Fehmi KORU
Bazıları yazılarımı çok erken saatte okuma imkanı buldukları için çalışma saatlerimden haberdar, bazılarına benim “Sabah saat 04.00 gibi kalkıyor ve yazımı yazıyorum” diye belirtmem gerekiyor.
Haberdar olan da benim uyardıklarım da şaşırıyor.
Halbuki uzun zamandır toplamda 4-5 saat süren günlük mesaim çok erken saatte başlıyor. Gün boyu yaptıklarım da o yoğun mesainin hazırlığı…
İnsan alışkanlıklarını kolay değiştiremiyor. Sabaha kaydırmadan önceki mesaim daha anlaşılır bir saatte başlıyordu. Hele gazetede köşem varken, baskı saatleri, yazımı belli bir vakte kadar geciktirmeme imkan verdiği ve bu da bana günlük gelişmeleri izleme fırsatı sağladığı için, hiç acele etmem gerekmiyordu.
Yine de yazı göndermede belirlenen saatten geç kaldığımı hatırlamıyorum. Uzun yıllar boyunca bir-iki kez uyarıldığım olmuştur; o da yazıyı yazdığım halde göndermeyi unuttuğum için…
Ertelemecilik tehlikelidir
Bazılarının alışkanlığı ‘erteleme’ üzerinedir.
İsmini vermeyeyim, üslup sahibi bir yazar arkadaşım, günü gazetede laklakla geçirdikten ve yazı masasından ısrarla uzak durduktan sonra, yazı gönderme vakti geçip gazetenin baskı saati iyice yaklaştığında, o da uyarılmalar üzerine, daha fazla erteleyemeyeceğini anlayıp neden sonra bilgisayarını çalıştırırdı.
Genellikle ilk hatlar kaçırıldıktan sonra… (Hat kaçması gazeteye ek maliyet getirir ve buna yol açanlara pek iyi gözle bakılmaz.)
O yazarın da alışkanlığı öyle oluşmuştu.
Dün gece, kendi kendimi “Yarın pazar, hiç değilse bir defalık kendime beylik tanıyayım ve sabah her zamankinden daha geç kalkayım” diye şartlandırdığım halde, planımı yürürlüğe koyamadım.
Her zamanki saatte uyandım, yatakta birkaç devir yaptım, ama alışkanlıklarım beni yine masa başına sürükledi.
Çoktandır alarm kurmam da gerekmiyor, zaten vücut saatim beni hep aynı vakitte uyandırıyor.
Kaçta yatarsam yatayım, hep aynı zaman diliminde uyanıyorum.
Zihin ile beden bu ayarı pek güzel beceriyor; alışkanlık biraz da insanın yapısının ürünü.
Hiçbir şeyi istesem de erteleyemeyen bir yapım var benim.
İyi ve kötü alışkanlıklar
Sanıyorum, toplumlar için de benzer bir durum söz konusu. Bazen çok aykırı gibi görünen davranış biçimleri, süreklilik kazandığında, bir süre sonra alışkanlığa çevriliyor. İyilik için de bu böyle, kötülük açısından da böyle…
Kötülüğe de iyilik gibi kolay alışabiliyor insan toplulukları…
Böyle olduğu içindir ki, hayatın akışını iyi ve doğrudan yana kurabilme amacıyla kurallar gerekiyor. Din kuralları, toplumsal kurallar, anayasalar, yasalar kolayca kötüye de kayabilecek alışkanlıkları zapt-ü rapt altına almayı amaçlıyor.
Kötünün en kötüsü ise, oluşmuş kuralların doğurduğu alışkanlıkların kötü yönde gerçekleşmesidir. Kötünün alışkanlığa dönüşmesi kadar kötüsü yok.
Afrika’da bazı bölgelerde (Mali, Namibya ve Zambiya’da) ve Tayland’ta bazı kabilelerde (Padaung kabilesi üyelerinde) küçük kız çocuklarının boynuna takılan metallerin zamanla nasıl bir garip görüntüye yol açtığını fotoğraflarda görmüşsünüzdür. Uzun bir boynu olsun diye kadınlara resmen zulüm ediliyor o coğrafyalarda.
Çin’de de “Kadın dediğinin ayağı küçücük olmalı”anlayışı bir zamanlar hakimdi ve bunu sağlamak için kız çocuklarına birkaç numara küçük demir ayakkabı giydirilirdi. Buna ‘lotus ayak’, bu muameleye tabi tutulmuşlara da ‘lotus kadınları’deniliyor.
Garip, ama gerçek. İnsanların böylesine tuhaf alışkanlıkları da var işte.
Acaba bizde de dıştan bakanların fark edebildiği, ancak bizlerin pek farkında olmadığımız böylesine garip alışkanlıklarımız var mı?
Hadi, bir düşünelim bakalım.
Boynumuzu halkalarla uzatmak veya ayaklarımızı demir cendereye sokmak gibi var olanı deforme eden garipliklerimiz yok çok şükür, ama bizlerin de zaman içerisinde edindiğimiz bazı kötü alışkanlıklarımız olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Niyetim bu yazıda o alışkanlıkların neler olduğunu gözler önüne sermek değil; tam tersine bir pazar günü, bu yazıya göz atmak zahmetine katlanacak okurların bizzat kendilerinin “Var mı?” sorusuna cevap aramalarını bekliyorum.
Ayağımızı cenderede tutmak, boynumuza halkalar geçirmek kadar çarpıcı olmasa da, bizi daha iyi, daha doğru, daha adil, daha müreffeh, daha akıllı, daha bilgili, daha medeni, daha ileri, daha beğenilir olmaktan uzak tutan alışkanlıklarımız…
Hangileri onlar?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025