Fehmi KORU
‘Savaş’ tek çare değildir.. Daha önce kan dökülmeden sonuç alınmıştı.. Mısır dışişleri bakanının anılarından aktarıyorum…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün Moskova’da Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ile görüşecek. Herhalde muhatabına günlerden beri konuşmalarında ifade ettiği “Rusya’nın aradan çekilmesi, Türkiye ile Şam rejimini karşı karşıya bırakması” talebini tekrarlayacak.
Keşke konuşmasına “Rusya için dost olarak Suriye mi, yoksa Türkiye mi daha önemli?” sorusuyla başlasa…
DYP-SHP hükümetinin içişleri bakanı İsmet Sezgin 14-19 Nisan 1992 tarihinde yaptığı Suriye gezisinde, Hafız Esad’la görüşmesi sırasında, muhatabına, “PKK gibi bir terör örgütünün mü, yoksa Türkiye gibi bir devletin mi dostluğunu tercih edersiniz?” sorusunu yöneltmişti.
O soru birkaç yıl sonra Türkiye ile Suriye arasında çıkan en ciddi ihtilaf sırasında birkaç kez daha tekrarlanacak ve Öcalan’ın Şam’dan çıkarılmasına yol açacak süreçte de işe yarayacaktı.
Aynı soru, arabuluculuk için devreye giren ve ihtilafın zirveye çıktığı ‘Ekim 1998 süreci’nde Kahire-Şam-Ankara arasında birkaç kez mekik diplomasisi uygulayan Mısır yöneticilerine de her seferinde yöneltilecekti…
Evet, şimdilerde aramızın şeker renk olduğu Mısır, Öcalan’ın Şam’dan çıkıp birkaç ülke dolaştıktan sonra Kenya’da derdest edilip Türkiye’ye getirildiği süreçte çok önemli bir rol oynamıştı.
Keşke Mısır’la ilişkiler bugün de eski düzeyde olsaydı da, Arap Dünyası’nın bu en etkili ülkesi, işin savaş noktasına kadar varmasını önleyecek arabuluculuk görevini üstlenebilseydi.
Uzun yıllar ülkesinin dışişleri bakanlığı görevini yerine getirdikten sonra Arap Birliği genel sekreterliğine getirilen Mısır’ın en bilinen diplomasi yüzü Amr Moussa anılarını bayağı hacimli bir kitapta topladı. ‘Kitabiyye’ adını taşıyan anılarda en önemli bölümlerden biri Türkiye ile ilgili sayfalar…
Türkiye Öcalan’ı Suriye’den ayrılmaya zorlayacak baskı sürecini, cumhurbaşkanlarının Meclis’in her yeni yasama yılının açılışını bir hitapla değerlendirdikleri 1 Ekim gününü, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tehdit içeren konuşmasıyla zirveye çıkarttı.
Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) konunun etraflıca görüşüldüğü ve sürecin ayrıntılarının belirlendiği, o MGK’da yer almış sivil-asker kişilerin her şey olup bittikten sonra yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyor.
İsteklerin yerine getirilmemesi durumunda savaşın göze alındığı da…
O MGK toplantısını takiben, dönemin kara kuvvetleri komutanı Org. Atilla Ateş Hatay/Reyhanlı’ya gidip, orada, PKK’ya verdiği destekten vazgeçmesi için Suriye’yi uyarıcı bir konuşma yapmıştı.
Zaten MGK’da kararlaştırılan süreç de Org. Ateş’in o konuşmasıyla başladı.
Dostlar devrede
Demirel’in 1 Ekim’deki Meclis’in açılış konuşmasının o dönemde Arap Birliği’nin başkanı olan Mısır’da ve İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) başkanlığını yürütmekte olan İran’da alarm zilleri çalmasına yol açtığı anlaşılıyor.
İran, dışişleri bakanı Harrazi’yi, Ankara’ya gönderdi.
Esas çaba ise Mısır’da kendisini belli etti.
Amr Moussa’nın anılarında (s. 519-525) kendisinin ve o sıralarda cumhurbaşkanı olan Hüsnü Mübarek’in başlattığı mekik diplomasisinin ayrıntıları var.
Moussa’nın Mübarek’i “Bu defa iş ciddi, savaş bile patlayabilir” diye uyarması üzerine Mübarek ona derhal temaslara başlaması talimatını veriyor. Moussa da ilk olarak dışişleri bakanı İsmail Cem’i arıyor ve ona gerekirse hem kendisinin hem de Mübarek’in Ankara ile Şam arasında başgösteren ihtilafı sona erdirmek için görev üstlenebileceğini bildiriyor.
Cem kısa süre sonra mevkidaşına dönüp hem kendisini hem de Mübarek’i Ankara’da ağırlamaktan mutlu olacaklarını bildiriyor.
