Ferhat KENTEL
“Terörist” kelimesini bütün ağırlığıyla hak eden birileri, Gaziantep’te, soğukkanlılıkla, buz gibi bir soğuklukla, çoluk çocuk demeden sivil insanları öldürüp, ortalığı kan gölüne döndürünce, başka birileri de acayip bir keyifle ellerini ovuşturdu. Gerçi bunlar yani başkalarının üzerine atlamak için fırsat kollayanlar her zaman vardı ama bu vesileyle sivri dişlerini daha da bilediler, zaten otomatikte çalışan makine dişlilerini daha da yağladılar.
Teröristler bir makine gibi, soğuk bir şekilde, hesap kitap yaparak öldürdüler... Bundan sonra gelecek adımları da hesap ederek... Bizim vereceğimiz tepkileri öngörerek... Ne kadar çok şok edici, ne kadar çok ağır hasar verici bir eylem yapılırsa, Türkler ve Kürtler arasındaki bağın bir o kadar zayıflayacağını, kopabilir kıvama geleceğini hesaplayarak...
Sonra “terör” gibi değil de, dağlarda “savaş” gibi süren bir atmosferde gene sapır sapır avlanan genç insanlar... Bir kenara atılan çentikler; beş bizden, on onlardan... Savaş tanrılarına sunulan taptaze kan sahibi körpe bedenler...
İşte fırsat kollayanlar, yani derin devletin farklı boy ve soydan taşeronları, gerekli ölüm mesajları her geldiği zaman, hemen vaziyet alıyorlar ve esas hedeflerine vurmaya çalışıyorlar. Onların esas hedefi karşılarında savaşır gibi göründükleri “düşmanlar” değil; onlar, sadakatle hizmet ettikleri devlet zihniyetinin hegemonyasını sarsanlara karşı dişlerini göstererek bekçilik ya da piyonluk yapıyorlar.
Bu zihniyet sahiplerinin ve onların bekçilerin bir kısmı şimdi Silivri’de. Ama çoğu da dışarıda hizmet etmeye devam ediyorlar. “Sol”, “Müslüman” ya da başka görünümlü bu piyonlar arasında inanılmaz benzerlikler var ve bu benzerlikler aslında onların nasıl kardeş olduğunu gösteriyor. Her birini belki tek tek muhatap almaya bile gerek yok; ancak ayakta durması için taşeronluk hizmeti verdikleri zihniyet açısından bilmekte yarar var. Mesela son günlerde Akit adlı “gazete”nin (ve uzantılarının) yapmaya çalıştığı faaliyetlere baktığınız zaman Türk Solu adlı “şey”in faaliyetleriyle birebir örtüştüğünü görebilirsiniz. İkisi de, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal, Cengiz Çandar gibi aydınları ve daha pek çok özgür düşünceli insanı manşetlerinden hedef gösteriyorlar.
27 Mayıslarda, 12 Eylüllerde, ve hafızamızda hâlâ çok taze duran 28 Şubatlarda, bol miktarda örneğini gördüğümüz usullerle, üstelik o usullerin tekrarlandıkça komikleşen kopyalarıyla devletin derin damarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. “Sağ”dan, “sol”dan ya da “din”den retoriklerle, ancak aynı içerikleri nefret eşliğinde kullanarak düşmanlık tohumları ekiyorlar habire...
Bu yüzden, bu tür piyonların “görünürdeki” kimliklerini ya da cilayı asla ciddiye almamak gerekiyor. Yani Akit’in politikasının “Müslümanlık”la, Türk Solu’nun “solculuk”la alâkası yoktur. İkisi de Ergenekoncu zihniyetin, totaliter devlet zihniyetinin ulaşmaya çalıştığı ulusal piyasada farklı “hedef kitlelere” uygun olarak devreye sokulan pazarlama araçlarından ve tekniklerinden başka bir şey değildir. Bunlar ve daha başkaları bütün yaptıklarıyla bir Ergenekon (ya da onun bir versiyonu, şubesi, devletin bir yedek lastiği vb.) ürününden başka bir şey değildir. Akit,Türk Solu, İP, Aydınlık, internet andıççıları, bir çıkıp bir kaybolan “Atatürkçü” dernekler,Abdullah Gül’ün Ermeni olduğunu yazan “yazarlar”, 28 Şubat’ın Kalkancıları, Fadime Şahinleri, Zekeriya Beyazları, Pelitli ya da Balyoz çeteleri... hepsi aynı kapının hizmetçileridir ve hepsi birbirlerinin kardeşleridir...
Bunların bu memlekette istedikleri gibi at koşturmaları, her türlü edepsizliği yapabilmeleri Nasrettin Hoca’nın “köpekleri serbest, taşları bağlı köy” hikâyesine benzer. Bunlar her türlü küfrü edebilirler, nefreti kusarlar; ancak bu memlekette bu saldırılar karşısında bırakın mücadele edebilecek taşları, kendini savunmak üzere kartondan kalkan bile yoktur. Onlar saldırırlar ve bu memlekette “nefret söylemi” suç sayılmadığı için, üstelik köyün korucuları nefreti bizzat kendileri ürettikleri için, “nefret”e “ifade özgürlüğü” adını taktıkları için, siz saldırıya uğradığınızla kalırsınız ve “neme lazım bulaşmayayım” diyerek sinersiniz.
Ya da böyleydi... Sinerdiniz...
Artık sinmeyenlerin sayısı artıyor. Üstelik “sağcı”, “solcu”, “İslamcı” nefret edenler nasıl “kardeş” ise, saldırılar karşısında sinmeyenler de “kardeş” olduklarını fark ediyorlar ve “köyün bağlı taşlarını” birlikte sökmeye soyunuyorlar.
Akit’in Ali Bayramoğlu ve diğer yazarlara karşı başlattığı nefret kampanyasına karşı Mazlum-Der eski genel başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ve vicdanlı, mütedeyyin insanların öncülük ettiği “Sessiz kalmamak gerek” başlıklı imza kampanyası işte böyle bir “taşları sökme” adımı...
Akitçilerin önce imza kampanyasına sahte imzalar sokuşturup, arkadan son sürat ve ucuz bir kurnazlıkla bunu haber yapmaları, sonra bunun açığa çıkmasıyla, türlü çeşitli taklalar atarak sıyrılmaya çalışmaları ise taşları bağlama işinin artık çok beceriksizlere kaldığını gösteriyor.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020