Figen Çalıkuşu
Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeyenlerle sandığa küsenlerin toplamı 37 milyon 548 bin 704 kişi.
Bu arada bir yanlış anlaşılma var ise onu da düzelteyim; ben Erdoğan kaybetti diye yazmadım.
37 milyon 548 bin 704 kişinin asıl kazanan taraf olduğunu yazdım. Çoğunluk burada çünkü.
Bu sistemden yana olmayan değerli çoğunluğu iktidar yapmayan/yapamayan muhalefetin kaybettiğinin altını çizmek istedim.
Palyatif bir anlayışla bu iş olmuyor çünkü…
“Palyatif” tıbbi bir terimdir aslında.
Temeldeki hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın şikayetlerini esas alarak acılarını gidermeye yönelik tedaviyi tanımlamak için kullanılır.
“Acıları giderme” deyince… Bayramda okuduğum kitap, Ernst Jünger’in “bana acıyla ilişkini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” cümlesi ile başlıyordu.
Kitabın yazarı Byung Chul-Han da bu cümlenin bütün bir toplum için de geçerli sayılabileceğini söylüyor:
“Acıya karşı tavrımız nasıl bir toplumda yaşadığımızı ortaya koyar. Acılar şifrelerdir. Acıları salt tıbba bırakırsak inleme niteliklerini göz ardı etmiş oluruz.”
Bu satırları okurken toplum olarak acı korkumuzun (agrofobi) olup olmadığını düşündüm bir anda.
Acı eşiğimiz nedir? İnliyor muyuz yoksa direniyor muyuz?
Kitabın yazarı, acı korkusunun toplum kadar siyasete de yansıdığını söylüyor.
Türkiye’de çöken, kokuşan, köhnemiş ama köklüce değişimden uzak kalan siyasetin bu garip tavrı nedir?
Acı korkusu mu acaba?
Benim “bayram kitabımdan” okuyalım:
“Uyum ve uyuşma baskısı artar. Siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığını yitirir. ‘Alternatifsizlik’ siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak ‘orta yol’ palyatif bir etki gösterir. Tartışmanın ve daha iyi savlar uğruna mücadelenin yerini sisteme uyma baskısı alır.”
Alternatifsizlik, muğlak orta yol…
Palyatif zihniyet ve tavır, Türkiye’ye göre miligramı yüksek siyasi bir ağrı kesici…
Ancak bu seçimde “sistem değişsin” diyen milyonlar birleşmeyi başardı. Seçim vardı, uyduruk siyasi ağrı kesicileri almayıp sistemi değiştirme alternatifi vardı.
Şimdi topluca kaybeden muhalefet kanadı karşımızda.
Toplum değişim istiyor, partiler ise temelde hiçbir şeyi değiştirmeden “değişim” diyor.
Ama değişim ne? Elbette sistem değişimi…
Ama kimse bundan söz etmiyor.
Değişim hoş bir kelime ama tanımsız kaldığı vakit tazelenmeye değil çürümeye yönelik kararlara da “değişim” denebiliyor maalesef. Son günlerde görüp yaşadıklarımız gibi…
Değişim sancıları çeken ana muhalefet partisi CHP’de, arkasından İYİ Parti’de değişimin önünü açacak yeniliklerin, demokratik yapılanmanın aksine daha da içe kapanmayı gösteren “değişimleri” izliyoruz.
Okuduğum kitap burada da bizi yakalıyor. Sistemi değiştirmek, demokratikleştirmek yerine aynı oyunu oynayan oyuncuları değiştirmenin adını “palyatif demokrasi” koymuş yazar.
Diyor ki;
“Bu palyatif bir demokrasidir. Palyatif siyaset acı verebilecek keskin reformlar ya da vizyonlar oluşturmayı beceremez. Bunun yerine sistemik bozukluk ve kırıklıkların üzerini örtmekle kalan, kısa süre etkili ağrı kesicilere başvurur.
Palyatif siyasetin acıya cesareti yoktur, böylece her şey eskisi gibi devam eder.”
Muhalefet “acı korkusu” yaşıyor galiba. Keskin reformlar ile demokratik yapılanmanın önü açılsa siyaset oyunu eskisi gibi oynanmayacak. Bundan ödleri patlıyor.
Oyun değişince oyuncular da değişecek. İşte bu, pozisyonlarını korumayı siyaset sanan anlayışlar için en keskin acı.
Çok korkunç değil mi? Rezil ola ola bu acı hiç çekilir mi?
Tefessüh etmiş siyaset kurumu ve siyasetçiye göre, acıyı siyasetçileri oralara yerleştiren ve değişim isteyen milyonlarlar çekmeli…
Ama siyaset kurumunun ve muhalefetin ıskaladığı bir şey var;
değişim isteyen 37 milyon, kendisini görmeyen, değerini bilmeyen siyasetin kusursuz çürüme hastalığına tutulduğunu, “çürürüm ama değişmenin verdiği acıya dayanamam” dediğini görüyor.
Muhalefet kendi acı korkusuna neşter atmaz ise, bu ülkenin milyonları acıdan korkarak kısa süreli ağrı kesiciler alan siyasetin acılarını toptan giderecek tedaviyi de bulacak.
Bu kokuşmuş siyasal sistemi demokratik ameliyat masasına yatırarak, kendini zengin ve özgür kılacak demokratik siyasal sistemi kendi inşa edecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2025
23.05.2025
18.05.2025
10.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
28.03.2025