Aynı gün (4 Ekim 1998) önce Şam’a uğrayıp Hafız Esad’la görüş alış-verişinde bulduktan sonra Ankara’ya geliyor Moussa. Cumhurbaşkanı Demirel, başbakan Mesut Yılmaz ve Cem ile görüşmeleri konunun ciddiyetini anlamasına yetiyor. Demirel sayıp değer verdiği bir dostu saydığı Mübarek’i de beklediklerini kendisine bildiriyor.
Mübarek de 6 Ekim günü Ankara’dadır. Mübarek ve Moussa’nın bulunduğu bir ortamda, Demirel, Mısırlı konuklarına, Suriye’nin Türkiye’ye düşmanca davrandığını ve bundan vazgeçmesi gerektiğini etraflıca anlatıyor. Sadece PKK ve Öcalan konusu değildir Türkiye’nin hassasiyeti; Hatay’ın hala tartışılmak istenmesi de hoş karşılanmamakta ve bunun da artık gündemden kalkması istenmektedir.
Demirel’e “Esad ülkesinde Öcalan’ın bulunmadığı iddiasında” denilince, Mübarek’e derhal Öcalan’ın Şam’da oturduğu sefaretlere yakın evinin adresiyle o eve girip çıkarken çekilmiş fotoğrafları takdim ediliyor.
Talepler birbiri ardına gelince, Mısır tarafı bunların yazılı hale getirilip kendilerine verilmesinin mümkün olup olmadığını soruyor. Demirel talepleri yazılı hale getirmek için Moussa ile birlikte makam odasına geçiyor.
Makam odasının sadeliği dikkatini çekiyor Mısır dışişleri bakanının. Ahşap masa ile üzerindeki cam arasına yerleştirilmiş Kur’an-ı Kerim’den ayetleri görünce daha da şaşırıyor. “Necmettin Erbakan veya Tayyip Erdoğan’ın makam odası olsaydı şaşırmazdım, ama laik bilinen Demirel’in masasına yerleştirdiği ayetler… beni şaşırttı” diye yazmış anı defterine…
Talepleri yazılı olarak alan Moussa Şam’a uğrayacaktır, ama o saatte tarifeli uçak yoktur. Mübarek “Benim uçağımla git” diyor. Aynı günün (6 Ekim) gecesi Moussa Şam’a ulaşıp Hafız Esad’la görüşüyor ve Ankara’nın ciddiyetini bir kez daha aktarıyor. Tabii, kendilerine verilmiş Öcalan’ın ev adresi ve fotoğraflarla birlikte…
O ana kadar “Öcalan’ı Suriye’den çıkar” çağrılarına, “Ülkemizde öyle biri yok” cevabını vermekte olan Şam ilk kez yelkenleri suya indiriyor.
Adana Mutabakatı’na giden yol
Ankara’da sorunun son merhalesiyle ilgili ve muhtemelen ‘savaş’ kararının çıkacağı Dış Politika Gelişmeleri Toplantısı’nın yapıldığı 9 Ekim 1998 günü, yıllarını Şam’da koruma altında geçirmiş Abdullah Öcalan’ın bir başka ülkede ortaya çıktığı fark ediliyor.
Süreç orada da bitmiş değil.
Mısır üstlendiği arabuluculuk görevini bir adım daha ileriye taşıyor. Amr Moussa 12 Ekim günü yeniden Ankara’ya geliyor ve Hafız Esad’ın Türkiye’nin başlıca bütün taleplerini kabul ettiğini bildiriyor. Bu arada, Suriye’nin Türkiye ile heyetler halinde görüşmelere hazır olduğunu da söylüyor Moussa.
Heyetler arası müzakereler 19 Ekim’de Adana’da başlıyor.
Türkiye’nin İdlib’teki askeri varlığının gerekçesi olarak bugünlerde kullanılan ‘Adana Mutabakatı’ var ya, işte o heyetler arası görüşmelerin ürünüdür.
İki ülke arasındaki sondan bir önceki en ciddi ihtilaf, Türkiye’nin sorunu sona erdirmek için MGK’da aldığı baskı yoluyla sonuca ulaşma süreci kararının aşama aşama uygulandığı bir ortamda, Mısır’ın arabuluculuğunun da devreye girmesiyle, Adana’da varılan mutabakat metnine yansıyan maddelerle olumlu biçimde sonuca varıyor.
MGK’nın süreci görüşmesi… Askerin uyarısı… Cumhurbaşkanının önemli bir toplantıda (Meclis açılışında) yaptığı tehdit de içeren konuşma… Mısır’dan gelen arabuluculuk teklifine önem verilmesi… Tabii bütün süreç boyunca ülkelerin büyükelçi düzeyindeki diplomatlarının da devrede olması…
“Diplomasi, diplomasi” denilip duruluyor ya, vaktiyle dışarıyla ilgili sorunlar o yolla çözülebiliyordu.
“Keşke Mısır’la ilişkilerimiz düzgün olsaydı” deyişimin sebebi de bu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025