Gürkan-Zengin
Eski Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar gibi ‘umûr-ı devlet görmüş’ kişilere düşen, memleket ahvâlinde gördükleri sıkıntıları, yanlışlıkları, bu konulardaki fikirlerini, varsa itirazlarını, elbette çözüm önerileriyle birlikte paylaşmaktır.
Kiminle paylaşmak?
Konuların hassasiyet derecesine bağlı olarak öncelikle memleketin idarecileriyle. Bunların kulak ardı edilmesi halinde, o zaman doğrudan doğruya kamuoyuyla paylaşılması da çoğu zaman memleket menfaatinedir.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 22 Nisan’da kamuoyuna açıkladığı ‘manifesto’yu bu zeminde değerlendirmek mümkün. 15 sayfalık metinde ifade edilen görüşlerin bir kısmının -belki tamamının- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha önce birkaç kez iletilmiş olduğunu biliyoruz. Zira, ‘Hoca’nın ‘Reis’le diyaloğu zannedildiği gibi “Pelikan darbesi”nden sonra tamamen kesilmiş değildi.
Erdoğan-Davutoğlu ilişkisi, mesele aralarındaki sıkıntılı konuların konuşulmasına geldiğinde Erdoğan-Gül ilişkisinden farklıydı; bu ilişkide sıkıntılar, öyle aracılar üzerinden verilen üstü örtülü mesajlarla iletilmiyor; yüz yüze ve deyim yerindeyse çatır çatır konuşuluyordu. Ahmet Davutoğlu, başbakanlığı döneminde dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesini isterken de, şeffaflık paketini hazırlarken de, başkanlık sistemine geçişteki bazı temel esaslara itiraz ederken de konuşmalar hep bu minvalde oldu.
Velhasıl aralarındaki ilişki, kimilerinin zannettiği gibi hiç de öyle Reis’in ‘tak’ demesiyle Hoca’nın ‘şak’ yapması şeklinde bir ‘tak-şak’ ilişkisi değildi. Zaten Davutoğlu’nun başbakanlıktaki ömrünün kısa olmasının bir sebebi de buydu; nihayet Erdoğan bir ‘Reis’ idi ve başbakanlığı kendi eliyle teslim ettiği ‘Hoca’nın itirazlarına ‘bir yere kadar’ tahammül edebilmişti.
Şimdi gördüğümüz şey, Davutoğlu’nun Tayyip Erdoğan’a görevden ayrıldıktan sonra da (yani son üç yıldır) iletmeye devam ettiği şikâyetlerin bir ‘manifesto’ya dönüşerek kamuoyuyla paylaşılması. 2016 yaz aylarına kadar ‘içeride’ yapılan ‘Hoca- Reis kavgası’ yeniden başladı ve bu sefer artık ‘sokağa’ taşınıyor.
Efrâdını câmi ağyarını mâni bir metin: Manifesto
Adnan Menderes’ten Turgut Özal’a kadar Türk siyasi tarihinde gördüğümüz akış/örüntü şu: Merkez sağdaki liderler ve partiler siyasi hayata statükoya karşı reformcu bir çizgide girerler, bir süre o kimliklerini korur ve önemli reformlara imza atarlar; ama sonra yorulur, yıpranır veya tükenir; nihayet kendileri statükonun sahipliğini üstlenmeye başlarlar.
AK Parti, Türkiye’de büyük reformlara imza attı, pek çok alanda ülkenin alt yapısını ikiye, üçe katladı. Ama bugün 10 yıl öncesinin o reformcu partisi yok; dahası, kamuoyundaki eğilimlere, dip dalgalara duyarlı, bunları hızla kavrayıp tutum alan bir parti de değil artık. Baksanıza, 24 Haziran’da ve 31 Mart’ta gördüğümüz üzere halkın seçimde verdiği mesajları bile doğru okuyamıyor.
Partideki bu atâleti veya savrulmayı herkes görüyor, ama kimse ağzını açmıyor.
Bu sorunların dillendirilemiyor olması, varolmadıklarına değil bilâkis mevcudiyetlerine delâlet eder.
Davutoğlu gibi, parti yönetimi tarafından ‘dışlanmış’ olsa da parti tabanında hâlâ ‘içeride’ olan bir ismin çıkıp herkesin işiteceği şekilde ‘kral çıplak’ demesi bu açıdan önemliydi. (Şimdi Abdullah Gül’ün, ‘Ben senelerdir bunu demiyor muyum zaten?’ itirazını duyar gibiyim. Abdullah Gül, CHP ve HDP’nin de içinde bulunduğu bir muhalefet blokuyla hareket etmek suretiyle Tayyip Erdoğan’a karşı aday olmaya hazır olduğunu ilân ettiği günden beri zaten ‘içeriden biri’ değildir. Ayrıca, bugün eldeki ‘manifesto’ hiç de öyle mahcup ve karnından konuşan bir metin değil. 11. Cumhurbaşkanı bugüne kadar ne bu kapsamda ve bu netlikte bir itiraz yükseltti ne de önümüze tarihe kayıt niteliğinde yazılı bir metin koydu.)
Davutoğlu’nun manifestosu için ‘efrâdını cami ağyârını mâni’ bir metin diyebiliriz. Manifestonun ‘efrâdını câmi’ olan bölümünde, hukuk, demokrasi ve insan haklarında yaşanan sorunlar, Türk tipi başkanlık sistemine ilişkin sıkıntılar, ekonomi yönetimindeki rasyonalite sorunu, devletteki atamalarda ehliyet-liyakat ölçüsünün terk edilmesi, eş, dost, akraba kayırmacılığı gibi neredeyse bütün iç siyaset ve yönetim alanını kuşatan konular var.
