek benzer bir çıkış yolu arayışına girmişti.
Rusya.. DNA’mız ne diyor?
Rusya’nın bu anlamda mâkul bir müttefik olduğuna inanmıyorum.
Aynı DNA’da Rusya hakkında da iyi kayıtlar yok çünkü…
Ne zaman zora düşsek topraklarımızdan bir bölümüne asker göndermiştir Rusya.. bir ara İstanbul’un yanı başındaki Çatalca’ya, bir ara Erzurum’a kadar gelmiştir Rus askerleri.. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise, Sovyetler Birliği, bizden Kars ve Ardahan’ı topraklarına katma talebinde de bulunmuştur..
Bunları ben söylemiyorum, tarih yazıyor; ben yalnızca kendi DNA’mı okuyarak ortamı aydınlatmaya çalışıyorum.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Çok dikkatli olunması gereken bir dönemden… Artık sınırların değişmesi gerekmeyen (bu yüzden topraklarımıza göz koydukları vehmine kapılmamız gerekmeyen), buna karşılık itibar kaybedilerek, küçük düşürülerek, iç-savaşla meşgul edilerek fukaralığa mahkûm edilinebilen bir dünyada, ne kadar dikkatli olunmak gerekirse o kadar.. dikkatli olmalıyız.
Dikkat eksikliği seziyorum da..
Trump’lı dünyada bizler…
MB’nın piyasaları yatıştırmaya yarayacağını düşünerek aldığı kararın doların ısısını indiremediğine ne diyeceğiz peki?
Aslında bu durumun AB ile ilişkilerimizin aldığı yeni biçimle ilgisi var elbette.
Evet, dolar Donald Trump’ın ABD’ye başkan seçilmesinden sonra dünyanın her tarafında bir miktar değer kazandı; diğer ülkelerden hemen ayrılacak derecede etkilenmiş iki ülke var: Biri Meksika, diğeri de Türkiye..
“Neden Meksika?” sorusunun cevabını gelişmeleri takip etmiş herkes biliyor: Trump ABD’ye kaçak girmiş Meksikalıları ülkelerine geri göndereceğini, yenilerinin gelmesini önlemek için de iki ülke arasına parasını Meksika’dan talep edeceği bir duvar ördüreceğini kampanyası sırasında açık açık söyledi.
Meksika pezosu bundan etkileniyor…
Peki ya Türkiye?
Trump’ın hedef aldığı ülkeler arasında Türkiye yok.
Ancak belli ki, Trump’ın söz sahibi olduğu bir Amerika’nın dengelerinden en olumsuz etkilenebilecek ülke olarak değerlendiriliyor ülkemiz…
Şimdilerde Barack Obama Amerikası’nın Türkiye ile ilişkilerini beğenmediğimizi dünya âleme ilân ediyoruz; ancak o dönemi mumla arayacağımız bir Amerika olabilir TrumpAmerikası…
Böyle bir durumun varlığını hissedenler, bunlar genellikle yabancılar, Türk ekonomisine yatırdıklarını yavaş-hızlı çekmeye başlamış olabilirler…
Ekonomist olmayan birinin hisleri olarak bu tahlili değerlendirin lütfen…
MB’nin de hataları oldu
Politikacılar her alanda olduğu gibi ekonomide de kendilerinin etkili olmasını istiyor; bununla da yetinmiyor, etkilerinin herkesçe bilinmesini de istiyor.
Bütün dünyada böyle bu. ABD’de de başkanlar ABD Merkez Bankası’nın bağımsız bir çizgi izlemesini kolay hazmememişler, zaman zaman bunu ifade de etmişlerdir.
Oysa, ekonomi, emir ve talimatlarla yürütülebilecek bir alan değildir.
Rahmetli Turgut Özal, geçmişinde bürokrat olarak ekonominin iplerini elinde tutmak ve Dünya Bankası’nda başka ülkelerin ekonomilerini gözlemlemek de bulunduğu için, bir ara, ciddi ciddi, ekonominin dokunulmazlığını anayasaya işleme üzerinde kafa yormuştu.
İktidara kim gelirse gelsin ekonomiye politikacıların dokunamayacağı bir anayasa maddesi…
Hiçbir biçimde değiştirilemeyecekleri anayasaya işlenmiş ilk 5 madde gibi…
Ekonomi öyle bir şey.
Bir de tabii algılar var.
MB bizde de bağımsız; yürütmeyle bağlantısız da. Yöneticilerini atıyor hükümet, ancak aldıkları kararlara karışamıyor.
Peki algı ne?
Galiba şu sıralarda –doğru veya yanlış– hâkim olan algı, MB’nin eskisi kadar bağımsız olmadığıdır.
Dinamikler çatırdarsa…
Trump’ın söz sahibi olduğu bir dünyada ABD’nin eskisinden farklı davranışlar sergilemesi kaçınılmaz; bu da elbette dünyanın dengelerini alt-üst edebilecek önemde bir unsur. Her ülke bunu bilerek kendince tedbirler almaya çalışıyor.
Korktuğum, Türkiye’yi var olan dengeler içerisinde AB içinde yer alabilecek, NATO üyesi, ekonomisi sağlam bir ülke haline dönüştürmüş dinamiklerin bu arada çatırdaması; o çatırdama iç siyasi dengeleri de yerle bir edebilir.
Yeni oluşacak dengelerin potansiyel olarak tehdit edebileceği ülkelerin ilk sıralarında yer aldığımızı görebilirsek belki tedbir de alabiliriz.
Göremezsek, görmüyorsak?
Bu soruyu ne siz sormuş olun, ne de ben cevaplayayım…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025