Halil BERKTAY
[16-18 Ağustos 2020] Duby, Şövalye, Kadın ve Rahip’te hem genelliğini, hem özellik veya özgüllüklerini verir bize, 11. yüzyılda Fransa’da şekillenen yeni Ortaçağ evliliğinin. (1)
Birinci özellik, ortamın başıboşluğuydu. Eski dünya (Roma dünyası) yıkılmış; yenisi henüz oluşmamıştı. Bu çerçevesizlik hem siyasî-askerî iktidar, hem toplumsal cinsiyet ilişkilerinde kendini gösteriyordu. Hele Şarlman’ın ölümünün (814) ve Karolenj İmparatorluğu’nun 843-870 arasındaki Verdun, Prüm ve Meersen antlaşmalarıyla parçalanıp bölüşülmesinin ardından, taşrada devlet diye bir şey kalmamış (veya hiç olmamış) gibiydi. Germen kökenli savaş soyluluğunun irili ufaklı beyleri, kâh burada iki köy, kâh şurada küçük bir şato ve çevresinde üç tarla kapıp egemenlik alanlarını biraz olsun genişletmek uğruna, silâhlı külâhlı maiyetleriyle sürekli birbirine girmekte; kırsal alanlarda şiddetten geçilmez hale gelmekteydi.
Aynı kuralsızlık kadınlar üzerindeki mücadelede de kendini gösteriyordu. Askerî aristokrasi içinde, toprak hırsızlığı gibi kadın hırsızlığı da almış yürümüştü. Yaygın yöntem, rakip hanedanlara baskın verip kız kaçırmak ve ırzına geçmek, böylece fiilî “evlilik”ler yaratmaktı. Roma tarihinin başlarında, belki İÖ 8. yüzyılın ortalarında, Latium’da yeterli kadın olmadığından “Sabin kabilesi kadınlarının topluca kaçırılması” efsaneleşmiş ve yüzyıllar boyu Batı sanatının erotik konuları arasında yer almıştı (erkek ressamların, şiddete maruz kalan kadınların yanında yer tutacağını sandıysanız, örneğin bkz yukarıda, Pietro da Cortona’nın 1627-29’a tarihlenen, potansiyel tecavüzcüler açısından iç gıcıklayıcı tablosu). 10. ve 11. yüzyıl Fransa kırsalı da, Frank kabile gelenekleri tümüyle aşılamadığından, sürekli benzer bir ortamda yaşar gibiydi. İyi tanımlanmış, sınırları çizilmiş, üzerinde konsensüs oluşmuş bir “evlilik kurumu”nun yokluğu, başka açılardan da gözlenebiliyordu. Yakın akrabalar arası beraberlikler (yani ensest yasağının tanınmaması), papazların bekârlık kuralına uymaması, ya da büyük soyluların erkek çocuk doğurmayan karılarını evden atabilmesi (VIII. Henry sendromu mu demeli?) gibi davranışlar, bu tezahürlerden bazılarıydı.
Bu toplumsal koşullar bütünü ile 6. ve 7. yüzyıllarda Hicaz’ın durumunu; bir adım ötede, İslâmiyetin gerek klan ve kabileler arası şiddet, gerekse cinsellik açısından Arap toplumu üzerindeki etkisi ile 11. yüzyılda Hıristiyanlığın Erken Ortaçağ toplumu üzerindeki etkisini karşılaştırmak, ne ilginç olurdu! Ne yazık ki yoksunum, böyle bir mukayesenin gerektirdiği uzmanlıklardan. Sadece şüphelenebilir ve münasip bazı soruları sorabilirim. Duby yolu açmış zaten; Katolik Kilisesinin tam bu noktada müdahalesinin tâyin edici olduğunu gösteriyor. Bir, barışı icat etti Kilise. Sakın, İlkçağda barış yok muydu; daha İÖ 13. yüzyılda Mısırlılar ile Hititler arasında Kadeş Antlaşması imzalanmamış mıydı filân demeyin. Önceki yazımda uzun uzadıya anlatmaya çalıştığım gibi, başka bir coğrafyada, başka ve otonom bir kabileden devlete geçiş süreci söz konusu olduğundan, bütün Amerikaların yeniden keşfedilmesi gerekiyordu. Krallık otoritesinin zaafı veya yokluğu koşullarında, Kilise girişti fatih Frank ve sair Germen soylularının (alplerinin? yiğitlerinin? nökerlerinin?) dizginsiz şiddetini adım adım kısıtlamaya. O çağda barışın icadının anlamı buydu; savaşın toptan ortadan kaldırılması değil (ne zaman öyle oldu ki?), biraz sınırlanması ve biraz kurallara bağlanmasıydı. Pazar günleri çarpışma yasağı, İncil’de (Ahdi Cedid’de) geçen Tanrının Barışı kavramının canlandırılması, Haklı Savaş – Haksız Savaş ayırımının geliştirilmesi, Hıristiyanlar için sadece kâfirlere karşı savaşın meşru/haklı sayılması — ve bu bağlamda, özellikle senyörlerin, babalarının mülküne tevarüs edemeyen küçük oğullarının azgın enerjilerinin mümkün olduğu kadar dışarıya, Papa II. Urban’ın 18-28 Kasım 1095’te topladığı Clermont Konsili’nden itibaren Haçlı Seferlerine, Kutsal Topraklara ve Müslümanların üzerine kanalize edilmesi — bu iç barış projesinin belli başlı unsurlarını oluşturdu.
