Ferhat KENTEL
Türkiye, 10 Ağustos 2014 günü önemli bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadı. Çok çeşitli okumalar yapmaya izin verebilecek olan bu seçimlerin kuşkusuz en önemli özelliği, toplumun ilk kez doğrudan oy vererek Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı seçmesiydi. Dolayısıyla Türkiye'nin siyasal sistemi, bir tarafı öngörülse de diğer taraflarını öngörmenin çok kolay olmadığı bir değişim yaşayacak. Örneğin başkanlık sistemine doğru bir eğilim yaşanacak. Ancak bu eğilimin radikal olup olmayacağı, ülke demokrasisine katkı sağlayıp sağlamayacağını bugünden kestirmek zor görünüyor.
2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri, tarihi boyunca kutuplaşmadan kutuplaşmaya evrilen Türkiye toplumunun yeni bir kutuplaşmasına tanıklık etti Ancak, 2010 anayasa referandumundan sonra, özellikle Haziran 2013'teki Taksim-Gezi Parkı direnişi ve 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarının akabinde 30 Mart 2014 seçimleriyle tavan yapan gerilim, Erdoğan’ın karşısına çıkan adayların niteliğinden ötürü cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha düşük düzeyde gerçekleşti. Bu düşük gerilimde, ciddi bir projeden ziyade Erdoğan karşıtlığı imajıyla propagandasını yürüten, fakat yumuşak üslubuyla Türk siyasal kültüründe oldukça farklı bir profil çizen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun katkısı büyüktü. Öte yandan, Türkiye’de gerçekten yeni bir toplum projesinin eskizlerini çizen ve bunu anlatırken, alternatif bir dil üreten Selahattin Demirtaş’ın katkısı çok daha önemli oldu.
Her şeyden önce, gerilimden kazanan ve son yıllardaki bütün seçim kampanyalarını gerilim, öfke, sembolik şiddet, adeta özellikle altı çizilmiş milliyetçi önyargılar üzerine kuran (örneğin “affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni” sözlerini sarfeden) Erdoğan karşısında Demirtaş’ın, kutuplaşmadan ziyade, bir arada yaşama dilini taşıyan ve tam anlamıyla “pozitif” bir kampanya yürüttüğü söylenebilir.
Ortadan ikiye yarılan “milli irade”
Dolayısıyla “göreli” olan kutuplaşmış seçimler sonunda “milli irade”nin ortadan tam anlamıyla ikiye bölündüğünü söyleyebiliriz. Bu bölünmenin bir tarafında Erdoğan’ın temsil ettiği yeni bir hegemonik sınıfın halkın bir kesimiyle kurduğu ittifakı görüyoruz. Bu ittifakı öncelikle toplumsal bir hareketten geldiği için –ve moda tabirleri kullanırsak- “yeni Türkiye”nin tezahürü olarak, ancak aynı zamanda “statükolaşan” ve bu yüzden giderek “eski Türkiye”nin dinamiklerini üreten bir ittifak olarak tanımlayabiliriz. Öte yandan, bölünmenin diğer tarafı biraz daha karışık görünüyor. Bu diğer tarafta İhsanoğlu’nun temsil ettiği kanatta daha ziyade Erdoğancılığın gösterdiği başarı karşısında korkularla hareket eden, bir bakıma “eski Türkiye”nin şablonlarını üreten laik, ulusalcı ve milliyetçi toplumsal kesimleri görmek mümkün.
Ancak Demirtaş’ın temsil ettiği kesimin sosyal mobilizasyonu tamamlanmamış, iktidar olamamış ve talepleriyle, hâlâ Türkiye’nin yenilenmesine tekabül eden bir kesim olduğunu söyleyebiliriz. İşte, ilk olarak, bu kesimin oylarının oldukça zor koşullarda Demirtaş’a toplandığını vurgulamak gerekiyor. Kendisinin de bizzat belirttiği gibi, Demirtaş TRT gibi bir kamu kuruluşunun ve yeni bir “merkezi” alanı oluşturan hükümete yakın medyanın yanlı yayın politikalarına bağlı olarak “haksız rekabet”e maruz kaldı. Türkiye’nin Batı’daki çeşitli şehir ve ilçelerinde meydana gelen birçok saldırıya rağmen, klasik Kürt oylarının dışındaki seçmenlerle birlikte yüzde 9,7’lik bir kesim oy vermeye gitti. Batı’daki seçmenlerin Demirtaş’a oy verdiğini söylemelerinin hiç kolay olmadığı bir dönemde partilerin geleneksel oy yelpazesi bozuldu.
Farklılıklarla Türkiyeli olmak
Bu şekilde geleneksel ulus-devletin kurduğu ve zaman içinde tüm eğitim, sosyalizasyon ve medya politikalarına yansıyan tekçi ön yargıların kırılabileceği görüldü. Demirtaş, mizah içeren, toplumun çoğulluğuna hitabeden diliyle bir heyecan yarattı. Gerilime girmedi; bir arada yaşamaya güçlü bir vurgu yaptı. Hem işçi, emekçi, yoksul insanlara işaret ederek “sınıf” politikalarını hatırlattı; hem de Kürtleri, Türkleri, Ermenilerin, Çingenelerin, kadınların, gençlerin vb. “kültürel farklılık” haklarına ve vurgu yaptı. 2007 seçimlerinde Genç Siviller hareketinin lanse ettiği sembolik ve sanal cumhurbaşkanı adayı Aliye Öztürk’ün çağrıştırdığı bir biçimde, “Hem Türkiyeli, hem Kürt, hem Zaza, hem Müslüman, hem Alevi, hem maden katliamında hayatını kaybetmiş Somalı, hem soykırıma uğramış Ermeni olabilen” yani aslında toplumun bütün bileşenleriyle “içinden biri” olabilen bir figür oldu.
