Galip DALAY
Türkiye’de toplumun bir normalleşme talebi var. Bunu kamuoyu anketlerinden yerel seçim sonuçlarına kadar birçok gösterge üzerinden gözlemleyebiliyoruz. Demokratik bir siyasette bu normalleşme talebinin ana muhatabı iktidardır. En azından öyle olması gerekiyor. Peki Türkiye’de siyasal iktidar toplumda yükselen, siyasetin ve yönetimin normalleşme arzusunu cevaplayabilir mi?
İktidarın son yıllarda izlediği siyaset bu soruya olumlu cevap vermemizi pek olası kılmıyor. Ne yazık ki iktidar Türkiye’nin normalleşmesini sağlayamayacak gözüküyor. Daha doğru bir ifadeyle, iktidar bunu tercih etmez. Bunun da son derece basit bir gerekçesi var: iktidar için siyasal normalleşmenin maliyeti mevcut anormalliği sürdürmekten daha yüksek gibi duruyor. Siyasal normalleşme demek sahici sorularla muhatap olmak demektir. Siyasetin hesap verebilir olması demektir. Şeffaflaşma ve kamu kaynaklarının kullanımının etkin denetimi demektir. Siyasal ve iktisadi nepotizmin sorgulanması demektir. İktidar, bu meselelerin hiçbiriyle yüzleşmeyi tercih etmeyeceği veya edemeyeceği tecrübeyle sabit. Nihayetinde, kendi partisinin ve başbakanın daha önce getirmeye çalıştığı şeffaflık ve siyasal etik paketlerine karşı aktif muhalefet etmiş bir iktidardan bahsediyoruz. Hasılıkelam, ülke için iyi ve gerekli olan siyasal normalleşme, iktidarın aleyhine işleyeceği için iktidar bunu tercih etmeyecektir. Ayrıca iktidar, ülkede normalleşmeyi sağlamanın sadece siyasetinden değil, aynı zamanda böyle bir normalleşmeye öncülük edebilecek kadrolardan ve ittifak ilişkilerinden de yoksun gözüküyor.
Buna ilaveten, her ne kadar son dönemlerde bu strateji artık pek işlemese de, iktidar uzunca bir süre siyaseti krizlere bağımlı kılmanın seçimleri kazanmaya daha fazla katkı sunduğunu deneyimledi. Yani siyasal anormalleşme dönemlerinde iktidar sahici meselelere sahici cevaplar üretmeden ve hiçbir sahici soruya muhatap olmadan seçimler kazandı. Kriz siyasetini ve siyasal kimlikçiliği toplumun sahici taleplerini görünmez kılmak veya bastırmak için etkin bir şekilde kullandı.
Siyaseti suni veya gerçek krizlere bağımlı kılan ve bunu da büyük oranda bir PR faaliyetine indirgeyen iktidar, normal bir vasatta siyaset yapabilme kapasitesini büyük oranda yitirmiş durumda. Bunun halk nezdinde yansımalarını kamuoyu araştırmalarında da görmek mümkün. Her geçen gün toplumun daha geniş bir kesimi iktidarın ülkenin yüzleştiği sorunları çözemeyeceğine inanıyor. Bu durum kendisini kamuoyu anketlerinde yeni partilere ihtiyaç var mı sorusuna toplumun gittikçe artan bir kesiminin müspet yönde cevap vermesinde gösteriyor. Oranlar değişmekle birlikte, güvenilir kamuoyu araştırma şirketlerinin verilerine baktığımızda, kabaca toplumun üçte biri, Türkiye’nin yüzleştiği sorunların mevcut iktidar veya Meclis’te bulunan siyasi partiler tarafından çözülemeyeceği yönünde kanaat belirtiyor.
Bu veriler, hem yeni partilere ihtiyaç duyulduğuna hem de bu partiler için elverişli bir toplumsal zeminin bulunduğuna işaret ediyor.
Yeni partiler, siyasal alanın çoğulculaşması ve iktidar-muhalefet dengesinin siyasal kimlikçiliğe mahkum edilmemesi açısından da oldukça anlamlılar. Yine bu yeni partilerin ülkede etkisini günbegün daha fazla hissettiren siyasal temsil krizini aşabilmek için alternatif sunabilmeleri de başlı başına değerli.
Bunlarla beraber, bu partilerin Türkiye siyasetindeki yerleri ve anlamları Türkiye’nin yukarıda zikrettiğimiz siyasal kriziyle normalleşme sancısına üretecekleri cevaplarla yakından ilintilidir.
Yeni partilerin, öncelikli olarak iktidarı mı talep ediyorlar yoksa Türkiye’ye yeni bir siyaset mi öneriyorlar, sorularına verecekleri cevaplar onların siyasal geleceklerine dair güçlü ipuçları sunacak. Benzer şekilde, bu partilerin iktidarın Türkiye’ye çizdiği siyasal çerçeveyle mi yetinecekleri yoksa yeni bir siyasal alan veya siyasal merkez mi inşa etmeye çalışacakları, onların yaratacağı siyasal farklılıkla alakalı bize epey veri sunacak. Eğer yeni partiler yeni bir siyaset ve siyasal merkez inşa etme talebiyle hareket ederlerse, Türkiye siyasetine etkileri alacakları oy oranlarından daha fazla olur. Fakat eğer bu partiler yeni bir siyaset talebinden ziyade sadece bir iktidar talebiyle hareket ederlerse, Türkiye siyasetine etkileri alacakları oy oranlarının da altında kalır. Ezcümle, Türkiye’deki iktidar krizinin temelinde bir siyaset krizi var. Ve mevcut iktidar ne bu siyasal krizi çözebilir ne de ülkenin normalleşmesini sağlayabilir gözüküyor. Yeni partilerin siyaset sahnesindeki anlamı da büyük oranda onların Türkiye’nin bu mevzubahis siyasal kriziyle normalleşme talebine nasıl cevap üretecekleriyle doğrudan ilintili olacak.
Bu bağlamda, Türkiye’de oluşturulan korku atmosferi ve izlenen bedel ödetme siyasetine rağmen Davutoğlu ve arkadaşlarının Gelecek Partisini kurması cesur bir hareket ve önemli bir siyasal girişimdir. Hem yeni partinin programı hem de Davutoğlu’nun kuruluş konuşması siyasal sistem tercihinden Kürt meselesine yaklaşıma kadar, kamu-gücünün kullanım şeklinden iktisadi şeffaflaşma ve yeni anayasa talebine kadar birçok başlıkta iktidarla sahici bir siyasal ayrışma perspektifi ortaya koyuyor. Yine hem parti programı hem de kuruluş konuşması Türkiye’nin yüzleştiği sorunları isabetli bir şekilde tespit ediyor. Gelecek Partisinin Türkiye siyasetindeki anlamı ve yeri hem parti programında hem de Davutoğlu’nun konuşmasında ortaya konulan siyasal vizyonun ne ölçekte etkili ve sürdürebilir bir siyasete dönüştürüleceğiyle yakından ilintilidir. Fakat her halükarda, bu partinin kurulması ülkedeki siyasal monopolinin kırılması, siyasal korku atmosferinin dağıtılması ve topluma yeni bir siyasal seçenek ile vizyonun sunulması nedeniyle değerli bir girişimdir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019
10.12.2019