İki, Papalık yeni bir evliliğin ve aile tipinin icadında da baş rolü oynadı. Bundan böyle kilisede ve rahiplerin huzurunda, rahipler tarafından kıyılacak nikâh dışında bütün kadın-erkek beraberliklerini (ve beraberlik akitleri ya da sözleşmelerini) resmiyet dışına, dolayısıyla bu tür beraberliklerden doğabilecek çocukları da meşruiyet dışına itti. Kilisenin kabul edebileceği evlilikleri sıkıca tanımlamak suretiyle, yakın akraba evliliklerini, din adamlarının evliliklerini ve odalık-cariyelik “evlilik”lerini de adamakıllı kontrol altına aldı. Genç, güzel ve zengin, mülk sahibi kadınlar üzerinde, nüfuzlu ailelerin yaşlı ve orta yaşlıları ile yeniyetme gençler arasında cereyan eden (evrensel) rekabet ve mücadeleye belirli bir düzenleme getirdi. Kimin, hangi kadının aşkına ve izdivacına talip olabileceği, soyluluk içi örf ve âdet kurallarına bağlandı.
Böylece işin geneli, jenerik boyutu vücut buldu. Yani bir toplumda daha — isterseniz, bir medeniyette daha diyelim — bir ataerkil, erkek-egemen evlilik ve aile tipi daha kurumlaştı ve kalıcılık kazandı. Bu da, Germen-Frank kabile törelerinin içine, daha eski bir Ortadoğu (Yahudi-Hıristiyan geleneği) damarının Kilise üzerinden enjekte edilmesiyle sağlandı.
Ancak bu genelliğin içinde, en başta sözünü ettiğim ikinci özellik veya özgüllük gene de varlığını korudu. Doğu Akdeniz’in büyük tektanrıcı inanç sistemlerinin patriyarkal kodifikasyon etkisi maksimuma ulaşamadı. Her nasılsa, Duby’nin Feodal Devrimi ve ona eşlik eden Derin Hıristiyanlaşma sürecinde dahi, kuzey Avrupa toplumlarında kadınlar kamusal alandan tümüyle dışlanmadı. Dinî kurallar yoluyla eve kapatılmadı ve örtünmeye zorlanmadı. Devlette ve siyasette varoldu (kraliçe ve imparatoriçeler, prensesler, düşes ve kontesler, çeşit çeşit leydiler). Erkekler tarafından sözleri dinlenmeye devam etti. Giyim kuşamları, dekolteleri, mücevherleri, saç tuvaletleri ile güzellik ve çekiciliklerini sergilemelerine olanak tanındı. Bu sayede onlara alenen, serbestçe kur da yapılabildi; şiirler gönderilebildi; saray ve şatoların büyük salonlarında dizlerinin dibine oturup saz çalınabildi, şarkı söylenebildi. Meselâ soyut kalıpları ve katı mesafeleriyle Osmanlı divan şiirinden çok farklı, çok daha dolaysız, çok daha reel ve bireysel bir aşk şiiri ve aşk sanatı doğdu.
Nedeni veya nedenlerini bilmiyorum; kökeninde nasıl oldu da 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’da kadın-erkek ilişkileri biraz farklı, biraz daha kadınlar lehine gelişebildi sorusuna cevap verebilecek durumda değilim. Ama oldu işte. Neden bazı toplumlarda jüri yoluyla yargılama gelişti de, diğer bazı toplumlarda jürisiz hâkim veya mahkeme heyeti esas alındı? Onun gibi bir şey. Un fait de civilisation; bir medeniyet olgusu; belirli bir kültür ve medeniyet dairesine özgü, çıkış noktasını tam sezemediğimiz örf ve âdetlerle süzülüp gelen bir olay.
Modernite öncesi dünyanın yatay kompartımanları çerçevesinde, kendi nişinde kalsa, hadi neyse. Fakat son 500 ve hele son 200 yılın modernleşme dinamikleriyle birlikte, Avrupa dışına çıkıp başka kültür ve medeniyet daireleriyle de karışmaya başlayınca, bazı kesimlerce örnek alınıyor, özgürleşme anlamına geliyor. Bazı kesimlerde ise tehdit algısı yaratıyor. Tepki ve direniş uyandırıyor. “Batı değerleri” ve “bizim değerlerimiz” ikilemine oturtuluyor. Ahlâksızlık, hattâ fahişelik olarak adlandırılıyor.
DİPNOT
(1) İki gün önceki Erkekler ve kadınlar (3) Georges Duby yazımda önemli bir bilgi hatâsı yapmışım. Duby’nin Ortaçağda aşk, sanat ve cinsellikle ilgili daha küçük kitaplarının Türkçeye çevrildiğini, ama esas konum olan Le chevalier, la femme et le prêtre’in çevrilmediğini yazmıştım. İnternette orijinal başlığını verip “Türkçesi” diye arayınca ama bulamayınca bu sonuca varmıştım. Demek, yeterince aramamışım. Çünkü varmış, çevrilmiş. Ömer Faruk Farsakoğlu’nun Ayrıntı Yayınları’nın genel yayın yönetmenliğini yaptığı 1987-2008 döneminde, 1991 yılında Duby’nin hem Şövalye, Kadın ve Rahip’i, hem de Erkek Ortaçağ: Aşka Dair ve Diğer Denemeler’i bu yayınevinden yayınlanmış. İkisini de Mehmet Ali Kılıçbay çevirmiş. İkincisini biliyordum ama ilkinin farkında değildim. Hem çevirmenden, hem genel yayın yönetmeninden özür dilerim. Öte yandan, bilhassa bu kitabın ve genel olarak Duby’nin neden tartışılmadığı veya yeterince tartışılmadığına ilişkin tahminlerimi koruyorum.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024