Kuşkusuz, Demirtaş’ın en büyük oy potansiyelini Güneydoğulu Kürtler sağladı. Ancak şimdiye kadar sık sık dile getirildiği gibi, HDP’nin (ya da BDP’nin) bütün oylarını Kürtlerden aldığı ve Kürtlerin oylarının da tamamını alamadığı yönündeki eleştiriler bu seçimle birlikte başka bir anlam daha kazandı. Evet, Demirtaş bütün Kürtlerin oylarını alamadı; son 30 Mart seçimlerinde AKP’ye oy veren Kürt seçmenler gene AKP’ye verdi; ancak Demirtaş BDP’nin Güneydoğu’daki Kürt oylarını korurken, Batı’da oylarını arttırdı.
Bu haliyle Demirtaş “Kürt etnik kimlik partisinin temsilcisi” olma sıfatının ötesine geçti. Demirtaş’ın temsil ettiği HDP’nin Türkiyelileşme projesi başarılı oldu. Kürtler arasında Türkiyelileşmeye karşı çıkanların çok güçlü bir dinamiğe tekabül etmediği; Kürt seçmenin kimliğini koruyarak Türkiyelileşme projesine destek verdiği anlaşıldı. Hatta AKP seçmeni Kürtlerle birlikte düşünüldüğünde, bugün Kürt nüfusu için Türkiyeliliğin “doğal” bir durum olduğu ortaya çıktı. Önemli olan değişim Batı’da, etnik kökenleri farklı olsa da, Türk üst kimliği ile tanımlanan kesimlerde ortaya çıktı; açık fiziksel saldırılara ve “PKK’cı olarak görülme riski”ne rağmen, toplumun içine yayılmış resmi ideolojik ezberler çatladı.
“Sol”u değiştirmek
Bir yandan CHP tabanının bazı kesimlerindeki İhsanoğlu’na karşı olanların tepkisinin sınırlı biçimde Demirtaş’a kanalize olduğu söylenebilecek olsa da, Demirtaş esas olarak, başka alternatif olmadığı için CHP’ye oy vermek zorunda kalan “sol” seçmenlerden destek aldı. Hatta oranını şimdilik bilemesek de, örneğin Gezi eylemleri sırasında, tam bir korku unsuru olarak bildikleri Kürtleri yeniden keşfeden ve bu sayede önemli bir değişime gebe olan Kemalist kesimlerden bile oy aldı.
Bu vesileyle, Müslümanların hassasiyetlerine oynamaya çalışan “çatı aday” İhsanoğlu’nun -paradoksal bir biçimde- kolaylaştırıcılığı sayesinde, Demirtaş’ın kurduğu dille birlikte, ilk defa otoriter devletle örtüşmüş bir “sol” algısı yaratan CHP dışında gerçek bir “sol” alternatifin çıkabileceği ve bu oluşumun başarılı olabileceği görüldü.
Her ne kadar yüzde Demirtaş’ın oyları yüzde 10’luk “psikolojik eşiği” aşamamış olsa da, geleneksel Kürt oy potansiyelini aştığı için, gelecekteki potansiyele ve gerçek bir alternatife işaret ediyor. Her ne kadar yüzde 9,7’lik oran, risk almamak için önümüzdeki genel seçimlere bağımsız adaylarla seçime katılmayı gerektirecek gibi görünse de, HDP’nin yürüteceği siyasete bağlı olarak, söz konusu oranın, yeni bir sinerji yaratarak daha da artması beklenebilir.
Son olarak, PKK-BDP çizgisi, her ne kadar şimdiye kadar Kürt kimlik politikalarının yakıcılığı nedeniyle, Türkiye’de ciddi bir aktör olmuş olsa da, bu seçimler vesilesiyle, Demirtaş’ın semboliğinde HDP’nin Türkiye siyaset sahnesinin yeni, canlı, dinamik bir aktörü olabileceği anlaşılıyor. Yok sayılan bir kimlik zaviyesinden baktığımızda bir dönem için adeta “mecburiyet” olarak dile gelmiş ve kavga vermiş etnik kimlik hareketinin yeni bir olgunluk aşamasına geldiğini söylememiz mümkün görünüyor. Bu olgunluk altında AKP seçmeni Kürtler Türkiye’nin muhafazakar ve sağ çizgisi eşliğinde kendilerini anlatabilme yollarını anlatırken, HDP seçmeni Kürtler ise esas olarak “sol” bir kulvarda temsil arıyorlar. Ancak bu arayış aynı zamanda “sol”u da değiştiriyor; çünkü Demirtaş’ın, “seçimlerde aday olarak katkıda bulunmaya çalıştım” derken dile getirdiği gibi, tevazu içeren; “kırdığımız kimse varsa haklarını helal etsin” derken dile getirdiği ve toplumun dinselliklerine saygı gösteren bir yeni zihniyet içeriyor.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/hdpnin-turkiyelilesme-projesi-basarili-oldu
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020