Ferhat KENTEL
Bu sıralarda biraz yollardayım. Denizli’de Anayasa üzerine sohbet, Aydın ve Samsun’da liselerde ders, Muş’ta konferans... Genç ya da yaşlı, benim gibi düşünen ya da düşünmeyen insanlarla birlikte yapılan fikir teatileri... Ezberlerimiz, ezberlerimizi altüst eden karşılaşmalar...
Benimle karşılaşan insanları bilemem ama ben sürekli olarak bir şeyler öğreniyorum bu karşılaşmalardan. Ve ezberlerimizi yıktığımızı zannederken, kurduğumuz yeni ezberleri de yıkmak ve yeniden düşünmek için ne kadar da çok birbirimize yani aslında “başkalarına” ihtiyaç duyduğumuzu görüyorum.
Gencecik lise öğrencileri... Sıkıştırıyorlar sordukları sorularla. Kimi sorular, yorumlar ezberler dünyasıyla iç içe. Şaşırtıcı değil; hepimiz ortak tornalardan geçiyoruz çünkü. Kendimizi koruyabilmek, yalnız kalma korkumuzla başa çıkabilmek için, kendimizi içine atıyoruz o ezberlerin içine. Ancak aynı zamanda o ezberlerin altında nasıl da farklı bir varoluş arzusun yattığını gösteriyorlar... Başka sorular ve yorumlar ise pek kafa yormadığımız, zihnimizi zorlayan ve sürekli olarak yenilenen hayatı anlamak için bizi yeni kavramlarla düşünmeye zorlayan türden... Ve herşeyden öte, inanılmaz bir konuşma ve duyulma arzusu!
Aslında, herşeye rağmen, aynılık dayatan bütün kalıplara rağmen, belki de en ortak derdimizi anlatıyor bu toplumun bütün insanları: “ben biriciğim; benim bir hikâyem var; benim başkalarıyla paylaştığımı hafızam var ve ben eşit olmak istiyorum.”
Toplum mühendislerinin inşa edip dayattıkları “normallikler”, başkalarıyla karşılaştığımız zaman çöküyor. Toplumu adeta kolaylıkla biçim verilebilir bir çamur gibi gören; çamur gibi gördüğü şeyin üzerine beton döküp katılaştıran zihniyete inat, farklı toplumsal kesimlerin başkalarıyla karşılaşmaları sonucunda, toplum kendi üzerine düşünmeye başlıyor.
“Sosyal Bilimler” liseleri tam da bunu yapıyor. Şimdiye kadar toplumu “mühendisçe” bir bakışla şekillendirebileceğini, toplumu fethederek ele geçirebileceğini düşünenlerin tersine, hayatın karmaşıklığına bakıyor bu liselere giden şanslı öğrenciler. Ancak, gerçekten Türkiye için “devrimci” bir nitelik taşıyan bu okullara gitmeyen ve şimdiye kadar, yarış atı kıvamında, sınav kazanmaya şartlanmış genç insanlar da “sosyoloji”yi duyunca, “sosyolojik düşünmek” denen bir imkânın varlığını hissedince, “hayatta başarılı olmak için izlenmesi gereken yollar” cilasıyla örtülmüş olan ezberleri bir kenara bırakabiliyorlar.
Evet, sosyoloji tabii ki “bilimsel” disiplin; kavramları, yöntemleri var. “İyi sosyoloji” yapmak için, epey kafa patlatmak, çok araştırma yapmak lazım. Ancak, çok kafa patlatmak, çok araştırma yapmak “iyi sosyoloji” yapma garantisi vermiyor. Üstelik, ne yaparsanız yapın, “iyi sosyoloji” yaptığınızdan hiçbir zaman emin olmanız da mümkün değil.
Çünkü iyi sosyoloji yapmak bireysel bir faaliyet değil; iyi sosyoloji ancak toplumun konuşmasıyla ve “kendi üzerine düşünme kapasitesi”ni geliştirmesiyle mümkün.
İşte bugün toplum olarak, toplum mühendislerinin elinden kurtulup, “iyi sosyoloji” yapma savaşı veriyoruz. Belki kıra döke, döke saça, bedel ödeyerek... Ama yeniden düşünüyoruz ve sosyoloji sadece meslek adı “sosyolog” olan insanların tekelinden çıkıyor; “kolektif bir birikim” haline geliyor.
Muş’a (ya da birçok Anadolu şehrine) konferans, söyleşi ya da benzer bir “entelektüel” faaliyet için giden herkesin karşılaştığı bir durum var: tıklım tıklım konferans salonları, arka arkaya gelen sorular, yorumlar, eleştiriler ve söz alma çabaları...
Ve o salonlara gelen insanlar, sadece “şehirlerine gelen bir yabancı”nın ne anlatacağını merak ederek gelmiyorlar; orada bir pratiği, bir tecrübeyi inşa ediyorlar.
Coğrafi, doğal zenginlik bakımından çok büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen, bugüne kadar kalkınma/ gelişme endekslerinde en altlarda yer almış olan bir şehrin insanlarının yarattığı bir pratik bu.
Muş’ta konferans salonlarını dolduranlar, “yoktan varedilmiş bir vatan” söyleminin içindeki “yokluğun” nasıl ortaya çıktığını hatırlatıyorlar. Evet, çünkü Muş ve Anadolu’nun daha pek çok şehrinde bir zamanlar varolan ekonomik, sosyal ve kültürel birikimin, (hadi “soykırım” demeyelim) tehcirle; soyları, kültürleri temizleyerek ve kırarak; ithal ve kopyacı ulus-devlet mantığıyla, korkunç bir temizlik harekâtıyla yokedildiğinin farkındalar. Ve bugün kaybolmaya karşı direnerek, diniyle, geleneğiyle, dili ve kültürüyle “varolanın yaşamasının” nasıl elzem olduğunun bilincindeler ve işte bunun için, kendileri olmak, “bütün” olmak için çaba gösteriyorlar.
Kendileri olabilmek için de konuşuyorlar ve “iyi sosyoloji” yapıyorlar...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Hüsran Yaşayanlar İçin Yaşasın Düşman!
9.07.2024 - “Min selamûn kalben li Filistin!”
16.04.2024 - Ayasofya’dan Ram tapınağına ihtişam ve erkeklik
5.02.2024 - Siyaset asla sadece siyaset değildir
12.07.2023 - Özgürlük mücadelesi ve devlet tapıncı…
24.01.2023 - Bağlılık savaşında duyguları yaratmak
26.11.2021 - 2021’de sivil toplumu yeniden düşünmek
2.05.2021 - İrrasyonel çağ – duygusal aidiyetler
16.04.2021 - Erkeklik ve din
10.10.2020 - On yıl sonra “yetmez ama evet”
9.09.2020
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
M. İrvem Keskinoğlu
Düzce Yerel Haber yöneticilerine: Sayfanıza yaptığınız yeni mizanpajla asıl kumak amacıyla açtığımız alıntı okunamaz oluyor.