Bunların tamamı doğru ve haklı eleştirilerdi. Buradaki tespitlere itiraz edeni de pek görmedik.
Bu manifestonun yayımlanmasından sonra gördüğümüz şey derin bir sükût halidir; belki partideki atâletin bir yansıması olarak, belki de bilinçli bir görmezden gelme tercihiyle derin bir sükût!.. Atâlet veya tercih, hangisinden kaynaklanırsa kaynaklansın, kamuoyunda bu sükûtun biraz da ‘ikrar’dan geldiğini düşünenlerin sayısı az değil.
Manifestonun ‘ağyârını mâni’ bölümü: Dış politika
Manifestonun bir de ‘ağyarını mâni’ bölümü var ki; Davutoğlu ekibinin bunu metnin dışında tutması bilinçli bir tercih miydi bilemiyoruz ama isabetli olmuştur.
Dış politikadan bahsediyoruz.
Bize göre manifestonun AK Parti tabanında ve kamuoyunda olumlu karşılanmasının ve belli bir etki yapmasının bir sebebi de eleştirilerin iç siyasetle sınırlı tutulması, dış politikaya girmekten imtina edilmesidir.
Elbette Davutoğlu ve ekibinin mevcut dış politikanın yürütülüş biçimine, yani diplomasisine yönelik eleştirileri olabilir, olacaktır; ama kalkıp dış politikaya cepheden eleştiriler yöneltmek biraz sakil dururdu. Nihayet bu dış politikanın mimarı Davutoğlu’nun kendisidir.
Davutoğlu’nun ‘bu benim politikam değil’ diyebilmesi mümkün müdür? Böyle bir söz, Mimar Sinan’ın ‘Süleymaniye’yi ben inşa etmedim’ demesi gibi olur. Tabii, Davutoğlu, ‘o dış politika benim kalfalık eserimdi’ diyorsa o başka…Tayyip Erdoğan, o dış politikanın arkasına güçlü bir siyasi destek koyup onu hayata geçiren, dahası şahsi karizmasıyla bu politikayı geniş kitlelere benimseten adamdır; ama fikrin sahibinin kim olduğunu dünya âlem biliyor.
Bu sebeplerle dış politikaya, en azından temel yönelimleriyle sahip çıkmak, bize göre Davutoğlu’nun çıktığı yolda ‘içeriden’ konuşabilmesinin de ön şartıdır. Zira manifestodaki doğru tespitler Türkiye’nin büyük güvenlik riskleriyle karşı karşıya bulunduğunu ve Erdoğan hükümetinin el’an bunlarla boğuştuğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Kral çıplak demek başka, kralı devirmek başka
Kralın çıplak olması onu devirebileceğiniz anlamına gelmez. Zira Erdoğan’ın, geniş muhafazakâr kitlelerin gönlünde, Türk siyasi tarihinde başka hiçbir fâniye nasip olmamış bir yeri, bir hatırı var. O kitlelerin Erdoğan’a açtığı kredide azalma var m? Bütün emâreler onu gösteriyor ki; var. Ama bu durum, kısa ve orta vadede bu kredinin tükeneceği anlamına gelmiyor.
Bu ne demek?
Hoca’nın yolu ya çok kısa ya da çok uzun olacak demek.
Bu yolda ‘içeriden konuşmak’ önemli dedik, ama daha ne kadar uzun süre ‘içeride’ kalabileceği de tartışmalı. Kendisi parti içinde kalarak bu mücadeleyi vermek istese bile Konya’dan Ankara’ya, oradan Diyarbakır’a uzanan bu ‘yurt gezileri’ne ve oralarda tonu giderek sertleşen mesajlara bakınca ‘kopuş’un bir zaman meselesi olduğu görülüyor. Ama Hoca’nın zaten bu yola çıkarken bunları göze aldığı, ‘parti kurmak ise parti kurmak’ noktasına da geldiği belli.
Reis-Hoca birlikteliği Türkiye için bir imkân; bölgedeki jeopolitik rekabette rakip aktörler için bir endişe kaynağıydı. Bu birlikteliği eğer doğru zeminlerde olmak kaydıyla sürdürülebilmiş olsaydı, Türkiye belki de bugünkü sıkıntılara hiç düşmeyecekti, bilemeyiz. Ama bu birlikteliği yürütemediler. Siyaset her zaman akıl-mantık zemininde ilerlemiyor, psikolojik faktörler ve kişilik-karakter yapıları çoğu zaman bunların önüne geçebiliyor. Ahmet Davutoğlu, genel başkanlıktan ve başbakanlıktan ayrıldıktan sonra katıldığı bir sohbette şöyle demişti: “Eğer bugün ‘Stratejik Derinlik’ kitabını yeni baştan yazacak olsam, hiçbir şeyi değiştirmezdim ama psikolojik faktörlere genişce bir yer ayırırdım.”
Şunu da kaydederek yazıyı bitirelim: ‘Kaht-ı ricâl’ bu memleketin oldum olası en büyük sıkıntılarından biridir; bu kuraklık hâli ortadayken tarih önünde bu savurganlığı îzah edebilmek zordur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2019
3.06.2019