Ferhat KENTEL
Dünyanın yeni hali, insanoğlunun kendini tanrı ilân ettiğinin işaretleriyle dolu.
İnsanın kendini tanrı yerine koyması yeni bir durum değil. Antik Yunan mitolojisi ve edebiyatında tanrılaşan insanların çok örneği var. Tanrıların elinden ateşi alanlar; ölümsüzleşenler, ölümsüzlük suyuna batırılan, istenen şartları yerine getirirse ölüm koridorundan geri dönecek olanlar... Tanrıların üstünlüğünü teslim eden ama bir yandan onlarla yarışan insanlar... Sümer mitolojisinden Gılgamış destanında, Orta Asya Türk efsanelerinde tanrılaşan insanlar var. Mesela, “gökten gelen ışık”la doğan, yüzü, tanrıların rengi gök mavisi olan, yedi günde vücudu kıllarla kaplanan, “Tanrı tarafından gönderilmiş bir elçiden başka bir şey olmayan”; “belki de Tanrı'nın ta kendisi olan” Mete / Oğuz Han bu tanrı-insanların en meşhurlarından sayılabilir.
Kendilerini bizzat tanrı ilân eden firavunlardan, “tanrının kılıcı” olarak tanımlanan hanlardan, daha yakın zamana gelirken de, çeşitli ülkelerin kralları, padişahları, imparatorları, ağaları, lordları, derebeyleri arasında sağladıkları güçle kendilerine tanrısal sıfatlar yakıştıran bol miktarda insan var. Bunların sahip oldukları silah, asker, para gücü ve saraylarla tebalarında yarattıkları korkuyla kendilerini tanrı gibi zannetmeleri de oldukça normal sayılabilir.
Tanrı ve insan arasında “özdeşleşme” örnekleri hemen hemen her kültürde var ama bizim Osmanlı hanedanından Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransız kralı 1. François’ya yazdığı meşhur mektup bu “insan – tanrı” yakınlaşması için güzel bir örnek sayılabilir.
Bu mektupta, Kanuni önce kendini “Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara tac giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum Vilayeti’nin Zülkadriye’nin, Diyarbekir’in, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, Acem’in, Şam’ın, Haleb’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Arap ülkelerinin ve Yemen’in ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin sultanı ve padişahı olan Sultan Süleyman Han’ım.” diye tanımlar... Akabinde,muhatabanı tanımlamak için de sadece “Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Françesko’sun” diyerek meselenin özüne gelir, krala yardım edeceğini söyler... Mektubu bizzat Kanuni mi yazmıştır, yoksa etrafındaki dalkavuklar ya da danışmanlar mı yazmıştır, bilemeyiz ama en azından mektupta Kanuni’nin “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olduğu ilân edilmiştir.
Modern zamanlarda durum epey değişti. Modern ulus-devletler, sekülerleşme, dinlerde reform, dinleri ele geçiren kapitalizm vb., vesilesiyle, kendilerine “tanrısal” görüntü çizmeye çalışan siyasal figürler zaman-dışılık görüntüsü sunmaya başladı.
Ancak, tabii ki, modern zamanlarda, herne kadar tanrı olduklarını iddia etmeseler de bizzat tanrı gibi davranan veya etraflarında oluşan totaliter ideolojiler tarafından tanrı kıvamına getirilen liderler ya da icad edilen Atatürk gibi “tanrısallıklar” da var. Ya da daha da uçta, Nazi Almanyası’nın Hitler’i, Sovyet Rusya’nın Stalin’i, Kuzey Kore’nin babadan oğula (Kim Jong Il - Kim Jong Un) geçen diktatörlük familyası, tanrı – insan inşasına verilebilecek örnekler olarakgösterilebilir.
Ama gerek eskinin tarihinin, gerekse daha yakın zamanların bu figürlerinin hepsi, zayıf toplumların ve onların insanlarının tepesinde oturmuş insanlar oldukları için, sadece onlar tanrı kıvamına ulaşabiliyorlardı. Geri kalan insanların kendini tanrı zannetmesi –hâşâ- mümkün değildi.
Modern zamanlarda üretilen tarısallıklar, şimdilik istisna olarak kabul edilebilir. Ama şimdilik... Çünkü içinde bulunduğumuz kaotik zamanlarda bu türden tanrısal durum arayışlarının genelleşmesi için oldukça verimli bir zemin var ve ırkçı-milliyetçi partiler nezdinde “kurtarıcı yeni tanrısallıkların” yükseldiğine tanıklık edebiliyoruz.
Her halükarda, içinde bulunduğumuz modern zamanların çok daha bariz bir özelliği var.
Artık, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ya da başka dinlerden her modern insan kendini tanrı zannediyor...
Çünkü kendisini tevazuya davet eden bir ulu, ilahi referans yok... Çünkü modern toplum Tanrı’yı öldürürken, onun yerine neredeyse Tanrı kıvamında bir “Akıl” söylemi kurdu. Eskiden her yerde “Tanrı” vardı; şimdi onu taklit ederek kurulan “Akıl” var... Her şeyi tüketmek isteyen, her şeye sahip olmak isteyen insanoğlunun (ya da kızının) “Tanrı” karşısındaki tevazuundan eser kalmadı; artık cebine koyduğu “akıl”la kibirli bir “tanrı” kıvamında ortalıkta dolaşıyor...
“Tanrı” bizi her yerde gözetliyordu, ondan korkuyorduk, saygı gösteriyorduk ya da çok seviyorduk... Şimdi her yerde “Akıl” var bizi gözetleyen... Ama çok daha ulaşılabilir bir “Akıl”... Ve bu Akıl adeta “Tanrı” kıvamında...
Eğer gücünüzle “aklınızı” hakim kılabilirseniz, hakim olduğunuz alanın “tanrısı” olabilirsiniz.
Eğer her yerde olursanız, daha mükemmel bir “Tanrı” olabilirsiniz.
Şimdiki kavga biraz böyle bir kavga galiba... “Her yerde tanrı” olma kavgası... Ama vaziyet çok karışık; çünkü herkes tanrı olma iddiasında... Çünkü herkes modern; herkes her şeyi gördüğünü ve bildiğini zannediyor...
Yani ortalık bir türlü “her yerde tanrı” olamayan “her yerde tanrı” olma heveslileriyle dolu...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020